Yazı Boyutu:
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hipokrat AmfisindeDünya Herediter Anjioödem Günü nedeniyle konferans düzenlendi.
Programa; Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İçHastalıkları Anabilim Dalı Alerji veİmmünoloji Bilim Dalı Öğretim Üyeleri Prof.Dr. Okan Gülbahar ve Prof.Dr. Nihal Mete Gökmen konuşmacı olarak katıldı.
KonferanstaProf.Dr. Gülbahar ; herediter anjioödem bulgu ve saptamları hakkında bilgivererek hastalığın tanı ve tedavisinin zor olduğunu ve akla gelmeyen birhastalık olduğunu ifade etti. Prof.Dr.Gülbahar ABD ve Avrupa da buhastalıklarla ilgili derneklerin olduğunu ancak Türkiye de henüz böyle birderneğin olmamasının tedavi açısından olumsuz bir durum olduğunusöyledi.Dünyanın her yerinde bu hastalıkla ilgili bilgilendirmelerinyapıldığını Türkiye de son 3 yıldır hastalıkla ilgili etkinliklerin düzenlenmeye başladığını söyledi.Genel olarakbu hastalığın genetik bir yapısının olduğunu söyleyen Prof.Dr.Gülbahar,anjioödem hastalığının kadınlarda daha çok görüldüğünü bunda da kadınlardabulunan östrojen hormonlarının etkisi olduğunu ifade etti.
Prof.Dr. Okan Gülbahar, Herediter Anjioödem(HA) deri ve mukozalarda veya iç organlarda, tekrarlayan anjioödem adı verilengeçici şişlik atakları ile seyreden, nadir rastlanan kalıtsal bir hastalıktır.Anjioödem atakları sıklıkla kol ve bacaklarda, yüz ve ağızda, barsaklarda, cinsel organlarda ve üst havayollarında kendini gösterir. Barsak duvarındaki şişlikler çok şiddetli karınağrısına neden olur ve bazen hastanın gereksiz yere ameliyat edilmesine nedenolabilir. Üst hava yollarındaki şişlik özellikle larinks ödemi ise ölüme yolaçabilir. Tanı almamış hastaların yüzde25i larinks ödemi nedeniyle hayatlarını kaybetme riskiyle karşı karşıyadırdedi.
Türkiyede en az 1500 HA hastası olduğudüşünülmektedir; ancak tanı konulabilmiş hasta sayısı 420 civarındadır diyen Prof.Dr. Okan Gülbahar, Anlaşıldığıüzere Türkiyede HA hastalarının büyük çoğunluğu tanı almayı beklemektedirler.Anjioödem atakları sıklıkla ″alerjik hastalıklarla² karışabilir ve sanki bir alerjiymiş gibitedavi edilemeye çalışılabilir. Halbuki alerji tedavisinde kullanılan ilaçlarbu hastalığın tedavisinde etkili değildir. Karın ağrısı atakları ile seyredenhastaların 5te 1i ise Türkiyede çok yaygın bir hastalık olan Ailevi AkdenizAteşi (FMF) yanlış tanısı ile izlenmektedirler diye konuştu.
Programa; Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İçHastalıkları Anabilim Dalı Alerji veİmmünoloji Bilim Dalı Öğretim Üyeleri Prof.Dr. Okan Gülbahar ve Prof.Dr. Nihal Mete Gökmen konuşmacı olarak katıldı.
KonferanstaProf.Dr. Gülbahar ; herediter anjioödem bulgu ve saptamları hakkında bilgivererek hastalığın tanı ve tedavisinin zor olduğunu ve akla gelmeyen birhastalık olduğunu ifade etti. Prof.Dr.Gülbahar ABD ve Avrupa da buhastalıklarla ilgili derneklerin olduğunu ancak Türkiye de henüz böyle birderneğin olmamasının tedavi açısından olumsuz bir durum olduğunusöyledi.Dünyanın her yerinde bu hastalıkla ilgili bilgilendirmelerinyapıldığını Türkiye de son 3 yıldır hastalıkla ilgili etkinliklerin düzenlenmeye başladığını söyledi.Genel olarakbu hastalığın genetik bir yapısının olduğunu söyleyen Prof.Dr.Gülbahar,anjioödem hastalığının kadınlarda daha çok görüldüğünü bunda da kadınlardabulunan östrojen hormonlarının etkisi olduğunu ifade etti.
Prof.Dr. Okan Gülbahar, Herediter Anjioödem(HA) deri ve mukozalarda veya iç organlarda, tekrarlayan anjioödem adı verilengeçici şişlik atakları ile seyreden, nadir rastlanan kalıtsal bir hastalıktır.Anjioödem atakları sıklıkla kol ve bacaklarda, yüz ve ağızda, barsaklarda, cinsel organlarda ve üst havayollarında kendini gösterir. Barsak duvarındaki şişlikler çok şiddetli karınağrısına neden olur ve bazen hastanın gereksiz yere ameliyat edilmesine nedenolabilir. Üst hava yollarındaki şişlik özellikle larinks ödemi ise ölüme yolaçabilir. Tanı almamış hastaların yüzde25i larinks ödemi nedeniyle hayatlarını kaybetme riskiyle karşı karşıyadırdedi.
Türkiyede en az 1500 HA hastası olduğudüşünülmektedir; ancak tanı konulabilmiş hasta sayısı 420 civarındadır diyen Prof.Dr. Okan Gülbahar, Anlaşıldığıüzere Türkiyede HA hastalarının büyük çoğunluğu tanı almayı beklemektedirler.Anjioödem atakları sıklıkla ″alerjik hastalıklarla² karışabilir ve sanki bir alerjiymiş gibitedavi edilemeye çalışılabilir. Halbuki alerji tedavisinde kullanılan ilaçlarbu hastalığın tedavisinde etkili değildir. Karın ağrısı atakları ile seyredenhastaların 5te 1i ise Türkiyede çok yaygın bir hastalık olan Ailevi AkdenizAteşi (FMF) yanlış tanısı ile izlenmektedirler diye konuştu.
KİŞİYE ÖZELTEDAVİ UYGULANMALIDIR
KonferanstaProf.Dr.Nihal Mete Gökmen ise buhastalarda kişiye özel tedavi uygulanması gerektiğini çok sık nöbet geçirmesede hastaya düzenli tedavi verilmesi gerektiğini vurguladı.Hastaların tedavisinidaha iyi bir şekilde takip edebilmek için aile hekimliği ile işbirliğiyapılması gerektiğini hastalara özelkimlik kartları çıkarılmasını söyleyen Prof.Dr.Gökmen hastaların bu uygulamalarile günlük yaşama uyumlarının artacağı ve tedavilere daha hızlı cevapverebileceklerini ifade etti.
Hastalığın önde gelen belirtisinin en çok el, kol, yüz, genital bölgede görülentekrarlayan şişlik atakları olduğunu söyleyen Prof.Dr. Nihal Mete Gökmen Buataklar sıklıkla geçici de olsa o bölgede işlev kaybına neden olabilir. Diğerönemli bir belirti tekrarlayan karın ağrısı, bulantı, kusma ataklarıdırdiyekonuştu.
BAŞARIYI DA ENGELLİYOR
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Alerji veİmmünoloji laboratuvarında hastalığın tanısının başarıyla gerçekleştirildiğini belirten Prof.Dr. Nihal Mete Gökmen, Buhastalık hastaları son derece olumsuz yönde etkilemektedir.Bir kısmınınakrabaları asifiksiden ölmüştür. Üst solunum yollarını etkileyen ataklarda ölümoranı yüzde 25in üzerindedir; bu nedenle hastalar sürekli ölümcül olabilenlarinks ödemi tehdidi ile yaşamaktadır. Hastaların hemen tümü bu hastalığınokul veya işte daha başarılı olmalarını engellediğini düşünmekte vebelirsizliğin getirdiği ciddi psikolojik yük ile yaşamak zorunda kalmaktadır.Her türlü travma, stres, enfeksiyonlar atağı başlatabilirler. Özellikle ağız vedişlere/diş etlerine yapılan müdahaleler ve cerrahi girişimler gibi işlemlerlarinks ödemine neden olabilir. Hastalık sıklıkla çocukluk çağlarında başlar.Genellikle ergenlikle birlikte atak sıklığı ve şiddeti artma eğilimindedir. Birkez başladıktan sonra ömür boyu sürer. Hastaların önemli bir kısmı her 7-14günde bir atak yaşarlar. Genellikle erken başlayanlarda daha şiddetli birklinik tablo olabilir. Yaş ilerledikçe atakları seyrekleşen olgular olmaklabirlikte bu her hasta için bu şekilde olmamaktadır dedi
Prof.Dr. Nihal Mete Gökmen Bu hastalıklailgili belki de en önemli şey tanı almamış hastaların tanı almalarınısağlamaktır. Çünkü tanı almamış hastaların ölüm riski tanı almışlardan yaklaşık30 kat daha fazladır. Tanı oldukça basittir; buradaki en büyük sorununhastalığın akla gelmemsi olduğunu tekrar vurgulamak gerekir. Tanı almışhastalarda gerek koruyucu tedavi açısından gerekse atak geliştiğinde kullanımaküzere çeşitli tedavi imkanları bulunmaktadır. Bu amaçla Kasım 2009da TürkiyeUlusal Allerji ve Klinik İmmünoloji Derneği çatısı altında Herediter AnjioödemÇalışma Grubunu kurduk. Bu hastalığın tanınmasında, ilaçlara daha hızlı vekolay ulaşma konusunda hasta ve hasta yakınlarına da önemli görevler düştüğüneinanıyoruz. Özellikle faal çalışan bir hasta organizasyonu bu hastalıkta yaşanansorunların aşılmasında çok önemli katkılar sağlayacaktır diye konuştu. AnılArı-Alper Tutaşı-Ceren Çetin- İ
ZMİR(Ege Ajans)