15 yıl önce, 15 yıl sonra

  • 0
  • 807
15 yıl önce, 15 yıl sonra
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

DEܒnün 2014-2015 raporu, “yüzülebilir körfez” hedefinin artık hayal olmadığını gösterdi.  Yüzeysel Su Kalitesi Yönetmeliğe göre deniz suyunda 100 mililitrede maksimum 500 koloni olması gereken koli basili sayısı, İzmir Körfezi’nde ortalama 30 olarak tespit edildi. 2000 yılı öncesinde yapılan ölçümlerde bu miktar 3 milyondu. İç körfezde çözülmüş oksijen seviyesinin yükselmesi ile birlikte canlı türü sayılarında ciddi artış yaşandı. Körfez’in eski gözdeleri barbun, karagöz, kupez ve karidesler çoğaldı. Su altı fotoğraflarında temiz sularda yaşayan horozbina ile karabaş balığı, avlanması yasak olan deniz tavşanları ve mercanlar dikkat çekti.

2000’li yıllara kadar her türlü atığın boşaltıldığı bir yer olarak kullanılan İzmir Körfezi’nde, Büyükşehir Belediyesi’nin çevre yatırımlarıyla hız kazanan temizlenme süreci hızla devam ediyor. Deniz altındaki yaşamı tespit amacıyla çekilen su altı fotoğrafları, Körfez’deki çarpıcı iyileşmeyi gözler önüne seriyor.

İç körfezde çözülmüş oksijen seviyesinin yükselmesi ile birlikte canlı türü sayılarında da ciddi artış var. Körfez’in eski gözdeleri barbun, karagöz, kupez ve karidesler çoğaldı. Deniz yıldızları, deniz tavşanları, süngerler ve deniz çayırları ile mercanlar ve anemonlar, oksijen miktarı artan deniz dibinde rengarenk bir görüntü oluşturuyor.

Büyük çevre yatırımları sonrasında İzmir Körfezi’nde yaşanan değişimi Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü’nün bilimsel çalışmalarıyla yakından takip eden İzmir Büyükşehir Belediyesi yönetimi, gelen son raporlar ve çekilen su altı fotoğraflarıyla moral bulmaya devam ediyor. 2014 raporu da 2013 ve 2012’de olduğu gibi, Körfez’deki iyileşmenin artarak devam ettiğini gözler önüne serdi. 

Mikrobiyolojik değerler
2000 yılından önce Körfez tabanında 0’a kadar düşen ve balıklara yaşama şansı vermeyen çözünmüş oksijen seviyesi (yüksek su kalitesinin göstergelerinden biri)  2014 yılında litrede 6.97 miligram olarak tespit edildi. İç Körfez’de bile, deniz tabanında, balık gibi yüksek metabolizmalı canlıların yaşamasına izin verecek ölçüde oksijen oranı görüldü. Yönetmeliğe göre ışık geçirgenliğinin 2 metre olması istenirken, 2014 yılında yapılan ölçümlerde, İzmir Körfezi’nde 4 metre ile 9.7 metre arasında ışık geçirgenliği görüldü. Bu da Körfez’deki su kalitesindeki iyileşmeye bağlı berraklığın ve ışık geçirgenliğinin arttığının göstergesi oldu. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’ne göre deniz suyunda izin verilen maksimum askıda katı madde oranı (deniz suyunda çökmeyen katı maddeler, çürüyen planktonlar)  litrede 30 miligram iken İzmir Körfezi’nde 3.63 olarak tespit edildi.

Yüzeysel Su Kalitesi Yönetimi Yönetmeliği’ne göre deniz suyunda 100 mililitrede maksimum 500 koloni olması gereken koli basili sayısı İzmir Körfezi’nde ortalama 30 olarak tespit edildi. 2000 yılından önce yapılan ölçümlerde bu oran 3 milyonun üzerindeydi. 200 koloni sınır değerinde olması gereken bağırsak entrokoku sayısı ortalama 22 koloni, sınır değeri 2000 koloni olarak belirlenen fekal koliform (koliform bakteri) sayısı 32 koloni, 1000 koloni sınır değeri olması gereken fekal streptekok sayısı ise 100 mililitrede 23 koloni olarak tespit edildi.

Körfez’deki su kalitesindeki artış, balıklarda ağır metal oranlarında da ciddi düşüşe neden oldu. Raporda; İzmir Körfezi’nden yakalanan barbun ve ısparoz balıklarında ölçülen ağır metal konsantrasyonlarının Türk Gıda Kodesi, MAFF (İngiliz Gıda, Tarım ve Balıkçılık Bakanlığı) ve FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) limit değerlerinin çok altında olduğu belirtilirken, ağır metal konsantrasyonlarının Büyük Kanal Projesi’nin hayata geçmesine bağlı olarak azalmakta olduğu bilgisi yer aldı.

Su altı çekimleri yapıldı
DEÜ tarafından gerçekleştirilen “Büyük Kanal Projesi’nin İzmir Körfezi Denizel Ortamında Fiziksel, Kimyasal, Biyolojik ve Mikrobiyolojik Etki ve Sonuçlarının İzlenmesi” başlıklı çalışma kapsamında 2014 Mart ile 2015 Şubat dönemini içeren raporunda, Körfez’in su kalitesinde büyük bir iyileşme yaşandığı ve buna bağlı olarak da denizdeki biyolojik çeşitliliğin ve popülasyonun giderek arttığı açıklandı. Aletli dalış ekipmanları kullanılarak yapılan çekimlerde 15 metre derinlikten başlayarak kıyıya doğru bir rota izlendi.

Üniversite tarafından deniz altındaki yaşamı tespit etmek amacıyla Urla İskele, Narlıdere Güneybatı Atık Su Arıtma Tesisi, İnciraltı,  Sahilevleri, Konak ve Bostanlı iskeleleri olmak üzere dört mevsim çekilen su altı fotoğraflarında, bol oksijenli sularda yaşayabilen deniz atları ve deniz çayırları, temiz suları yaşam alanı olarak seçen deniz yıldızları, deniz şakayıkları ve deniz tavşanları ile temiz sularda yaşayan ve Türkiye’de sadece Urla’da görülen taş mercanları tespit edildi. Bu yılki su altı görüntülerinde de  karabaş balığı, horozbina balığı, dil balığı,  avlanma yasağı bulunan çift kabuklulardan Pinna Nobilis (midye), farklı türde deniz tavşanları,  mercanlar ile tüplü kurt ve boru kurdu dikkat çekti.

İnciraltı bölgesinde karidesler, tüplü kurtlar, kaya balıkları, anemon gibi türlere rastlanırken, ayrıca bol oksijenli sularda yaşayabilen deniz çayırları izlendi. Nesli tehlike altında olan çift kabuklulardan Pinna Nobilis türü  (midye) de burada görüldü.

Narlıdere yakınlarında ise 1 ile 3 metre derinliklerde deniz çayırlarına rastlanıyor. Konak’tan Urla’ya doğru gidince çeşitlerin arttığı gözlendi. Türkiye’de yalnızca Urla’da görülen ve temiz sularda yaşayan taş mercanları da  bol miktarda yer alıyor. Bostanlı’da ise çift kabuklu yumuşakçalar, Tunicatlar, Anthozoca grubundan türler ve Tüplü Kurtlar bulunuyor.

Raporda, atık su arıtma tesislerinin devreye alınmasıyla başlayan deniz suyundaki iyileşme sürecinin,  Körfez’in doğal hale dönmesinde, Körfez’i terk eden canlıların yeniden yaşam bulmaya başlamasında etkili olduğu vurgulandı. 

Yüzmeye az kaldı
Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü tarafından yürütülen çalışmada proje koordinatörü olarak görev yapan öğretim üyesi Prof. Dr. Filiz Küçüksezgin, iç körfezde çözülmüş oksijen seviyesinin yükselmesi ile birlikte canlı türü sayılarında artış olduğunu belirterek,  deniz suyu kalitesindeki artışa dikkat çekti. 

Büyük Kanal Projesi’nin devreye girmesinin ardından Körfez’de gözle görülür bir iyileşme yaşandığına dikkat çeken İZSU Genel Müdürü Güven Ağar ise Körfez’in kuzeyinde yaşanan sığlaşmanın önüne geçmek ve Körfez’deki su sirkülasyonunu artırmak amacıyla şimdi de “Büyük Körfez Projesi”ni yürüttüklerini söyledi. Kuzeyde açılacak sirkülasyon kanalı ile Körfez’e temiz su girişi sağlayacaklarını belirten Ağar, “Şu anda zaten balık oranı ve deniz canlıları arttı. Açacağımız kanalla iç körfezdeki oksijen miktarı daha da artıracak. Bu da ‘yüzülebilir körfez’ demek” şeklinde konuştu.

Avrupa standartlarında arıtma
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan arıtmalarda gerçekleştirdiği denetlemeler de, çıkış suyu değerlerinin, kirlilik sınırlarını belirleyen standartların çok altında olduğunu ortaya koydu.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, 17’si ileri biyolojik olmak üzere toplam 55 atık su arıtma tesisi işletiyor. Arıtma tesis sayısının fazlalaşması ve çıkış suyu kalitesinin yüksek olması, sadece İzmir Körfezi’nde değil, kentin turistik yörelerindeki deniz suyu kalitesini de artırıyor.

Nereden nereye?
1960’lı yıllardan itibaren İzmir Körfezi giderek kirlenmeye başladı ve her türlü atık arıtmaya tabi tutulmadan Körfez’e aktı. Bu süreç 2000 yılına kadar devam etti. 2000 yılında devreye giren Büyük Kanal Projesi ile tüm atık sular arıtma tesislerinde arıtılarak Körfez’e deşarj edilmeye başlandı. 2002 yılında da Güneybatı Atık Su Arıtma Tesisi hizmete girdi. Bunu Ragıp Paşa Dalyanı’nın yıkılması, Meles Deltası’nın ıslahı, endüstriyel kuruluşlara arıtma tesislerinin yaptırılması ve ıslah çalışmaları izledi. Dere yataklarının içindeki kanal hatları iptal edilerek dere kenarlarına alındı, derelerin sadece yağmur suyunu Körfez’e taşıması sağlandı. Böylelikle İzmir, atık su alt yapısı ile gelişmiş ve çağdaş metropollerle yarışır bir konuma ulaştı. Can çekişen Körfez, eski yıllarda olduğu gibi mavi rengiyle tekrar bütünleşti.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, ilçe ve beldelere kurduğu biyolojik arıtma tesisleri ile Gediz, Nif ve Küçük Menderes havzalarını kirlilikten kurtardı. 2008 – 2013 yılları arasında 872 bin 500 kişinin evsel atığını arıtacak kapasitede biri biyolojik, 10’u ileri biyolojik olmak üzere 11 arıtma tesisi hizmete alındı; bu arıtmalar için 85.5 milyon liralık yatırım yapıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Türkiye’nin en önemli çevre yatırımlarından birine daha imza atarak, arıtma çamurlarının çürütülüp değerlendirilmesini sağlayacak aynı zamanda depolanma sorunun ortadan kaldırarak, biogaz elde edilmesini sağlayacak “Çamur Çürütme ve Kurutma Tesisi”ni de devreye aldı.  2014 yılının Ocak ayında hizmete giren tesis için 61.5 milyon liralık yatırım yapıldı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2008 yılından bu yana arıtma yatırımları için harcadığı tutar 147 milyon lira oldu. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin işlettiği arıtma sayısı ise 55’e ulaştı. Giderek sığlaşan ve deniz alanlarının azaldığı gözlenen İzmir Körfezi’nin kurtarılması için “Büyük Körfez Projesi” başlatıldı. İzmir Körfezi’ne akan dere ağızlarının temizlenmesi, Körfez’in kuzeyinde bir sirkülasyon kanalı açılması ve Körfez tabanındaki malzemelerin temizlenmesi için 9.3 milyon liralık yatırımla kazıcı-emici ve destek tipi olmak üzere 2 yeni gemi alımı yapıldı.  

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Engelsiz yaşam’ için yol yardım desteği

Menderes’te İlk Meclis

Bornova’nın zenginliğini ortaya çıkaracağız

Ekmek 5 TL

Buca'da ilk meclis

İlk ziyaret Kaymakam Fatih Aksoy’a

Arşiv