BİK'in ekonomik sansürü kara bir lekedir

  • 0
  • 557
BİK'in ekonomik sansürü kara bir lekedir
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Halil İbrahim Hüner, Türk basınında sansüre ilk direnişin 107. yıldönümünde, Basın İlan Kurumu'nun (BİK) 31 Mart 2015 günü, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz'ın Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ndeki çalışma odasında görevini ifa etmekteyken, 2 silahlı terörist tarafından rehin alması ve uzun süren görüşmelere rağmen teröristlerin teslim olmayıp cumhuriyet savcısını şehit etmesiyle ilgili fotoğraflarını yayınlayan Türkiye'deki ulusal ve yerel 39 yayın organına 2 ila 12 gün arasında ''ilan kesme cezası''nı 24 Temmuz Gazeteciler Günü'nde tebliğ etmesinin basın tarihine ''kara bir leke'' olarak düştüğünü bildirdi.
Hüner, yaptığı yazılı açıklamada, Cumhuriyet Savcısı Kiraz'ın şehit edilmesi sonrasında sosyal medya, yazılı ve görsel yayınları basın savcılığının suç saymadığını, soruşturma ve dava açmadığını hatırlatarak, BİK'in ''durumdan vazife çıkartarak'' aldığı kararın sansüre ilk direnişin 107. yıl dönümünde tebliğ etmesinin de çok manidar ve trajik bir durum olduğunu  belirtti.

Türkiye'de ulusal ve yerel 39 yayın organına 2 ila 12 gün ''ilan kesme cezası''nın katmerli sansür ve ekonomik baskı aracı olduğunu iddia eden Hüner, şunları kaydetti:
''Bugün, BİK gibi devlet kurumlarının, siyasi iktidarın kanunlardan güç alarak uyguladıgı sansür ile medya patronları üzerinde oluşturdukları baskıya, 'yandaş medya', 'havuz medyası' oluşturma ve kendi çıkarlarına hizmet eden otosansür ile sansürcü anlayışa, ekonomik sansüre karşı büyük bir mücadele gücüne ihtiyacımız var.  Basın ahlak ve meslek ilkelerine bağlı olarak kamuoyunun sesi olma, doğru bilgi aktarma gibi önemli görevi fedakarca üstlenen muhabir, köşe yazarları, basın mensupları birbir işlerinden atılıyor. Son yıllarda 879 gazetecinin kalemi, kamerası, mikrofonunu elinden alındı, işsiz bırakıldı.
Her ortamda basın mensuplarının çalışma şartlarının iyileştirilmesi, basın özgürlüğünü kısıtlayan engellerin ortadan kaldırılmasını dile getirdiğimiz şu günlerde; her türlü zorluğa, baskıya rağmen bağımsız olarak yayıncılık yapmaya çalışın ulusal ve yerel 39 gazeteye bu cezanın tebliğ edilmesi, manidar, trajik ve basın tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Yerel ve ulusal gazetelerin yayınladığı ilan ve reklamları kendi ürettiği bir hizmet olarak görüp bunu ekonomik silaha dönüştüren kurumun yöneticilerini bu tehlikeli ve vahim davranışa acilen son vermeye davet ediyorum. ''

GAZETECİLER CEMİYETLERİ VE TGS YÜREKLİCE MÜCADELE YÜRÜTÜYOR
TGS İzmir Şubesi Başkanı Halil İbrahim Hüner, kaygıyla izlenilen günümüz koşullarında sansür ve otosansüre karşı mücadelenin, meslek ilkelerine sahip çıkan gazeteciler ile onların temsilcileri olan gazeteci cemiyetleri ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS)  tarafından yüreklice yürütüldüğünü anımsatarak, şu görüşlere yer verdi:  '' Baskı, tehdit ve şantajlarla susturulmuş medya sahipleri çaresizce  kaderini beklerken; siyasi iktidara yandaşlık yapan diğer bir grup medya sahibi ise, kamuoyunu kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirme misyonunu sürdürmektedir.
Türkiye'de devlet- medya ilişkileri alanında, Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Terörle Mücadele Kanunu'ndan (TMK)  kaynaklanan  ciddi sorunlar bulunmaktadır. TCK'da basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan 27 hüküm bulunmaktadır. Özellikle 'hakaret' başlıklı 125., 'gizliliğin ihlali' başlıklı 285. ve 'adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs' başlıklı 288. maddeler, gazeteciler hakkında mahkumiyet kararları verilmesinde ilk sırayı almaktadır. TMK da da gazeteciler aleyhine yoğun olarak kullanılan maddeler bulunmaktadır.
 
Sansüre direnişin 107. yıldönümünde, 22 gazeteci cezaevlerinde. Mevcut kanunlar yürürlükte kaldığı sürece , gazetecilerin ceza almaması mümkün değildir.  Sorun meslek ilkelerine uygun olarak görevlerini yapan gazetecilerde değil, kanun hükümlerindedir. Türkiye, bu kanunlarla, mesleğini iyi yaptığı için gazetecileri cezalandıran bir ülke konumuna gelmiştir. Türkiye, bu utançtan bir an önce kurtulmalıdır. Basın özgürlüğü raporlarında 199 ülke arasında, Türkiye listedeki 149.sırasıyla dünyanın da dikkatini çekmektedir.
 
Basın özgürlüğünün bir başka yönü, basın emekçileri ile medya sahipleri arasındaki ilişkiler düzeyinde kendini göstermektedir. Basın ve ifade özgürlüğü, editoryal bağımsızlıktan  ayrı düşünülemez. Editoryal bağımsızlık ise basın emekçilerinin, medya sahiplerinin baskı ve sansür uygulamalarına karşı korunmasıyla olanaklıdır. Gerek medya sahiplerini, gerekse siyasi iktidarı, 'kendine demokrat' tavırlarından vazgeçmeye , diktatörlük eğilimlerine hizmet etmek yerinegerçek ve mutlak anlamda demokratik yaşamın oluşturulmasına katkı sağlayacak bir düşünce ve davranış değişikliğine girmeye çağırıyoruz.
 
Sansüre direnişin 107. yıldönümünde, işçi sınıfının bir parçası olan basın emekçilerinin, aynı sorumluluk bilinciyle Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) çatısı altında örgütlenmelerini yaygınlaştırmaları; medya sahiplerinin demokrasinin gereklerine uygun hareket etme ve sendikal haklara saygı duyma sürecini hızlandıracaktır.
Sansüre ve otosansüre karşı mücadele etme cesaretine sahip tüm basın emekçilerinin, sendikal örgütlenmeye katılma cesaretini de gösterebileceklerine inanıyoruz.''

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Şarkılı mesaj

Küçük başkan Ali Dönmez

Çocuk başkanlardan anlamlı mesaj

Bütün İzmir’in belediye başkanıyım

Aliağa’da 23 Nisan Coşkusu

23 Nisan coşkusu gün boyu sürdü

Arşiv