Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Okulları eğitim-öğretim hayatına başlıyor

Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Okulları’nın lansmanı Swissotel Büyük Efes İzmir’de, yapıldı. 2017-2018 eğitim-öğretim yılında İzmir’de, İstanbul’da, Ankara’da ve Türkiye’nin birçok yerinde eğitim-öğretim hayatına başlayacak olan Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Okulları’nın lansmanına Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cüneyt Hoşcoşkun, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Handan Ak, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Şemsettin Ünal, fakülte dekanları, Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Okulları CEO’su Faruk Tatar, Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Yönetim Kurulu ve çok sayıda davetli katıldı.

  • 0
  • 1.849
Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Okulları eğitim-öğretim hayatına başlıyor
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Okulları’nın lansmanı Swissotel Büyük Efes İzmir’de, yapıldı. 2017-2018
eğitim-öğretim yılında İzmir’de, İstanbul’da, Ankara’da ve Türkiye’nin birçok yerinde eğitim-öğretim hayatına başlayacak olan Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Okulları’nın lansmanına Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cüneyt Hoşcoşkun, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Handan Ak, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Şemsettin Ünal, fakülte dekanları, Ege Üniversitesi
Güçlendirme Vakfı Okulları CEO’su Faruk Tatar, Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Yönetim Kurulu ve çok sayıda davetli katıldı.
 
 Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cüneyt Hoşcoşkun, “Ege  Üniversitemizin Güçlendirme Vakfı ile ortaklaşa yapılan bu okulların ülkemiz, üniversitemiz ve memleketimiz için hayırlı olmasını diliyorum. Üniversitemizin birikiminin, bu zamana kadarki bilimsel geçmişinin getirmiş olduğu kazanımlarla bu okulların geleceğe yönelik olarak çok iyi şeyler yapacağına inanıyorum. Hedef en az Ege Üniversitesi’nin öğrencileri kadar öğrenci yetiştirmek. Bu demektir ki; yeni dünya, yeni nesil hayata
üniversite düşüncesi, zihniyeti içerisinde hazırlanacak. Bu gerçekten büyük bir adımdır ve cesaret işidir. Üniversitemiz bilimsel birikimiyle bu okullara çok büyük katkı sağlayacaktır. Bunun yanı sıra üniversitemizin, çok sayıda öğrenci yetiştirme hedefi olan okullara öğretmen yetiştirme imkanına kavuşacağı için de bizi çok iyi bir geleceğin beklediğine inanıyorum. Günümüzde iş bulma konusunda çok büyük sıkıntılarla karşılaşan üniversite mezunlarımız için bile geleceğe yönelik bir iş imkanı varolması
açısında da çok büyük bir kazanım olacağına inancım tam. Geleceğimizin teminatı olan yavrularımızın ne olduğu belli olmayan fetö gibi terör örgütlerinin altında değil de; üniversite anlayışı içerisinde, geleceğe parlak bakan ve geleceğe bilimsel açıdan yön veren üniversite vakfının ve üniversite hocalarının kontrolünde, denetiminde ve de aynı zamanda üniversitemizin bilimsel desteğiyle yetişmesi geleceğimiz için çok kazançlı ve parlak olacaktır. Ben bu okullarımızın İzmirimiz, ülkemiz ve de dünya
için ülkemizin bir marka olması açısından çok gerekli olduğuna ve hedefin de bu olması gerektiğine inanıyorum. Kendilerini kutluyorum. İnşallah çok kısa zaman içerisinde bu okullarımızın başarılarını, burada yetişmiş olan, geleceğimiz olan yavrularımızın mezun olduklarını görür ve onları kutlarız” dedi
 
 BİR ANNE BABANIN ÇOCUĞUNA BIRAKACAĞI MİRAS EĞİTİM YATIRIMIDIR 
Başta İzmir olmak üzere Türkiye’nin birçok ilinde son yıllarda özel okullarda büyük bir artış görüldüğünü belirten Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Okulları CEO’su Faruk Tatar, “Bunun en temel sebebi, dünyada ve Türkiye’deki her 20-25 yılda gerçekleşen veri kuşağı değişimidir. Veri kuşağı değiştiği sürece öğrenci kuşağı değişir, öğretmen kuşağı değişir ve
eğitim kurumlarındaki ihtiyaç ve beklenti değişir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri açılan çok ciddi ve kaliteli bazı kurumlarımız vardı ancak bugün yoklar çünkü değişimi göremediler ve yönetemediler. Eskiden ‘bir anne ile babanın çocuğuna bıraktığı miras nedir?’ sorusuna cevap aradığımızda bu miras ekonomik değerlerle ölçülüyordu. Bugünün dünyasında,
Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinde ‘bir anne babanın çocuğuna bırakabileceği en büyük miras nedir?’ sorusunun cevabı çok net bir şekilde; eğitim yatırımıdır. Dolayısıyla sadece Türkiye’de değil, birçok dünya ülkesinde de özel öğretimin pazar payı gün geçtikçe büyümeye başladı. Artık Türkiye’de özel okul sadece elitist bir zümrenin çocuklarını gönderdikleri eğitim kurumları olmaktan çıktı. Bugün devletimizin de verdiği teşvikle birlikte anne babaların ekonomik durumlarına göre her anlamda çocuklarını gönderebilecekleri özel okullar oluşmaya başladı. Dolayısıyla burda kaliteli eğitim devreye giriyor. Bugünün ebeveyni yani bizler, anne babalarımıza göre rekabetçi bir dünyaya girdik. Ancak şunu çok net bir şekilde biliyoruz ki, bizim çocuklarımız bize göre daha rekabetçi bir dünyaya girecek. Coğrafi anlamda ateş çemberi içerisinde olan ülkemizi
ilerleyen zamanlarda başarılı bir şekilde temsil edecekler ve dolayısıyla onları geleceğin dünyasına çok donanımlı bir şekilde hazırlamak zorundayız. Ancak dünyanın gittiği noktada, o küreselleşmeyle beraber haliyle beklenti daha fazla artmaya başlıyor ve özel okul pazar payı da büyümeye başlıyor. Şimdi kısacası veli, küresel bir oyuncu yetiştirebilmek adına özel okullara
başvuruyor; ancak o da küresel oyuncuyu yetiştirirken, değerlerimize sahip bir küresel oyuncu yetiştirilmesi gerektiğinin ve bunun yolunun da kaliteli eğitimden geçtiğini çok net bir şekilde biliyor. Dolayısıyla bu bir arz ve talep dengesi. Tüm ülkedeki bu pazar payı yüzde 5 ama yüzde 15’lere doğru artmaya devam edecektir” dedi.
 
 EZBER BOZAN BİR EĞİTİM-ÖĞRETİM ANLAYIŞI YÜRÜTMEK İSTİYORUZ 
Kaliteli eğitim tanımına değinen Tatar “Avrupa’yı, Amerika’yı, birçok Dünya ülkesini gezip; o ülkelerin coğrafi konumlarına bakmadan, demografik yapılarına bakmadan, öğrenci toplam sayılarına bakmadan ortak eğitim-öğretim sistemini Türkiye’ye entegre etmeye çalışmak kaliteli eğitimi getirmez. Türkiye’de bazı güzide, işlerini iyi yapan, marka eğitim kurumlarının bir ilde çok tutarken başka bir ilde tutmamasının sebebi işte bu üst perdeden bakış açısıdır. Bugün Ankara’nın her doğrusu Denizli’nin
her doğrusu demek değildir. Siz Denizli’nin, İzmir’in yöresel değerlerini, gelenek ve göreneklerini almadan başka bir şehrin her doğrusunu orada uygulamaya çalışırsanız, başarılı olamazsınız. Bir diğer nokta da eğitim teknolojileri. İnanılmaz eğitim teknoloji sisteminlerini kurmak ve entegre etmek midir kaliteli eğitim? Bugün teknolojinin çıktığı nokta olan Japonya
ve Güney Kore’de bile eğitim teknolojileri sadece ihtiyaç kadar kullanılıyorken sürekli deli gibi eğitim teknolojisi üzerinden ilerleyip, bir algı operasyonu yapmak mıdır kaliteli eğitim? Son PISA sonuçlarına baktığımızda teknolojik okuryazarlıkta sondan birinci ülkeyiz. Dolayısıyla bu değerlere bakmadan eğitim teknolojilerini göz göre göre deli gibi uygulamak mıdır kaliteli eğitim? Şüphesiz bir diğer nokta da yabancı dil. Özel okul diyince yabancı dil akla geliyor. Bir de şu yönden bakalım, çocuklara bu kadar saat yabancı dil dersi verip, eğitim kurumlarından mezun olduktan sonra, çocukların ana dilimize yakın bir şekilde  konuşamamaları mıdır kaliteli eğitim? Bugün sosyal medyada olsun, yazılı ve görsel medyada olsun, herkes eğitim hakkında konuşuyor. Biz bugün burada, konuşmak yerine yola çıkmayı tercih ettik. Yanlışımız olabilir, eksiklerimiz olabilir ama
hedeflerimizi yüksek koyduk. Biz gerçekten ezber bozan, ürün odaklı değil de, ihtiyaç odaklı bir eğitim-öğretim anlayışı yürütmek istiyoruz” diye konuştu. 
 
EGE ÜNİVERSİTESİ’NİN ÖĞRENCİ SAYISINA ULAŞMA HEDEFİMİZ VAR 
Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Okulları’nın 3 temel hedefi olduğunu söyleyen Tatar “Birinci temel hedefimiz; bugün dünyada belli bir noktaya gelen, her gittiğimiz yerde övünerek konuştuğumuz, gururla anlattığımız Ege Üniversitemizin toplam öğrenci sayısı kadar bir öğrenciye ulaşmaktadır. Aynı zamanda bu aşağı yukarı 10 bin öğretmen istihdam edeceğimiz anlamına geliyor. İkinci hedefimiz bilimsel anlamda doğru, altyapısını kurgulamış, gelecekte dünyayla rekabet edebilecek bireyler
yetiştirmek. Bir üniversitenin desteğini almadan, bilimsel altyapı çalışmasını almadan bunu nasıl bu çocuklara uygulayacağız? Burdan söz veriyorum ki; Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Okulları hiçbir zaman size gökteki yıldızları vadetmeyecek. Gerçekleştireceğimiz projelerimizle karşınıza çıkacağız. Bir diğer hedefimiz; biliyorsunuz ki bizim dünya arenasında sektörel anlamda markamız yok denecek kadar az. Eğitim sektörüne baktığımızda evet, dünya arenasında üniversiteler arasında markalarımız var. Ege Üniversitesi, Dünyanın en saygın üniversiteleri arasında önemli bir noktada ancak ortaöğretime ve ilköğretime indiğimiz anda hiçbir markamız yok. Biz ‘international school’ üzerinden ilerlemek istiyoruz” dedi.
 
 FABRİKASYON EĞİTİM MODELİNDEN ÇIKIYORUZ 
Eğitim süreçlerinden bahseden Tatar “Anaokullarımız çok farklı ve ihtiyaç odaklı eğitim tasarımına sahip. Ayrıca biz de ilkokulda kodlama eğitimine geçeceğiz ama pazarlama argümanı olarak değil. Biz de akademik çalışmalarımızı ilkokuldan başlatacağız ancak sadece belli öğrencileri sınava hazırlayıp, belli öğrenciler üzerinden rant elde ederek değil. Bizim okulumuzun bir mottosu var; her velimiz okulun tek velisidir, her öğrencimiz okulun tek öğrencisidir, her öğretmenimiz okulun tek
öğretmenidir. Fabrikasyon eğitim modelinden çıkıyoruz. İzmir Kampüsümüzde yaptığımız fiziksel koşullarımızla, Manisa Kampüsü’nde yapacağımız fiziksel koşullarımız birbirinden farklı olacak çünkü o illerin coğrafi konumları birbirinden farklı, örf-adet, gelenek ve görenekleri birbirinden farklı ancak öğretim modelimiz ve akademik çalışmalarımız Türkiye’nin 4 bir
köşesinde birebir aynı” diyerek konuşmasını bitirdi.
 
DEVLET OLARAK ÖZEL OKULLARI ÖNEMSİYORUZ 
Sözlerine, devlet ve hükümet politikası olarak özel okulları ciddi anlamda önemsediklerini söyleyerek başlayan İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Şemsettin Ünal “Son süreçte biliyorsunuz ki teşvikler başladı. Şu an da 450 bin kişi bu teşviklerden yararlanmakta. Eskiden belli bir ekonomik seviyedeki insanların gidebildiği yerdi özel okullar. Şimdi yavaş yavaş tabana doğru inmekte. Hatta şöyle bir yönü de var; bursları düşündüğümüz zaman, bunun yanında ücretsiz kontenjanları düşündüğümüz zaman ekonomik durumu çok zayıf ailelerin çocukları da bu okullarda okur düzeye geldi. Bu sene 5 tane yoksul öğrencimizin yerleşmesini sağladık özel bir okulumuza ve dün bana bu okulun koordinatörü mesaj ve fotoğraf gönderdi. ‘Sayın müdürüm sizlere çok teşekkür ediyorum. Sizin bize gönderdiğiniz pırıl pırıl gençler, sportif alanlarda ve farklı alanlarda başarılar elde
ettiler’ diyordu mesajda da. Kısacası artık özel okullarda yalnızca belli bir ekonomik seviyesi olan insanlar değil, orta düzey ve alt gelir durumuna sahip velilerimizin çocukları da okumakta. Biraz önce söylediğim gibi devlet olarak özel okulları önemsiyoruz. Özel okulların şöyle bir güzelliği de var, her zaman için resmi kurumların bir adım daha önündedirler. Bizler
de yeri geldiği zaman onları rol model olarak alıyoruz. Mottolarınızdan birinin ‘yeni nesli dünyaya hazırlayan okul’ olduğunu görüyoruz. Güzel bir slogan. Biliyorsunuz bir 15 Temmuz süreci yaşadık ve işin üzücü yanı, başarılı dediğimiz insanlar halkına namlu çevirdiler. Bu yüzden başarının ne olduğunun bir kez daha sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. En büyük
temennim de; aklını kiraya vermeyen, milli ve manevi değerlere bağlı, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmenizdir. Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfı Okulları olarak yolunuz açık, kaderiniz güzel olsun. İzmir’e ve Türkiyemize hayırlı nesiller yetiştirmeniz dileğiyle” diye konuştu.  
İZMİR (Ege Ajans/Cansu Çeviker - Mehmet Köse)

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Mars’a Seyahat için geri sayımı başlattı

Savaşların kaderini yapay zeka belirleyecek

Yapay zeka, yasasını bekliyor

Yapay zeka ile herkes için tarım mümkün

Kalite çıtası yükseldi

Vize sorunu geçici bir süreç

Arşiv