Endonezya Rüzgarı

 

Ege Üniversitesi Prof. Dr. Yusuf Vardar – Mötbe-Kültür Merkezi’nde düzenlenen geceye İzmir Vali Yardımcısı  İbrahim Ballı, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Dr. Sırrı Aydoğan, Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Candeğer Yılmaz, Endonezya Ankara Büyükelçisi Nahari Agustini, Endonezya Cumhuriyeti Turizm ve Yaratıcı Ekonomi Bakanlığı  yetkilileri, diğer üniversitelerin rektörleri, E.Ü. öğretim üyeleri, İzmir’de görev yapan konsolos ve fahri konsoloslardan oluşan kalabalık bir davetli topluluğu katıldı.

Medan Turizm Akademisi Direktörü Kosmas Harefe’nin Endonezya ile ilgili sunumunun ardından kürsüye gelen Endonezya İzmir Fahri Başkonsolosu Nalan Rimer konuşmasına Endonezyaca Hoşgeliniz (Selamet Datang) diyerek başladı. İlk kez Endonezya’ya 1992’de gittiğini, pasaportunu polise uzattığında polisin bir pasaporta bir kendine baktığını, gözleri parlayarak “Atatürk- Türkiye” dediğinde büyük şaşkınlığa uğradığını söyledi.  Rimer,  “Düşünün 6000 mil ötede bir ülkede, tüylerinizi diken diken eden böyle bir söylem ile karşılaşıyorsunuz.  Endonezya ile daha fazla bilgi sahibi olduğumda Atatürk’ün Endonezya’nın ilk Cumhurbaşkanı Sukarno üzerinde ne kadar büyük etkisi olduğunu, bağımsızlık mücadelelerinde Atatürk’ün ve İstiklal Savaşımızın rolü çok büyük olduğunu öğreniyorum. Öyle bir etkileşim ki; o günlerde doğan çocuklara Mustafa Kemal, Ziya Gökalp’ten etkilenerek Ziya, Halide Edip Adıvar’dan esinlenerek Halide, Adnan Adıvar’dan etkilenerek Adnan adları veriliyor” dedi.

İlk ilişkilerin 15’nci yüzyıla kadar dayandığını dile getiren Rimer, “Aceh Sultanlığı Portekiz’e karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinde Osmanlı’dan yardım istiyor. II’nci Selim 15 Kadırga  ve 2 levazım gemisinden oluşan filoyu Aceh Sultanlığının yardımına yolluyor. Ancak Osmanlı İmparatorluğu Güneydoğu Asya siyaseti oluşturamadığı için bu yardımlar düzenli, Portekiz ve Hollanda karşısında yeterli olmuyor. Aceh Sultanı İbrahim 1851’de Osmanlı İmparatorluğu’na Eyalet Statüsüyle resmen bağlanma teklifi getiyor. !0 senelik bir sürüncemeden sonra Sultan Aziz tarafından kabul ediliyor ama Kırım Savaşı’nın çıkması ile beraber uzakdoğu’da sömürge çıkarları olan Batı dünyasının aklını bulandırmamak için işi küllünmeye bırakıyor” diye konuştu.

Büyükelçi Nahari Agustini ise böyle bir etkinliğin gerçekleşmesinden dolayı duyduğu dile getirdi. Türkiye ile Endonezya arasındaki dostluğun giderek güçlendiğini söyledi.

Türkiye’nin Endonezya ile 1945’te bağımsızlığını kazandığı andan itibaren de sorunsuz ilişkilere sahip olduğunu, her iki ülkenin de yoğun Müslüman nüfusa sahip olması ve siyasi hedef ile politikalarının benzerlik göstermesinin iyi ilişkilerin zeminini oluşturduğunu belirtti.
Bu yoğun diplomatik ilişkilerin Birleşmiş Milletler, İslam Konferansı, D-8, G-20 gibi uluslararası örgütte işbirliğine dönüştüğünü ve uluslararası birçok platformda ortak hareket ettiklerini, Endonezya Türkiye’yi Kıbrıs, Türkiye’de Endonezya’yı Doğu Timor sorununda desteklediklerini ekledi.

Gayri safi milli hasılaları 2 trilyon dolar olan bu iki ülke arasındaki ticaret hacminin se 1.7 milyar dolar olduğunu açıklayan Nalan Rimer sözlerine şöyle devam etti: “Önümüzdeki 20 yılda, dünya ekonomisi içine girmeye aday bu iki ülkenin çok daha büyük boyutlarda olması gerekmektedir. Endonezya Türkiye için Güneydoğu Asya’ya, Türkiye’de Endonezya’ya Avrupa ve Batı Asya’ya giriş kapısı olabilir. Ticareti arttırmanın en önemli anahtarlarından biri her iki tarafın birbirlerini kültürel ve toplumsal olarak tanımalarıdır.”

 

Gecede konuşan Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Candeğer Yılmaz, Expo 2020’ye hazırlanan Türkiye için bu ilişkilerin, bu toplumsal, kültürel birlikteliklerin, bu sanat paylaşımının, bu insanca değerleri dünyaya haykırmanın en güzel örneklerini gene Endonezya ile birlikte gerçekleştirmek için çalıştıklarını söyledi. Yılmaz, “Endonezya ile ilişki boyutlarımız. İki hanımefendinin bu temsili gerçekleştirmesi nedeniyle biraz cinsiyet positif ayrımcılığıyla, 3 hanımefendi olarak, kültüre, sanata, gerçekten barışa bir çığlık olarak baktığımızı haykırmak istiyorum. Sanat gibi bir beceri, sanat kadar güzel bir çıkış yolu varken insanların nasıl bunun dışına çıkabildiklerini anlamakta güçlük çekiyorum.  Biz tekrar ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ demek için sanatı aracı ediyoruz. Toplumsal kültürel ilişkilerimizi Endonezya ile devam ettiriyoruz. Endonezya ile ilgili çalışmalarımız yalnızca kültürel boyutta değil, Ziraat Fakültemizin Endonezya’da iyi tarım uygulamalarıyla ilgili rehberlik ve akademik çalışmalarıyla devam ediyor” dedi. 

 

 

 

 

Konuşmaların ardından birbirinden keyifli dans ve kukla gösterileri oldu. Dansçılar Poco poco, Ngepak Enggang, Jaipongan, Pring, Cendrawasıh, Saman Dansı gibi geleneksel11 kişilik Seramik ve Müze Dansçıları tarafından sergilenirken Geleneksel Endonezya Kukla Kahramanları’nın gösterileri de yer aldı. Topluluk, son danslarını Büyükelçi ve Fahri Başkonsolosu ve  çok sayıda izleyiciyi de aralarına alarak, önce öğretti, sonra dansı  gerçekleştirdi.