Yazı Boyutu:
9 Mayıs Avrupa Gününde konuşan Başkan Kocaoğlu, İzmirin ve Ege Bölgesinin, AB üyesi olan ya da ABye girmek için başvuran birçok ülkeden daha iyi durumda ve hazır olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Yaşar Uysal ise Avrupa Birliği-Türkiye ilişkisine bir film olarak bakarsak İlişki durumu, karışıka benziyor değerlendirmesini yaptı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 9 Mayıs Avrupa Günü nedeniyle, Türkiye- AB ilişkilerinde son durumun siyasi, ekonomik ve sığınmacı konusu perspektifinde değerlendirilmesi ve İzmirin konumu konulu bir panel düzenledi. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezinde gerçekleştirilen panele konuşmacı olarak Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Avrupa Takımı üyeleri Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Can Baydarol, Yaşar Üniversitesi Öğretim Üyesi Ayselin Gözde Yıldız ve Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Uysal katıldı.
10-11 yaşlarındaydım
Panelin açılış konuşmasını yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Türkiyenin ABye üye olma mücadelesinin uzunluğuna dikkat çekerek, Ülkemiz, Avrupa Birliğine üye olmak için müracaat ettiğinde ben 10 11 yaşlarındaydım. Bu süreçte çoğu ülke, hatta doğu bloğundan ülkeler de ABye girdiler. Biz hala ABye girme yolunda çalışmalarını sürdüren, bu işi en uzun süreli yapan tek ülkeyiz. Sabırla, ABye girmek için mücadele veriyoruz dedi.
Vizesiz seyahat abartılıyor
Türkiye ile AB arasında imzalanan geri kabul anlaşması ve vize muafiyeti konusunda görüşlerini dile getiren Başkan Kocaoğlu, Turistik vizesiz seyahat azımsanacak bir kazanım değil, ama bugün abartıldığı kadar da önemli bir şey değil. Azımsamıyorum, önemsiyorum ama siyasi içerikten, propagandadan ileri gitmeyecek bir konu. Vizeyle gideceksiniz, işadamlarına belli bir avantaj sağlayacak, güzel. Ama bu, 78 milyon insanın maksimum 500 bin - 1 milyonunu ilgilendiren bir konu. 78 milyonu ilgilendiren bir konu değil dedi.
İzmirin ve Ege Bölgesinin AB üyesi olan ya da ABye girmek için başvuran birçok ülkeden daha iyi durumda ve hazır olduğunu vurgulayan Başkan Kocaoğlu, Giderek de kendini geliştirmeye, çevre yatırımlarını ve kalkınmayı ön plana çıkararak ekonomisini güçlendirmeye, çevresini korumaya ve AB standartına yükselmeye çalışıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi katılımcı yönetim anlayışıyla, kentte demokrasiyi eksiksiz uygulamaya çalışarak AB normlarını yerelde yakalamış durumda diye konuştu.
Polisiye tedbirler başarılı olamaz
Mülteci sorununa değinen Başkan Aziz Kocaoğlu, geçici değil kalıcı çözümlerin hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:
Avrupa Birliği, mülteci konusunda Türkiyede kalsın, 3 -5 milyon Euro neyse verelim mantığında. Hem AB hem Türkiye cephesinde 3 milyon Suriyelinin Türkiyede kalması için vize muafiyeti sağlanması bir lütuf gibi sunuluyor. Suriyedeki, Afganistandaki iç savaştan, Kuzey Afrikadaki açlıktan kaynaklı göçün yani, çaresiz insanların ölümü göze alarak çıktığı göç yolculuğunda Türkiyenin payı sıfıra yakın. Esas buna neden olanlar, gelişmiş ülkelerdir. Oralardan her türlü kaynakları kendi menfaatleri için alan ülkelerdir. Bu sorunla onların uğraşması, gidermesi gerekir. Afrikada susuzluk, açlık, iç savaşlar, çekişmeler, yokluk ve sefalet devam ederken siz Avrupada rahat oturamazsınız, diğer gelişmiş ülkeler rahat oturamaz. Bugün 3 milyon mültecinin bir kısmı da maalesef Ege ve Akdenizde yaşamlarını yitirdi. Bugün onları tutabilirsiniz belki, ama zor durumda olan insanları; beslenemeyen, suya ulaşamayan, insan haklarına ulaşamayan belli baskılar altında yaşayan insanların durumlarının iyileştirmezseniz, kendi ülkelerinde eğitim, sağlık, su, beslenme ihtiyaçlarını vermezseniz, kalkınmaları için proje vermezseniz bu göçler artarak devam edecek. Ocak ayında Ege sahillerinde buz gibi suda 5 kişilik şişme botlara 20 30 kişi çıkıyorsa, bu insanlar ölümü göze almış demektir. Bunun karşısında hiçbir güç, hiçbir polisiye tedbir başarılı olamaz.
Ahlaksız teklif
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Avrupa Takımı Üyesi, Can Baydarol, Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerinin Suriyeli mülteciler üzerinden geliştirilmesini ahlaksız teklif olarak nitelendirdi. Baydoral, Bugün gelinen noktada ilişkileri hukuk üzerinden değil, insanlık trajedisi üzerinden konuşuyoruz. Bu ahlaksız senaryo konusunda vicdani bir rahatsızlığımız olduğunun altını çizmeliyiz. ABnin değerleri ayaklar altında. Olay küresel bazda çözülemezse paryatif bir vize anlaşmasıyla çözülemez dedi.
Baydarol, AB, vizeyi kaldıracak mı? Biz 3 milyon Suriyeli mülteciye ömür boyu ikamet, sağlık, eğitim hakkı vermemiz karşılığında biraz para ve vizesiz turistik seyahat hakkı kazanıyoruz. Burada kazançlı çıkan Avrupa Birliği. Türkiyenin ise şantaj gücü var burada. Önü kesilmiş duran Egeden giden mültecilerin tekrar aynı yollara başvurması Schengen sisteminin göçmesine neden olur. Ahlaki değil ama böyle bir görüntü var. Bu dönemin ruhunu da iyi okumak gerek. Yani biz makul bir devlet mi olmak istiyoruz yoksa bölgesel güç kavramıyla bütünleşen çevresine korku salan ülke mi olmak istiyoruz. Ciddi bir tercih sorunu var diye konuştu.
İlişki durumu karışık
Prof. Dr. Yaşar Uysal konuşmasında son dönemde yaşanan gelişmeleri anlatarak, Avrupa Birliği- Türkiye ilişkilerine film olarak bakarsak İlişki durumu, karışıka benziyor değerlendirmesini yaptı.
Yeni kavimler göçü tehlikesine dikkat çeken Yaşar Uysal, Suriye sorununu neden Suriyede çözmüyoruz dedi. Prof. Dr. Uysal, Fakirlik zenginlerin de sorunu. Bunun yaratılmasında onların da payı var. 10 yıl içinde gelişmekte olan ülkelerin borçları silinmek zorunda kalınacak. Çünkü göçler sürecek. Sonra diyecekler ki buraya gelene kadar kendi ülkelerinde refah içinde yaşasınlar diye konuştu.
Türkiyede nitelik çöküntüsü olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yaşar Uysal, Hep bir otoriterleşme inadı var. Türkiyenin aile içinden başlayarak demokrasiyi kültür olarak üretmesi gerek. Bilim ve teknoloji üreten bir eğitim sistemi olmalı. Kaynakları doğru kullanmalı, kamplaşmadan vazgeçmeliyiz, değerler değil projelerden beslenmeliyiz, hoşgörülü olmalıyız. Bunları yapmazsak hiçbir yere gidemeyiz dedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 9 Mayıs Avrupa Günü nedeniyle, Türkiye- AB ilişkilerinde son durumun siyasi, ekonomik ve sığınmacı konusu perspektifinde değerlendirilmesi ve İzmirin konumu konulu bir panel düzenledi. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezinde gerçekleştirilen panele konuşmacı olarak Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Avrupa Takımı üyeleri Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Can Baydarol, Yaşar Üniversitesi Öğretim Üyesi Ayselin Gözde Yıldız ve Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Uysal katıldı.
10-11 yaşlarındaydım
Panelin açılış konuşmasını yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Türkiyenin ABye üye olma mücadelesinin uzunluğuna dikkat çekerek, Ülkemiz, Avrupa Birliğine üye olmak için müracaat ettiğinde ben 10 11 yaşlarındaydım. Bu süreçte çoğu ülke, hatta doğu bloğundan ülkeler de ABye girdiler. Biz hala ABye girme yolunda çalışmalarını sürdüren, bu işi en uzun süreli yapan tek ülkeyiz. Sabırla, ABye girmek için mücadele veriyoruz dedi.
Vizesiz seyahat abartılıyor
Türkiye ile AB arasında imzalanan geri kabul anlaşması ve vize muafiyeti konusunda görüşlerini dile getiren Başkan Kocaoğlu, Turistik vizesiz seyahat azımsanacak bir kazanım değil, ama bugün abartıldığı kadar da önemli bir şey değil. Azımsamıyorum, önemsiyorum ama siyasi içerikten, propagandadan ileri gitmeyecek bir konu. Vizeyle gideceksiniz, işadamlarına belli bir avantaj sağlayacak, güzel. Ama bu, 78 milyon insanın maksimum 500 bin - 1 milyonunu ilgilendiren bir konu. 78 milyonu ilgilendiren bir konu değil dedi.
İzmirin ve Ege Bölgesinin AB üyesi olan ya da ABye girmek için başvuran birçok ülkeden daha iyi durumda ve hazır olduğunu vurgulayan Başkan Kocaoğlu, Giderek de kendini geliştirmeye, çevre yatırımlarını ve kalkınmayı ön plana çıkararak ekonomisini güçlendirmeye, çevresini korumaya ve AB standartına yükselmeye çalışıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi katılımcı yönetim anlayışıyla, kentte demokrasiyi eksiksiz uygulamaya çalışarak AB normlarını yerelde yakalamış durumda diye konuştu.
Polisiye tedbirler başarılı olamaz
Mülteci sorununa değinen Başkan Aziz Kocaoğlu, geçici değil kalıcı çözümlerin hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:
Avrupa Birliği, mülteci konusunda Türkiyede kalsın, 3 -5 milyon Euro neyse verelim mantığında. Hem AB hem Türkiye cephesinde 3 milyon Suriyelinin Türkiyede kalması için vize muafiyeti sağlanması bir lütuf gibi sunuluyor. Suriyedeki, Afganistandaki iç savaştan, Kuzey Afrikadaki açlıktan kaynaklı göçün yani, çaresiz insanların ölümü göze alarak çıktığı göç yolculuğunda Türkiyenin payı sıfıra yakın. Esas buna neden olanlar, gelişmiş ülkelerdir. Oralardan her türlü kaynakları kendi menfaatleri için alan ülkelerdir. Bu sorunla onların uğraşması, gidermesi gerekir. Afrikada susuzluk, açlık, iç savaşlar, çekişmeler, yokluk ve sefalet devam ederken siz Avrupada rahat oturamazsınız, diğer gelişmiş ülkeler rahat oturamaz. Bugün 3 milyon mültecinin bir kısmı da maalesef Ege ve Akdenizde yaşamlarını yitirdi. Bugün onları tutabilirsiniz belki, ama zor durumda olan insanları; beslenemeyen, suya ulaşamayan, insan haklarına ulaşamayan belli baskılar altında yaşayan insanların durumlarının iyileştirmezseniz, kendi ülkelerinde eğitim, sağlık, su, beslenme ihtiyaçlarını vermezseniz, kalkınmaları için proje vermezseniz bu göçler artarak devam edecek. Ocak ayında Ege sahillerinde buz gibi suda 5 kişilik şişme botlara 20 30 kişi çıkıyorsa, bu insanlar ölümü göze almış demektir. Bunun karşısında hiçbir güç, hiçbir polisiye tedbir başarılı olamaz.
Ahlaksız teklif
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Avrupa Takımı Üyesi, Can Baydarol, Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerinin Suriyeli mülteciler üzerinden geliştirilmesini ahlaksız teklif olarak nitelendirdi. Baydoral, Bugün gelinen noktada ilişkileri hukuk üzerinden değil, insanlık trajedisi üzerinden konuşuyoruz. Bu ahlaksız senaryo konusunda vicdani bir rahatsızlığımız olduğunun altını çizmeliyiz. ABnin değerleri ayaklar altında. Olay küresel bazda çözülemezse paryatif bir vize anlaşmasıyla çözülemez dedi.
Baydarol, AB, vizeyi kaldıracak mı? Biz 3 milyon Suriyeli mülteciye ömür boyu ikamet, sağlık, eğitim hakkı vermemiz karşılığında biraz para ve vizesiz turistik seyahat hakkı kazanıyoruz. Burada kazançlı çıkan Avrupa Birliği. Türkiyenin ise şantaj gücü var burada. Önü kesilmiş duran Egeden giden mültecilerin tekrar aynı yollara başvurması Schengen sisteminin göçmesine neden olur. Ahlaki değil ama böyle bir görüntü var. Bu dönemin ruhunu da iyi okumak gerek. Yani biz makul bir devlet mi olmak istiyoruz yoksa bölgesel güç kavramıyla bütünleşen çevresine korku salan ülke mi olmak istiyoruz. Ciddi bir tercih sorunu var diye konuştu.
İlişki durumu karışık
Prof. Dr. Yaşar Uysal konuşmasında son dönemde yaşanan gelişmeleri anlatarak, Avrupa Birliği- Türkiye ilişkilerine film olarak bakarsak İlişki durumu, karışıka benziyor değerlendirmesini yaptı.
Yeni kavimler göçü tehlikesine dikkat çeken Yaşar Uysal, Suriye sorununu neden Suriyede çözmüyoruz dedi. Prof. Dr. Uysal, Fakirlik zenginlerin de sorunu. Bunun yaratılmasında onların da payı var. 10 yıl içinde gelişmekte olan ülkelerin borçları silinmek zorunda kalınacak. Çünkü göçler sürecek. Sonra diyecekler ki buraya gelene kadar kendi ülkelerinde refah içinde yaşasınlar diye konuştu.
Türkiyede nitelik çöküntüsü olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yaşar Uysal, Hep bir otoriterleşme inadı var. Türkiyenin aile içinden başlayarak demokrasiyi kültür olarak üretmesi gerek. Bilim ve teknoloji üreten bir eğitim sistemi olmalı. Kaynakları doğru kullanmalı, kamplaşmadan vazgeçmeliyiz, değerler değil projelerden beslenmeliyiz, hoşgörülü olmalıyız. Bunları yapmazsak hiçbir yere gidemeyiz dedi.