Türk dünyasını aydınlatmaya çalışan bilimsel bir kurumuz

Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları  Enstitüsü Konferans Salonu’nda ‘Türklüğün Eski Çağları’ konulu panel düzenlendi. 

  • 0
  • 840
Türk dünyasını aydınlatmaya çalışan bilimsel bir kurumuz
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları  Enstitüsü Konferans Salonu’nda ‘Türklüğün Eski Çağları’ konulu panel düzenlendi.  Modaratörlüğünü Türk Dünyası Araştırmaları  Enstitüsü Türk Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Osman Karatay’ın  yaptığı panele; Haşim Özer, Hasan Göktürk Erdoğan, İbrahim Doğukan Dokur, Recep Efe Çoban konuşmacı olarak katıldı. Panelde konuşmacıların kaleme aldığı “İtil Suvı Aka Turur” isimli kitap tanıtıldı.

Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü’nün 1992 yılında Prof. Dr. Fikret Türkmen önderliğinde kurulduğunu söyleyen Enstitü Müdürü Prof. Dr. Metin Ekici, “25 yıldır gerek Türkiye’ye gerekse Türklüğün yaşatıldığı coğrafyalara yetişmeye ve o coğrafyadaki tezleri duyurmaya çalışıyoruz. Türklüğün sesi olmaya bilimin ışığında Ege’den Türk dünyasını aydınlatmaya çalışan bilimsel bir kurum olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü olarak yetiştirdiğimiz lisans ve lisansüstü öğrenciler ve toplumsal kültürel çalışmalarımızın yanında, gerek tarih gerek din ve dille gerek edebiyat gerek kültür ve sanatla Türk kültürünün az bilinen hususlarını sizlerle paylaşmayı hedef edindik.  Bu konuda kamuoyunu aydınlatmaya, enstitümüz içindeki bilim insanlarının hazırlamış olduğu sunumlarla ve konferanslarla, Türkiye’den ve yurtdışından gelerek bizleri onurlandıran bilim insanlarıyla Türk dünyasının çeşitli sorunlarını, problemlerini konuşuyor bunları da mümkün olduğunca bilimsel çerçevede çözüme kavuşturmaya çalışıyoruz” dedi.

“GENÇLER, MESELEYİ BİLMELİ ”
Panelin konuşmacıları olan lisansüstü öğrencilerin kendi tezlerini sunmalarına dikkat çeken Prof. Dr. Ekici,  “Gençlerimizin de ellerini taşın altına koymalarının önemli olduğunu, gelecekte  Türk dünyası meselesini, yeterince anlayıp anlamadıklarını buradayken, evlerinden ayrılmadan, dış dünyaya açılmadan, bizlerle paylaşmalarını arzu ediyoruz.  Bu nedenle çeşitli anabilim dallarında eğitim gören lisansüstü arkadaşlarımıza da fırsat verip onların bilgi birikimlerini sizlerle paylaşmasını istiyoruz.” diye konuştu.
 
“ERGENEKON BİR DİRİLİŞ DESTANIDIR”
“Türklerin Anayurdu Ve Kökeni Tartışmaları” konulu konuşmasında Haşim Özel, “Türklerin batıda olduğunu Ergenekon Destanına bakarak anlayabiliriz.  Ergenekon Destanı bir türeyiş destanı değil diriliş destanıdır. Ergenekon Destanı Türklerin uğradığı kıyımı anlatır. Türkler kıyımdan kurtulmak için Altaylara sığınmışlardır. Orada kendi devletlerini kurmuşlardır. Yazıtlara bakacak olursak ileri kelimesinin karşılığı olarak doğu kelimesini kullanmışlardır. Yani Türkler doğuda olsalardı ileri kelimesi için batıyı kullanırlardı. Buradan hareketle Türklerin batı da olduğunu anlıyoruz” diye konuştu.

GÖÇÜN NEDENİ İKLİM VE COĞRAFİ ŞARTLARDIR”
Göçebeliğin bir mecburiyet sonucu olduğunu hiçbir toplumun isteyerek göç etmeyeceğine söyleyen Hasan Göktürk Erdoğan, “ Göç etmede belirleyici etken iklim ve coğrafi şartlardır. Elbette göçebelik deyince aklımıza avcılık ve toplayıcılık gelmektedir. Ancak göçebelik yalnızca bu değildir. Belirli bir girişim ve iktisadi gelişim gerektirmektedir.  Yani yaşadığınız coğrafyayı iyi bilmeniz gerekir. Belirli gelişmeyi göstermeniz gerektirmektedir. Bunlardan bazıları; silah, göçte ihtiyacınız olan tekerlekli araçlar, yaşayacağınız barınacağız otağlar gibi basit mühendislik bilgilerinin sizde mevcut olması gerekmektedir. Hayvancılıkla uğraştıkları için bir üretim de söz konusudur. Her avcı- toplayıcı bir göçebedir ama her göçebe bir avcı-toplayıcı değildir. Türk toplumunu da göçebeliğe iten unsurlar; coğrafi etkenler ve iklim sorunlarıdır” dedi.

“GÖÇEBELİK 3 BİN YILLIK BİR DÖNEM”
İbrahim Doğukan Dokur bir üretim modeli olarak bozkır ekonomisi konulu konuşmasında bozkırların tarımı çok iyi bildiğini söyleyerek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bozkırların tarımı bilmediğine dair çok fazla söylenti vardır. Bozkırlar tarımı çok da iyi bilir. Fakat iklim ve yükseklik buna elverişli değildir. Bu yüzden az yapabilirler. Bu da tarımı bilmediklerine kanıt değildir. Bozkırda öne çıkan 3 tane önemli özellik vardır; tarım, ticaret, hayvancılık. Hayvancılık olarak en fazla küçükbaş hayvancılık yapılabilmektedir bunun sebebi de yine iklim şartlarıdır.”

“Bozkırda Maddi Kültür” isimli konuşmayı yapan Recep Efe Çoban  “Avrasya bozkırları, ezelden beri göçebe toplumlarla bezeli değildi. Göçebelik 3 bin yıllık bir dönemdir. Daha öncesinde yarı göçebelikler mevcuttu. Göçebelik belli bir gelişim gerektirir. Ve o gelişimden sonra göçebelik gerçekleşir” dedi.  Sinem Dalkılıç-Sertan Yıldız- İZMİR(Ege Ajans)

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Köy Enstitüleri Mezunlarıyla Buluştu

Demir, A takımı ile bir araya geldi

Mine Piriştina son yolculuğuna uğurlandı

Türkiyeli Yazarlar Grubu’ndan Çiğli’ye ödül

Haftaya asfalt çalışmasıyla başladı

Dikili’de yeni dönemin ilk meclis toplantısı

Arşiv