Türk Halk Bilimi UNESCO ile Dünya’ya açılıyor

  • 0
  • 815
Türk Halk Bilimi UNESCO ile Dünya’ya açılıyor
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Halk Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nerin Yayın, kaybolan kültürel mirasların gündelik hayat içerisinde yenilenerek varlığını sürdürdüğünü söyledi.

Prof. Dr. Yayın, somut olmayan kültürel mirasların son yıllarda uluslararası alanda başlayarak daha sonra UNESCO’nun da üstlendiği ve halk bilimi konusunu ilgilendiren bir husus olarak gündelik hayat içerisinde yenilenerek varlığını sürdürdüğünü belirterek; “İlki âşıklık sempozyumu karagöz meddah mitten meddaha olmak üzere bugün hep geleneksel ortamlarda yaşatılmaya çalışılan ancak teknolojik araçların gelişimi özellikle internetle dünyanın her yerine çabucak ulaşma imkânı, iletişime geçebilme meselesi nedeniyle günümüzde yok olmaya yüz tutmuş mirasları kapsıyor. Bu bağlamda halk geleneği yani somut olmayan kültürel miras direkt olarak halk kültürüyle ilişkilendiriliyor” dedi.

“USTANIN SAZINI TAŞIMAKLA ÂŞIK OLUNUR”
 Âşıklık konumuna yükselmenin zahmetli bir süreci kapsadığını belirten Prof. Dr. Yayın, “Âşıklarımız son yıllarda elinde şiir kitabını satmakla kendini âşık konumuna yükseltmektedir. Oysa âşıklık en az 10 sene 12 sene ustasının yanında onun sazını taşıyarak onun bulunduğu ortamlara girerek onun ne yaptığı formelleri hangi kalıpları kullandığı hangi konularda nelere dikkat ediyor. Hikâye anlatırken nerelerde arasöz yapıyor , yer veriyor kendi hayatından örnek veriyor mu?  Aşık, ustanın yanında en az 8 sene bulunarak öğrenir ki bugün oluşan Emrah , Kiziroğlu Mustafa Bey gibi âşık kolları olması tamamen bununla ilgilidir” diye konuştu.

“DEĞİŞİME AYAK UYDURAMAYAN HİÇBİR GELENEK SÜRDÜRÜLEMEZ”
Bir efsane anlatının etkisini sürdürmesi ve devamı için mutlaka o geleneğin kendi içinde de değişiklikleri yapması gerektiğini belirten Prof. Dr. Yayın, “ Değişime ayak uyduramayan hiçbir gelenek sürdürülemez. Zaten kültürel mirasın devam edebilmesinin ön koşulu da budur. Fıkra anlatmaya eskiden eşeğine ters binen Nasrettin Hoca şeklinde başlanırdı, günümüzde Nasrettin Hoca tren de, gelecekte ise uzay da şeklinde başlanacak. Buna başka bir açıdan yaklaşmak gerekirse örneğin İstanbul’da yer alan Kız Kulesi, Mersin de yer alan Kız Kalesi efsaneleri geçmişten bugüne varlıklarını sürdürmüştür. Birisi güneyde diğeri Marmara’da yer almasına rağmen benzer anlatılar söz konusudur. Hepsinde bir baba ile genç kızın arası bozuktur. Bu yüzden de kız deniz ortasında bir kalede yaşamaya mahkûm edilmiştir. Bu günümüzde halen o bölgelerde geçerliliğini koruyan bir gelenektir. Ayrıca doğu bölgelerinde anlatılan Kerem ile Aslı efsanesinde Kerem’in aşkından ah ederek Aslı’nın saçlarının yanması günümüz ile bağdaştırılamıyor. Gündelik hayat içerisinde bu kadar derin aşkın yaşanamayacağı düşüncesiyle modern hayat içeresinde yaşanması mümkün aşk efsanelerine dönüşmektedir” dedi.
 

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Nar Mevsimi okurları ile buluştu

İzmirliler İZKİTAP Fest’e akın etti

Festivali’nde Ayhan Sicimoğlu rüzgarı

İşte şimdi bahar geldi

Çini sanatı, Türk-İslam kültüründe önemli bir yere sahip

Genç Sanatçılar sahnede

Arşiv