Türkiye’de 40 yaş üstü her 5 kişiden birinde KOAH var

  • 0
  • 791
Türkiye’de 40 yaş üstü her 5 kişiden birinde KOAH var
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

Türk Toraks Derneği KOAH Çalışma Grubu ve KOAH uzmanları bir akciğer hastalığı olan ve yaygınlaşma eğilimi gösteren, ilerleyici özelliğiyle de özenle takibi gerekli KOAH konusunda farkındalığı artırmak için çeşitli etkinlikler düzenleyecek.
 
Türk Toraks Derneği KOAH Çalışma Grubu adına Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alev Gürgün, bu gün, çeşitli etkinliklerle KOAH’ın tanınması ve öneminin kavranması için çaba sarf edeceklerini, yayınlayacakları bildiri ile Dünya KOAH Günü’nde toplumun aydınlatılacağını belirtti.

Prof. Dr. Gürgün,      “Bu yıl Dünya KOAH Gününü 18 Kasım 2015’de kutluyoruz. Hedefimiz KOAH’ın her yıl daha fazla kişi tarafından bilinmesi ve risk faktörü taşıyan kişilerin sağlık kuruluşlarına başvurularının artırılmasıdır. Bu yıl herkesin kolayca yapabileceği “yürüyüşü” tema olarak seçtik. Ulusal ve yerel Türk medyasını, önemli bir halk sağlığı sorunu olan KOAH konusunda, KOAH hikâyesini duyurarak kamuoyunu bilgilendirme ve bilinçlendirme gayretlerimize destek vermeye ve bu konuda harekete geçmeye çağırıyoruz” dedi.

HAYAT SİZDEN UZAKLAŞMASIN !
KOAH  Kronik  Obstrüktif  Akciğer Hastalığı; nefes yollarında mikroplarla oluşmayan bir iltihaplanmaya bağlı oluşan ilerleyici bir akciğer hastalığı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Gürgün, “KOAH, tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmasına karşın, kamuoyu tarafından yeterince bilinmeyen bir hastalıktır.  KOAH’ın görülme sıklığı 40 yaş üstü yetişkinlerde  yüzde 15-20’dir. Bir diğer deyişle toplumumuzda 40 yaş üstü her 5 kişiden birinde KOAH vardır. Oysa 10 KOAH hastasının sadece biri doktora başvurmuş ve doğru tanı alabilmiştir. Bu durumda, ülkemizde bulunan 3-5 milyona yakın KOAH'lı hastanın sadece 300-500 bini kendisinde hastalık olduğunu bilmektedir” dedi.

YILDA 2,9 MİLYON KOAH’DAN ÖLÜYOR
Küresel Hastalık Yükü Çalışması verilerine göre, KOAH yılda 2.9 milyon ölüme neden olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Gürgün,  “Günümüzde tüm dünyada 3. ölüm nedeni haline gelen KOAH, tüm ölümlerin de  yüzde 5.5’inden sorumludur. Türkiye’de solunum sistemi hastalıkları en sık görülen 3. ölüm nedenidir ve bu ölümlerin   yüzde 61.5’i KOAH nedeniyledir” diye konuştu.

Prof. Dr. Gürgün, “KOAH gelişimi için tüm dünyada en yaygın görülen risk faktörü sigara dumanıdır. Diğer tip tütün kullanımı  pipo, puro, nargile vb. ve çevresel tütün dumanı da KOAH gelişimine katkıda bulunmaktadır” dedi. 
KOAH’da en sık görülen yakınmaları nefes darlığı, öksürük ve balgam çıkarma şeklinde olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gürgün, “Sigara içen kişiler öksürük ve balgamı kanıksarlar ve bu nedenle doktora başvurmazlar. Nefes darlığı nedeniyle fizik aktivitede azalma ortaya çıkar. KOAH’lı hastaların  yüzde 75’i yetersiz fiziksel aktivite göstermektedir. Bu nedenle, hem bu hastalığın önlenmesi hem de ilerlemesinin engellenmesinde fiziksel aktivitenin arttırılması gerekmektedir” diye konuştu.

KOAH'ın tanısı, basit ve ağrısız bir test olan nefes ölçüm testi  ile kolayca konabildiğini ifade eden Prof. Dr. Gürgün, “KOAH’ın erken tanısı, hastalığa bağlı sakatlık ve ölüm oranlarını azaltacaktır. Bu nedenle, 40 yaş üstü, sigara içmiş ya da içmekte olan veya meslek icabı ya da çevresel ortam gereği tozlu ortamlarda bulunan kişilerde müzmin seyirli öksürük, balgam ve nefes darlığı yakınmalarından en az birinin bulunması halinde kişinin bir göğüs hastalıkları hekimi tarafından görülüp nefes ölçüm testini yaptırması gerekir” dedi.

Türk Toraks Derneği  KOAH Çalışma Grubu adına yaptığı açıklamada; KOAH’ın  ilerleyici bir hastalık olmasına karşı önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gürgün,  “KOAH’lı bir hastanın yapması gereken ilk iş sigarayı bırakmak amacıyla hekime başvurmasıdır. Sigara bağımlılığı tedavi edilebilen bir hastalıktır. Bunun dışında, diğer zararlı toz ve dumandan uzak durulması, grip ve zatürre aşılarının yapılması ve nefes yoluyla alınan ilaç tedavisinin yanı sıra fiziksel aktivitenin önerilmesi ve uygulanmasının sağlanması; hem hastalık gelişimi, hem hastalığın ilerlemesi ve kötü sonuçlarının önlenmesinde önemli bir adımdır. Hastanın iyileştirilmesi ve korunması için haftanın en az beş günü, günde en az 30 dakika süre ile orta yoğunlukta fizik aktivite önerilmektedir” diye konuştu.
 

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Geçmeyen alerjiye endoskopik çözüm

Mamografi Eşliğinde Biyopsi

Duygusal travma, ‘Kırık Kalp Sendromu’na neden olabilir!

63 yaşında yeni nefesine kavuştu!

Parkinson’ hastalarının tedavisi tek bir merkezde!

Her ikrama ‘evet’ demeyin

Arşiv