“Bugün bana öyle geliyor ki, bir sanat eserinde ifade için çabalamak bile sanata zararlı. Sanat asli bir kavramdır: tanrı gibi yüceltilmiş, hayat gibi açıklanamaz, tanımlanamaz ve amaçsız. Sanat eseri, öğelerinin sanatsal olarak değerlendirilmesi sayesinde varlığa gelir. Ben yalnızca nasıl sanat yaptığımı bilirim; yalnızca malzemelerimi bilirim, ne içinini bilmem.”
Kurt Schwitters
Arkas Sanat Merkezi’nde ressam ve heykeltıraş Joan Miró’nun 74 eserini görebileceğiniz Joan Miró: İmge Metin, Gösterge isimli sergisi açıldı. Şubat 2025 tarihine kadar ziyaret edilebilecek sergide; Miró’nun 1924-1981 yılları arasında ürettiği, Portekiz Devleti Çağdaş Sanat Koleksiyonu’na ait eserler bulunuyor. Farklı teknikler ve malzemeler kullanılarak üretilen eserler arasında; sanatçının daha önce Türkiye’de hiç sergilenmemiş serileri Sobreteixism ve Yanık Tuvaller yer alıyor.
Sergide, Miró’nun imge, metin ve gösterge üçgeninde sanatsal pratiği görülebiliyor. Miró sürrealist olarak kabul edilse de, onun tek bir gruba veya tanımlamaya ait olamayacak kadar büyük bir sanatçı olduğunu sergi, izleyicisine anlatıyor. Farklı uygulamaları yeni bir görsel dil yaratırken; kullandığı sembollerin ise yeni bir yazı dili geliştirdiğini görüyoruz. Esasen, Miró da kendi eserlerini çizim, heykel veya resim olarak değil; bir kavram olarak ifade ediyor.
Miró, başka mecralarda ürettiği estetik kalıpların dışına çıkarak; Soreteixism serisinde yer alan dokuma eserleri geleneksellikten uzaklaştırıyor. Yalnızca sanat değil, zanaatı da işin içine sokan Miró; Yanık Tuvaller ile de göstermeyi yok etme ve yeni bir hayat verme eylemlerini biçimlendiriyor.
Eserlerinde estetik bir kaygı taşımayan ve yapıtları karışık bir ritme sahip olan Miró’nun; asamblaj, gravür, kolaj, heykel vb. birçok değişik teknik üslubu uyguladığı biliniyor. Eserlerine bakıldığında birbirinden bağımsız nesne ve figürleri bir araya getirdiği ve bir kompozisyon oluşturduğu görülüyor. Miró yaratım sürecinde, sanat izleyicisinin bir anlam çıkarması ile ilgili kaygı duymuyor. Çünkü onun eserlerinde bir kurgu veya ifade bulunmuyor. Sanat izleyicisi, eserleri incelediğinde; formların neyi temsil ettiğini anlamayabiliyor. Eserleri izleyici tarafından; hiçbir ifadesi olmayan, kendi içinde anlaşılmayan bir bütünlük bağlamında ele alınıyor.
Kolaj sanatı, farklı materyallerin kesilip, bir yüzeye yapıştırılmasıyla uygulanan bir resim tekniğidir. Dadaizmden etkilendiği bilinen Miró’nun da birçok kolaj çalışması bulunmaktadır. Dadaizm, var olan sanat düzeninin reddedilmesi ile ortaya çıkmış bir sanat akımı olarak ifade edilebilir. Hala adının nereden geldiğiyle ilgili kesin bir bilgi olmasa da; Fransızca tahta at anlamına geldiği biliniyor. Belki bu sebeple, akıma adını veren sanatçılar “rastgele” bir anlam tercih ederek; eserlerin bağlamının yansıtılmasını sağlıyor.
Dada’nın bir uzantısı olan sanat akımı Merz’in de tam olarak bir anlamı bulunmuyor. Kolaj üzerine dönen bu akımın yaratıcısı Kurt Schwitters, "Ben anlamı anlamsızlık üzerine uyguluyorum... ‘Merz’ sözcüğünü uydurduğumda bir anlamı yoktu. Şimdiyse... onu kullanmaya devam edenlerin kavrayışıyla değişiyor." diyor.
Schwitters, elinin altında bulduğu her şeyden resimler yarattığını anlatıyor. Tramvay biletleri, makbuzlar, tahta parçaları, tel, sicim vb… Bu malzemelerin resimde kullanılmasıyla değişikliğe uğradığını ve kendine özgü anlamlarını kaybederek; birbirleri ile yeniden anlam kazandıklarından bahsediyor. Maddesel var oluşlarından uzaklaşarak, resmin bir maddesi haline geldiğini ifade ediyor. Kullandığı malzemeleri birbirine “merz”liyor.
Miró’nun da imge ve gösterge bağlamındaki eserleri bana Merz’i anımsattı. Kolaj ve Merz zaten birbirleriyle ilişkide olan kavramlar. Miró’nun özellikle farklı malzeme, doku ve imgesel öğeleri eserlerinde kullanması; Merz ile doğrudan ilişki kurulabildiğini gösteriyor. Aynı zamanda Miró’nun ve Merz’in ortak noktası izleyiciye doğrudan bir anlatım sunulmaması olarak ifade edilebilir.
Joan Miró ve “Merz”
14 Ekim 2024- 0
- 579