Yazı Boyutu:
20 Haziran Dünya Mülteciler Günü öncesi, mültecilik ve düzensiz göç Avrupa ve Türkiyede, gündemdeki yerini koruyor. Yalnızca bu yıl, Türkiyede Sahil Güvenlik tarafından yakalanan umut yolculuğuna çıkan düzensiz göçmen sayısı 11 bini bulurken Uluslararası Göç Örgütü verilerine göre Yunanistana ulaşanların sayısı ise 46 bini geçti, 2 binin üzerinde göçmen de Akdeniz üzerinden Avrupaya ulaşmak isterken yaşamını yitirdi. Avrupa Birliğinin (AB) göç sorununda, kilit ülkenin Türkiye olduğunu belirten Yaşar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gökay Özerim, Bazı AB üyesi ülkeler tarafından, Türkiyenin göç konusundaki stratejik rolü, bir risk olarak görülse de aslında Türkiyenin üyeliği, bu konuda birçok fırsatı da taşıyor. ABnin birçok raporunda belirttiği gibi, sınırlarını koruma konusunda Türkiyeye ihtiyacı bulunuyor. Ancak tam olarak gerçekçi bir üyelik perspektifi verilmeyen, vize muafiyeti sağlanmadan Schengenden dışlanan bir Türkiyenin, yük ve maliyet paylaşımı konusunda ABye yardımda ikna olması için pek fazla neden bulunmuyor dedi.
Türkiyenin, uluslararası göç konusunda, AB tarafından son zamanlarda daha çok Avrupaya yönelik düzensiz göçlerde kontrol noktası rolü ve topraklarında bulunan yaklaşık 2 milyona yakın Suriyeli mülteciye yönelik politikaları ekseninde gündeme alındığını ifade eden Yaşar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gökay Özerim, Türkiyenin demografik olarak Avrupanın yaşlanan nüfusunda tamamlayıcı rol üstlenme potansiyeli, Avrupada bulunan yaklaşık 4 milyon Türk kökenli nüfusla Avrupada yükselen yabancı karşıtı hareketlere yönelik etkisi ve Türkiyenin üyelik sürecinin AB göç politikalarına sağlayacağı katkı da eşit derecede ilgiyi hak ediyor diye konuştu.
AVRUPAYA AKIN VAR
Arap Baharının tetiklediği çatışma ve iç savaşlar sonucunda, Avrupanın yüzleştiği iltica talepleri ve düzensiz göç hareketlerinin 2011den bu yana giderek arttığını kaydeden Yrd. Doç. Dr. Gökay Özerim, Göç konusu, İngiltere ve Yunanistanın AB üyeliğine devam edip etmeyecekleri ve Euro alanının kaderi ile birlikte ABnin geleceği ile ilgili en önemli ilk üç tartışma konusu içerisinde yer almaya devam ediyor. Akdenizi aşarak Avrupaya ulaşmaya çalışan göçmenlerin geçiş yollarında botlarının batması ve hayatlarını kaybetmesiyle ortaya çıkan güncel trajediler, bu konularda yeniden oluşturulması gereken strateji ve politikaların aciliyetini de büyük ölçüde arttırdı. Uluslararası Göç Örgütünün paylaştığı bilgilere göre sadece 2015 yılında Haziran ayına kadar olan dönemde, yaklaşık 2 bin kişi Akdenizi geçmek isterken hayatını kaybetti, 102 bini de bu yolla Avrupaya ulaştı dedi.
SAYI GİDEREK ARTIYOR
Türkiyenin, deniz yoluyla Avrupaya ulaşmak isteyen mülteciler için önemli bir geçiş noktası olduğunu vurgulayan Gökay Özerim, Türkiye, Doğu Akdeniz rotasının en stratejik bölgesi konumunu taşıyor. Kuzey Afrikadan yola çıkan mülteciler için Türkiye, İtalya ile birlikte en önemli geçiş rotalarının başında gelirken Avrupaya ulaşmak için Ege Denizi kıyılarından en yakın varış noktası olarak Yunan Adalarına geçmek amacıyla geçiş noktası olarak kullanılıyor. Sahil Güvenlik Komutanlığının paylaştığı istatistiklere baktığımızda, deniz yoluyla geçiş yaparken yakalanan düzensiz göçmen sayısının 2007 yılında 4 bin 821 iken 2013 yılında 8 bin 047ye, 2014 yılında ise 14 bin 961e yükseldiği görülüyor. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün paylaştığı istatistiklere göre 2009 yılında 34 bin 345 olan düzensiz göçmen sayısı 2014 yılı sonunda 58 bin 647ye yükselmiş durumda. 2014 yılında yakalanan göçmenlerin uyruklarını ise ağırlıklı olarak Suriye, Afganistan, Burma ve Eritre ve Pakistan vatandaşları oluşturuyor diye konuştu.
2015DE YAKALANAN GÖÇMEN SAYISI 11 BİNİ BULDU
Bu geçiş yollarında Ege Denizi ve İzmirin tartışmasız önemli bir konumda yer aldığını belirten Yrd. Doç. Dr. Özerim, Sahil Güvenlik Komutanlığının Ege Denizinde düzensiz göç istatistiklerine göre 2011 yılı öncesi geçiş yapmaya çalışırken yakalanan yabancı sayısı 500ler ile ifade edilirken 2015de bugüne kadar 300ü aşkın operasyonda yakalanan göçmen sayısı 11 bini bulmuş durumda. Konunun dikkat çekiciliğindeki artışa bağlı olarak TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu tarafından 2014 yılında bir rapor hazırlandı ve bu rapora göre Dikili, Menderes, Çeşme, Karaburun en sık kullanılan geçiş noktaları arasında bulunuyor dedi.
GÖÇ VEREN ÜLKEDEN, GÖÇ ALAN HEDEF ÜLKE KONUMUNA
Düzensiz göçlere ek olarak Türkiyenin, 2011 yılındaki Suriye'deki iç savaş sonrası açık kapı politikası ile en kapsayıcı girişimde bulunan ülke konumunu yaklaşık 2 milyon Suriyeli ye ev sahipliği yaparak hala koruduğunu ifade eden Özerim, Suriyedeki iç savaş, Uluslararası Göç Örgütüne göre, İkinci Dünya Savaşından sonraki en yoğun göç dalgasını yaratırken Türkiye, 4 milyonu ülke dışına olan bu göç dalgasında en büyük sorumluluğu üzerine almış ülke konumunda yer alıyor. Uluslararası göçlerdeki tüm bu gelişmeler, Türkiyeyi, son birkaç yılda göç kaynağı ülke konumundan net göç oranlarında pozitif düzeyde seyreden, göç için cazip ülkeler arasında yer almasına neden oluyor diye konuştu.
TÜRKİYENİN AB ÜYELİĞİ
Bununla birlikte göç konusunun Avrupa ile ikili ilişkilerde sadece düzensiz göçler açısından tartışılmasının, AB sürecinde Türkiyenin yanlış ya da eksik yorumlanmasına yol açma riskini taşıdığının altını çizen Yrd. Doç. Dr. Gökay Özerim, Genel olarak baktığımızda, Akdenizdeki göç krizi ve Avrupaya ulaşmak isteyen mültecilerin dramlarının, AByi güvenlik ve insan hakları ikileminde bıraktığı açıkça görülüyor. Ama daha da önemlisi, AB için mülteci krizine vereceği cevaplar, hem Birliğin temel değerleri hem de AB entegrasyonunun geleceği için bir sınav niteliğini taşırken Türkiyeyi bu cevaplar içerisinde nasıl konumlandıracağı da Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği için önemli ipuçları içerdiği söylenebilir dedi.
Göç sorunu dediğimizde, bu AB için sadece düzensiz göçler anlamına gelmiyor. Halihazırda Avrupa ülkelerinde yaşayan göçmenlerin entegrasyonu ve zaman zaman yükselen yabancı düşmanlığının nasıl dizginlenebileceği de ABnin güncel tartışma konularında yer alıyor. Yaklaşık 4 milyon ile ifade edilebilecek Türk kökenli nüfusu bulunan Avrupanın; Türkiyenin üyelik perspektifini sürdürmesi ve ikili ilişkilerinin güçlendirmesi, bu hareketlerin argümanlarının geçerliliğini de zayıflatacaktır. Tüm AB üyelerinin bu konuda Türkiyeye karşı olumsuz bir duruş sergilediğini söylemek de mümkün değil. Yunanistan ve İngilterenin birlikten ayrılmasının tartışıldığı ortamda, ABnin demografik değişimleri ve buna bağlı olarak nüfusundaki yaşlanma düşünüldüğünde, genç nüfusunun yapabileceği katkı hala Türkiyenin AB üyeliğini savunanların en önemli tezleri arasında yer alıyor diye konuştu.
Türkiyenin, uluslararası göç konusunda, AB tarafından son zamanlarda daha çok Avrupaya yönelik düzensiz göçlerde kontrol noktası rolü ve topraklarında bulunan yaklaşık 2 milyona yakın Suriyeli mülteciye yönelik politikaları ekseninde gündeme alındığını ifade eden Yaşar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Gökay Özerim, Türkiyenin demografik olarak Avrupanın yaşlanan nüfusunda tamamlayıcı rol üstlenme potansiyeli, Avrupada bulunan yaklaşık 4 milyon Türk kökenli nüfusla Avrupada yükselen yabancı karşıtı hareketlere yönelik etkisi ve Türkiyenin üyelik sürecinin AB göç politikalarına sağlayacağı katkı da eşit derecede ilgiyi hak ediyor diye konuştu.
AVRUPAYA AKIN VAR
Arap Baharının tetiklediği çatışma ve iç savaşlar sonucunda, Avrupanın yüzleştiği iltica talepleri ve düzensiz göç hareketlerinin 2011den bu yana giderek arttığını kaydeden Yrd. Doç. Dr. Gökay Özerim, Göç konusu, İngiltere ve Yunanistanın AB üyeliğine devam edip etmeyecekleri ve Euro alanının kaderi ile birlikte ABnin geleceği ile ilgili en önemli ilk üç tartışma konusu içerisinde yer almaya devam ediyor. Akdenizi aşarak Avrupaya ulaşmaya çalışan göçmenlerin geçiş yollarında botlarının batması ve hayatlarını kaybetmesiyle ortaya çıkan güncel trajediler, bu konularda yeniden oluşturulması gereken strateji ve politikaların aciliyetini de büyük ölçüde arttırdı. Uluslararası Göç Örgütünün paylaştığı bilgilere göre sadece 2015 yılında Haziran ayına kadar olan dönemde, yaklaşık 2 bin kişi Akdenizi geçmek isterken hayatını kaybetti, 102 bini de bu yolla Avrupaya ulaştı dedi.
SAYI GİDEREK ARTIYOR
Türkiyenin, deniz yoluyla Avrupaya ulaşmak isteyen mülteciler için önemli bir geçiş noktası olduğunu vurgulayan Gökay Özerim, Türkiye, Doğu Akdeniz rotasının en stratejik bölgesi konumunu taşıyor. Kuzey Afrikadan yola çıkan mülteciler için Türkiye, İtalya ile birlikte en önemli geçiş rotalarının başında gelirken Avrupaya ulaşmak için Ege Denizi kıyılarından en yakın varış noktası olarak Yunan Adalarına geçmek amacıyla geçiş noktası olarak kullanılıyor. Sahil Güvenlik Komutanlığının paylaştığı istatistiklere baktığımızda, deniz yoluyla geçiş yaparken yakalanan düzensiz göçmen sayısının 2007 yılında 4 bin 821 iken 2013 yılında 8 bin 047ye, 2014 yılında ise 14 bin 961e yükseldiği görülüyor. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün paylaştığı istatistiklere göre 2009 yılında 34 bin 345 olan düzensiz göçmen sayısı 2014 yılı sonunda 58 bin 647ye yükselmiş durumda. 2014 yılında yakalanan göçmenlerin uyruklarını ise ağırlıklı olarak Suriye, Afganistan, Burma ve Eritre ve Pakistan vatandaşları oluşturuyor diye konuştu.
2015DE YAKALANAN GÖÇMEN SAYISI 11 BİNİ BULDU
Bu geçiş yollarında Ege Denizi ve İzmirin tartışmasız önemli bir konumda yer aldığını belirten Yrd. Doç. Dr. Özerim, Sahil Güvenlik Komutanlığının Ege Denizinde düzensiz göç istatistiklerine göre 2011 yılı öncesi geçiş yapmaya çalışırken yakalanan yabancı sayısı 500ler ile ifade edilirken 2015de bugüne kadar 300ü aşkın operasyonda yakalanan göçmen sayısı 11 bini bulmuş durumda. Konunun dikkat çekiciliğindeki artışa bağlı olarak TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu tarafından 2014 yılında bir rapor hazırlandı ve bu rapora göre Dikili, Menderes, Çeşme, Karaburun en sık kullanılan geçiş noktaları arasında bulunuyor dedi.
GÖÇ VEREN ÜLKEDEN, GÖÇ ALAN HEDEF ÜLKE KONUMUNA
Düzensiz göçlere ek olarak Türkiyenin, 2011 yılındaki Suriye'deki iç savaş sonrası açık kapı politikası ile en kapsayıcı girişimde bulunan ülke konumunu yaklaşık 2 milyon Suriyeli ye ev sahipliği yaparak hala koruduğunu ifade eden Özerim, Suriyedeki iç savaş, Uluslararası Göç Örgütüne göre, İkinci Dünya Savaşından sonraki en yoğun göç dalgasını yaratırken Türkiye, 4 milyonu ülke dışına olan bu göç dalgasında en büyük sorumluluğu üzerine almış ülke konumunda yer alıyor. Uluslararası göçlerdeki tüm bu gelişmeler, Türkiyeyi, son birkaç yılda göç kaynağı ülke konumundan net göç oranlarında pozitif düzeyde seyreden, göç için cazip ülkeler arasında yer almasına neden oluyor diye konuştu.
TÜRKİYENİN AB ÜYELİĞİ
Bununla birlikte göç konusunun Avrupa ile ikili ilişkilerde sadece düzensiz göçler açısından tartışılmasının, AB sürecinde Türkiyenin yanlış ya da eksik yorumlanmasına yol açma riskini taşıdığının altını çizen Yrd. Doç. Dr. Gökay Özerim, Genel olarak baktığımızda, Akdenizdeki göç krizi ve Avrupaya ulaşmak isteyen mültecilerin dramlarının, AByi güvenlik ve insan hakları ikileminde bıraktığı açıkça görülüyor. Ama daha da önemlisi, AB için mülteci krizine vereceği cevaplar, hem Birliğin temel değerleri hem de AB entegrasyonunun geleceği için bir sınav niteliğini taşırken Türkiyeyi bu cevaplar içerisinde nasıl konumlandıracağı da Türkiye-AB ilişkilerinin geleceği için önemli ipuçları içerdiği söylenebilir dedi.
Göç sorunu dediğimizde, bu AB için sadece düzensiz göçler anlamına gelmiyor. Halihazırda Avrupa ülkelerinde yaşayan göçmenlerin entegrasyonu ve zaman zaman yükselen yabancı düşmanlığının nasıl dizginlenebileceği de ABnin güncel tartışma konularında yer alıyor. Yaklaşık 4 milyon ile ifade edilebilecek Türk kökenli nüfusu bulunan Avrupanın; Türkiyenin üyelik perspektifini sürdürmesi ve ikili ilişkilerinin güçlendirmesi, bu hareketlerin argümanlarının geçerliliğini de zayıflatacaktır. Tüm AB üyelerinin bu konuda Türkiyeye karşı olumsuz bir duruş sergilediğini söylemek de mümkün değil. Yunanistan ve İngilterenin birlikten ayrılmasının tartışıldığı ortamda, ABnin demografik değişimleri ve buna bağlı olarak nüfusundaki yaşlanma düşünüldüğünde, genç nüfusunun yapabileceği katkı hala Türkiyenin AB üyeliğini savunanların en önemli tezleri arasında yer alıyor diye konuştu.