Yazı Boyutu:
Türkiyenin ilk Sağlık Hukuku Yüksek Lisans Programınıhayata geçiren İzmir Üniversitesinin 14 Mart Tıp Bayramı etkinliklerikapsamında düzenlediği 1. Sağlık Hukuku Sempozyumu hukuk ve tıp alanındakiuzmanları bir araya getirdi.
Türkiyede ilk kez Sağlık Hukuku alanında Yüksek Lisanseğitimi vermeye başlayan İzmir Üniversitesi, 14 Mart Tıp Bayramı kapsamındahukuk ve tıp alanında uzman isimleri 1. Sağlık Hukuku Sempozyumunda bir arayagetirdi. İzmir Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve İzmir Tabip Odası işbirliğindedüzenlenen sempozyumda konuşma yapan hukuk ve tıp alanındaki uzmanlarınoturumları katılımcılar tarafından büyük bir ilgiyle izlendi. Açılışkonuşmaları İzmir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ve Rektör YardımcısıProf. Dr. Merdan Hekimoğlu ile İzmir Tabip Odası Başkanı Uzm. Dr. Suat Kaptanertarafından yapılan Sempozyumda, Sağlık Hukuku Açısından Yaşam Hakkı, HastaMahremiyeti ve Kişisel Verilerin Korunması ile Hastane Yöneticilerinin Hukuki ve İdari Sorumluluğu oturumlardatartışılan önemli konular arasında yer aldı.
Hekim önünde körükörüne itaat kalmadı
Bireyselleşme, eğitim,kentlileşme, iletişimin ve ulaşımın gelişmesi gibi dinamikler ile hekim ilehasta arasında artık hiyerarşiye dayalı dikey bir ilişki yerine, yatay birilişkiye doğru insanlığın evrildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Merdan Hekimoğlu,Araştıran, sorgulayan, akılcı modern hasta artık hekim karşısında körü körüneitaat etmiyor. Hekimi yanılmaz, hata yapmaz bir Tanrı gibi görmüyor. Her geçengün giderek daha fazla oranda yargıya intikal eden uyuşmazlıkların yaşandığısağlık sektöründe hekimlerin daha bilinçli olması, sağlık çalışanlarının hukukisorumluluklarına daha fazla vakıf olması gerekiyor dedi.
Sağlık hakları ana başlık olmalı
Sağlığın, bedensel, ruhsal,sosyal ve siyasal bir iyilik hali olarak tanımlandığını hatırlatan Uzm. Dr.Suat Kaptaner ise Hekim ve hasta hakları karşıtlık içermemektedir. Hatta hastahakları kavramını gündeme getiren hekimlerdir. Hasta haklarının güvence altındaolduğu bir ortamda hekim daha sağlıklı bir hizmet sunabileceği gibi, hekimhakları da bu ölçüde güvence altına alınmış olacaktır. Her iki hakkın da sağlıkhakları başlığı altında toplanması gerekmektedir. Bu nedenle Sağlık HukukuYüksek Lisans Programı gibi eğitimler özellikle hekimler için büyük önemtaşımaktadır dedi.
Organizasyon kusuru hekim hatası değildir
Hastane Yöneticilerinin HukukiSorumluluğu başlıklı bir konuşma yapan Prof. Dr. Hakan Hakeri, malpraktisvakaların (yanlış tedavi) pek çoğunda hekimlerin değil hastaneorganizasyonlarının sorumluluğunun olduğuna dikkat çekti ve Türkiyede 14malpraktis davasından hasta ve hasta yakını ancak birini kazanıyor. Türkiyedeyaklaşık 120 bin hekim olduğu kabul edildiğinde, 2013 yılında hasta ölümünedeni ile adli tıbba intikal eden 1060 dosya bulunuyor; yani ölüm nedeni ileşikâyet edilen ve hakkında dava açılan hekim oranı yüzde 1in altında. Yineadli tıbbın verilerine göre, 1060 dosyada hakkında kusur bulunan hekim sayısı100, yani yüzde 10. Dolayısıyla Türkiyede 120 bin hekimin 1000i hakkında hastamıöldürdü diye dava açıyorsunuz, sadece 100ü hakkında kusur kararı çıkıyor.Bunun en önemli nedenlerinden biri de, ölüm nedeni ile hekimlerin suçlanmasınakarşın, olayın aslında bir organizasyon kusuru olması dedi.
Öne çıkan başlıklar
İnsan Hakları Boyutu ile YaşamHakkını değerlendiren Prof. Dr. Merdan Hekimoğlu, Türkiyede sağlık hakkıyla ileilgili pek çok dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşındı ve Türkiye,kişinin yaşam hakkını korumak için gerekli sistemi oluşturamadığı gerekçesi ilemahkûm oldu. Türkiyenin 2013 verilerine göre mahkûm olduğu toplam dava sayısı2639a yükselmiştir. Ne yazık ki ülkemiz hakkında en çok ihlal kararı verilenülke durumundadır. Artık akut ve kronik hale gelen insan hakları sorunuylaTürkiye bir an önce yüzleşmeli ve ayrım yapmaksızın insanı esas alan, insanodaklı bir sistem oluşturmayı başarmalıdır dedi.
Tanısal Girişimlerde HastaMahremiyeti ve Kişisel Verilerin Korunması başlıklı bir konuşma yapan Prof.Dr. Erdener Özer ise özellikle kişisel verilerin arşivlenmesi hususundasıkıntıların olduğunu ve hukuki mevzuatın yeterince bilinmediğini söyledi. Aynıkonuda görüş bildiren Yrd. Doç. Dr. Elif Küzeci ise Avrupa Birliği ülkelerinin,özellikle hassas verilerin mutlak korunması noktasında Türkiyeye güvenmediğinive kendi yurttaşlarının kişisel verilerini mevzuatları gereği Türkiyeyegöndermediğini ifade etti. Uzm. Dr. Suat Kaptaner ise Sosyal Güvenlik Kurumu Yasasıgereğince kişisel verilerin satılabileceğine ve bunun sakıncalarına dikkatçekti.