DOĞUM SERVİSLERİ İHTİYAÇA YANIT VERMİYOR

  • 0
  • 778
DOĞUM SERVİSLERİ İHTİYAÇA YANIT VERMİYOR
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

Hastanelerin doğum servislerinin anne, bebek ve ailenin sosyal, psikolojik gereksinimleri düşünülerek hazırlanmadığı belirlendi. İzmir Ekonomi Üniversitesi İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü Araştırma Görevlisi Hande Atmaca tarafından hazırlanan “Hastanelerdeki Sancı ve Doğum Odalarında Hasta Odaklı Yaklaşımlar” başlıklı tezde, doğumun, bir hastalık olmadığı, mekânsal ögeler dikkate alınarak odaların hazırlanması gerektiği kaydedildi.

Atmaca’nın çalışması ayrıca İÇLEK-I Ulusal İçmimarlık Lisansüstü Eğitim Kongresi’nde “İçmimarlık Alanı En Başarılı Yüksek Lisans Tez Ödülü”nü kazandı. İEÜ İçmimarlık ve Çevre Tasarımı Bölüm Başkanı Doç. Dr. Deniz Hasırcı danışmanlığında yürüttüğü tezi hakkında bilgi veren Atmaca, doğumun doğal seyrinden farklılaşarak hastaneye taşınmasıyla anne adayının hasta, doğumun ise patolojik bir olay olarak görüldüğünü ifade etti.

‘Sosyal ve Psikolojik İhtiyaçlar’
Hastanelerde anne, bebek ve ailenin sosyal, psikolojik gereksinimlerinin göz ardı edildiğini aktaran Atmaca, “Annenin doğum öncesi psikolojik durumunun doğum üzerinde ve sonrasında, doğumun kolaylığında ve anne-bebek ilişkisi üzerinde birçok etkisinin olduğu günümüzde yapılan çalışmalarca kanıtlanmıştır. Aynı çalışmalar kadınların doğum deneyimlerinde en çok kontrol hissine ihtiyaç duyduklarını ve çevresel kontrolün de bunlardan en önemlilerinden olduğunu göstermektedir. Hastaneler ise kadınların doğum süresince en pasif aktör oldukları yerlerdir. Kontrol hissinin eksikliği hastane mekânlarında stres ve negatif sağlık sonuçları doğurmaktadır” dedi.

‘Babanın Dışlandığı Odalar’
Doğum odaları ile sonrasındaki iç mekân tasarımının ve kontrol hissinin doğum deneyimine pozitif etkileri bulunduğunu belirten Atmaca, iç mekân düzenlemelerinin mahremiyet, kalabalık hissi, işitsel sınırlar gibi dikkate alınması gereken özellikler taşıması gerektiğini kaydetti.

Atmaca, şunları söyledi:
“Anne adayları ile bir doğum odasında neler olması gerektiği konusuna yönelik görüşmeler yaptık. İçmimarlık elemanlarından çoğunun doğum üzerinde etkisi olduğu görülüyor. Bir anne adayı doğum sancısı çekerken diğer bir anne adayının çığlığı duyması bile doğumu olumsuz etkileyebiliyor. Hastane ortamında sağlık personeliyle kullanıcı arasındaki diyalog da önem taşıyor. Mobilya düzenlemelerindeki eksiklikler, babanın anne adayının yanında olamaması olumsuz etkiler olarak karşımıza çıkıyor. Baba adayı başka ülkelerde anne adayı ile birlikte sürece hazırlanırken. Türkiye’de baba çocuğu doğduktan sonra görülebiliyor. Koğuş sistemindeki odalara, babalar giremiyor, anne, baba, bebek birlikteliği bozuluyor. Bu süreçte geçirilen zaman unsuru da çok önemli. Diğer aile fertleri de bu sürecin içinde bulunmak istiyor. Bu çalışmanın sonuçlarına göre iç mekân tasarımı kadınları doğum süresince destekleyici bir hale dönüştürebilir. Anne ve bebeğin ilk kez karşılaştığı ve özellikle anne için korku, heyecan ve beklenti içeren doğum sürecinin, ihtiyaçlara yanıt veren ve rahatlatıcı bir mekânda gerçekleşmesi önem taşımaktadır. Doğumun, bir hastalık olmaması nedeniyle hastalık gibi değil, mekânsal öğelerin de dikkate alındığı düzenlemelerin gerekliliği ortadadır.”
 

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Vicdanım rahat, kafayı yastığa koyduğumda huzurla uyuyacağım

İGC halkın haber alma hakkının teminatı

Kardeşlik köprüsü, ‘Hatay Basın Merkezi' ile yaşayacak

İzmir’e bir onur daha…

Folkart'dan ilk Sürdürülebilirlik Raporu

İzmir’e 4 yeni fabrika, 4 yeni Cumhuriyet kalesi kazandırdık

Arşiv