Doğurganlık testini ihmal etmeyin

  • 0
  • 1.014
Yazı Boyutu:

Evlilik yaşının uzaması, önce kariyer yapma arzusu çoğu çifte “30-35’inden sonra bebek” planı yaptırırken, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. İsrael Aruh, geç anne baba olma konusunda “doğurganlık testi” sonrası plan yapmanın doğru olacağını söyledi. Opr. Dr. Aruh, “Görünüşte ya da rutin jinekolojik muayenelerde hiçbir sorun çıkmamış olabilir. Oysa kadının doğurganlığı da erkeğin üretkenliği de çeşitli risk faktörlerinden etkilenmiş olabilir. Zamanın aleyhlerine işlememesi için doğurganlık test edilip, gebelik planları buna göre yapılmalı” dedi.
 
İzmir Kent Hastanesi Tüp Bebek Merkezi Sorumlusu Opr. Dr. Aruh, kadın ya da erkekten ya da ikisinden de kaynaklanan nedenlerle evlat sahibi olamayan yüzlerce, binlerce çiftin kısırlık tedavilerine başvurduğunu ve çeşitli yöntemlerle anne baba olmaya çalıştığını söyledi. Çiftlerin 30-35 yaşlarına erteledikleri bebek planlarını hayata geçirmek istediklerinde  “olmuyor” gerçeğiyle yüz yüze gelebildiklerini, çocuk planı yapmadan önce “durum tespiti” yaptırmakta yarar olduğunu söyledi.  Kadında doğurganlık yaşının en iyi olduğu dönemlerin 25-30 yaş arası olduğunu belirten Opr. Dr. Aruh şöyle konuştu:
“30’undan sonra doğurganlık yavaş yavaş, 35’ ten sonra daha bariz düşmeye başlar. Bununla beraber gebe kalma şansı düşmeye, düşük ihtimalleri artmaya ve ileri anne olma yaşı nedeniyle de down sendromlu bebek doğurma riskleri de yükselmeye başlar. Erkeklerde doğurganlık açısından yaş faktörünün önemi kadınlar kadar çok önemli değil. Ama yaşla beraber sperm sayılarında, kalitesinde bir azalma olduğunu biliyoruz. Ama burada daha çok kadındaki doğurganlığın yaşla beraber azalmasını daha fazla önemsemek gerekir. Azalmanın sebebi yumurta kalitesinde düşme, yumurtalardaki kromozon defolarındaki artıştır. Defolu yumurtalardaki artış, bu oranların artması gebe kalma şansını azaltır, düşük oranlarını da artırır.”
 
DOĞURGANLIK TEST EDİLEBİLİR
Opr. Dr. Aruh, jinekolojik muayene sırasında sadece yapısal değil işlevsel olarak da değerlendirme yapıldığı taktirde, bazı laboratuar testleriyle birlikte doğurganlığın test edilebildiğini söyledi. Aruh, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ayrıca sorgulamada da bir takım risk faktörlerini olup olmadığı, bize doğurganlık hakkında geleceğe yönelik bilgi verebilir. Öncelikle fizik muayene önemli. Bu kadın doğum uzmanın ultrason eşliğinde yapacağı jinekolojik muayenedir. Burada yapısal olarak bir problem olmamasına rağmen yumurtalıkların görünümü, hacmi, buradaki bazal folikül sayısı dediğimiz yumurta içeren yapıların  sayısı bize bir fikir verir. Bunun yanında bir takım testler istenebilir. Adetin belli dönemlerinde yapılan, örneğin adetin ikinci üçüncü günü yapılan FSH ve östrojen testler doğurganlık hakkında, yani kişinin yumurtalık rezervi hakkında bilgi verir. Ayrıca son yıllarda yeni çıkan bir test antimüllaryen hormon (AMH) dediğimiz hormon da doğurganlık hakkında, adet gününe bakılmaksızın hangi gün yaparsanız yapın daha stabil sonuçlar veriyor. Kadın ve erkek kısırlığıyla uğraştığımız için başvuran hastalar çocuk sahibi olamamaktan şikayetçi. Bazıları öyle bir sorun olduğunun farkında olmadan da gelebiliyorlar. Yıllardır jinekolojik muayenelerini aksatmamış, doktorları tarafından herhangi bir sorunları olmadığı söylenmiş. Ama baktığımızda bazı hastalarda yumurtalık rezerv sorunu olduğunu tespit edebiliyoruz. Bu rezerv sorunu da bu kişilerin doğurganlığını ciddi olarak etkilemiş olabilir. Bu zamanında tespit edilmediğinde, zaman kişilerin aleyhine işleyebiliyor. Böyle bir rezerv düşüklüğü saptanması durumunda kişilerin uyarılması belki de gebe kalma planlarını değiştirmesi gerekebilir. Tabii ki kariyer yapmak da önemli ama planlama açısından kişilerin bu konuda uyarılması da önemli. Eğer böyle bir riskleri varsa daha önceden bilgilendirilmeleri ve gebe kalma planlarını değiştirmeleri önerilebilir. Her kadının en azından evlendikten sonra rutin kadın doğum muayenelerine başlaması gerekir. İleriye dönük risklerinin olup olmadığının da doktorundan sorgulamalarını tavsiye ederim. “
Opr. Dr. Aruh, doğurganlığı tehdit eden risk faktörlerini de  sigara, alkol kullanımı, radyasyona, taksik maddelere maruz kalma gibi bazı mesleki ve çevresel faktörler olarak sıraladı; “Hava kirliliği nasıl akciğerlerimizi etkiliyorsa doğurganlıkla ile ilgili hücrelerimizi de etkileyebiliyor” dedi.

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Medical Point, çocuk sesleriyle şenlendi!

Rakiplerini geride bıraktı!

Araç tercihi çevreden yana

Eşrefpaşa Hastanesi’ne ek hizmet binası

Karın ağrısıyla gitti, yumurtalığında tümör ortaya çıktı

Geçmeyen alerjiye endoskopik çözüm

Arşiv