MS tedavisinde fizyoterapinin önemi

  • 0
  • 957
MS tedavisinde fizyoterapinin önemi
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

Dokuz Eylül Üniversitesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon (FTR) Yüksekokulu ile İzmir Multilp Skleroz Derneği’nin işbirliğinde düzenlenen “1. Multipl Skleroz’da Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Sempozyumu” İnciraltı Sağlık Yerleşkesi’nde başladı.
    
FTR Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Sema Savcı, İzmir Multipl Skleroz (MS) Derneği Başkanı ve DEÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Egemen İdiman’ın ev sahipliğinde, Prof. Dr. Bilge Kara ve Prof. Dr. Sevgi Özalevli’nin Sempozyum Başkanlığında gerçekleştirilen etkinlikte, son yıllarda toplumda sıklıkla karşılaşılan ve tarihte 150 yıldır sırrı çözülmeye çalışılan MS hastalığının tedavisinde fizyoterapi ve rehabilitasyonun önemine dikkat çekildi.
         
İki gün sürecek sempozyumun açılışında konuşan İzmir MS Derneği Başkanı ve DEÜ Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Egeman İdiman hastalığın tanımı, seyri ve tedavisi ile ilgili şu bilgileri verdi:   “İzmir MS Derneği, Multlp Skleroz konusunda Türkiye’nin ilk sivil örgütüdür. 27 yıllık bir geçmişi vardır, öncüdür ve kurumsaldır. İlki yapılan bu sempozyum da öncü yaklaşım. MS sadece bir hastalık değil, kendi içinde bir çok legal ve sosyal sorunu barındıran çok önemli bir sosyal olgu. Mulitpl Skleroz, 150 yıldan beri bilinen hastalık, bir dedektif öyküsü. Bütün sırlarını gizleyen önemli bir hastalık. Genç erişkinlerde görüyoruz. Sıklığı kadınlarda giderek artıyor. Genetik ve çevresel etmenler birarada rol oynuyor. Ülkemizde kesin olmayan verilere göre 35 bin civarında MS’li var. MS’le uğraşan bütün nörologların bildiği bir cümle şudur; her tanı almış MS’liye karşı bir de tanı almamış MS’li vardır. Bir kişinin hastalığı değildir, bütün aileyi sosyal açıdan etkileyen bir ailenin hastalığına dönüşür. Yaşam boyu sürer. Bir grup hastada kronik özürlülüğe gider. Travmalardan sonra nörolojik özürlülüğe yol açan en önemli hastalıklardan biridir. Belirtileri; hedefe uzanırken ortaya çıkan ellerde titreme, gözlerde istem dışı hareket ve konuşma bozukluğu. Nedeni ve kesin tedavisi bugüne dek bilinmeyen bir hastalıktır. Dünyada yaklaşık 2,5 milyon civarında MS’li var. Bu çok yüksek bir grup. Çok genç yaşta, yaşamın en önemli adımında ortaya çıkıyor. Mesleklere yeni başlanıyor, evlilikler yapılıyor, ilk bebekler doğuyor ve çat kapı bir gün karşınıza MS çıkıyor. Dünyada her iki yarı kürede yüksek risk bölgeleri var. Genellikle kabul edilen düşünce şudur, yüksek risk bölgelerinden göç edilen ülkelerde yine paralel biçimde yüksek riske rastlanacaktır.  MS; kliniği, genetiği, patogenetik özelliği, tedavi yanıtı açısından heterojen bir hastalıktır. Yani iç içe geçen, birbiri ile örtüşen, zaman zaman tanı kargaşasına yol açan bir hastalık tablosu. MS’e yatkınlığı belirleyen etkenlerin en önemlisi immünogenetik yatkınlık. Yaş aralığı 20-40, kadın egemenliği hakim, enfeksiyonlar alevlenmesine yol açıyor, en çok beyaz ırkta görülüyor, son yılların da risk faktörü olarak  sigara, obezite ve tuz öne çıkıyor. MS ne zaman başlar hiçbirimiz bilmiyoruz. 2009’dan sonraki veriler; MS’e ait bilgi ve bulgu olmamasına karşın, MS’e uyan, MS’te görülen, uyan radyolojik bulguları olan hastalara işaret ediyor. Yani, olayın ilk başlangıcından itibaren bazı kriterleri karşılıyorsa o olaya MS’miş gibi bakıyoruz ve tedavi ediyoruz. Bir gün tek ya da çok belirti ile başlıyor. Bütün sistemlere ait belirti veriyor ve taklit etmediği hiçbir nörolojik hastalık yok. Sık gördüğümüz ve en önemli yakınmalardan biri görme bulanıklığı, çift görme. Denge kaybı, yürüme güçlüğü, kasılmalar olabilir ve giderek hastayı sandalyeye bağlayabilir. Sandalyeye bağlılık bütün hastalar için geçerli değil. Erken tedavilerde biliyoruz ki, poliklinikler önünde bekleyen sandalye sayısı azalmakta. Baş dönmesi, bulantı, kusma, konuşma bozukluğu, unutkanlık, dikkat sorunları MS’te gördüğümüz belirti ve bulgular. Başlangıçta küçük orandaki bulgular giderek artıyor, hastanın yaşam kalitesi bozuluyor. Bulaşıcı ve öldürücü değil. Multidisipliner yaklaşımları gerektiren bir hastalık. Bu sempozyumda konuşmacı olan arkadaşlarımız, kendi alanlarında yetkin isimler. MS’in sosyal yaşamdaki rehabilitasyonu için yaptıkları işler çok önemli. 

Bu ve devamındaki sempozyumlar, multidisipliner çalışmanın  ne denli önemli olduğunu gösterecektir.” 
DEÜ Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Sema Savcı da Multipl Skleroz tedavisinin bütünleyici yaklaşımları zorunlu kıldığını ifade ederek şöyle konuştu: “MS tedavisinde, Nörologların tanısından sonra bir çok meslek disiplininin birarada olması gerekiyor. Fizyoterapi rehabilitasyon alanında da farklı alanlarda anabilim dallarımızla tedaviye katkıda bulunuyoruz.  Hem Nörolojik Rehabilitasyonda hem Kardiyo Pulmoner alanında MS’li hastalarla iç içe tedavilerimiz sürüyor. Yüksekokul olarak sivil toplum örgütleri ile çalışmayı önemsiyoruz. Bu bağlamda, MS Derneği’nde Egemen hocanın önderliğinde Aqua Terapi (Su içi) uygulamalarımızı başlatıyoruz. Okulumuzda hedefimiz nitelikli öğrenci, bilime koşan araştırmacı ve akademisyenler yetiştirmek. Dolayısıyla bu toplantının bu amaca hizmet etmesini diliyoruz.”
         
Sempozyum Başkanları DEÜ FTR Yüksekokulu Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Bilge Kara ve Kardiyo Pulmoner Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevgi Özalevli de MS hastalarına mümkün olduğu kadar daha çok faydalı olma paralelinde bu sempozyumu hayata geçirdiklerini,  klinisyenler ve nörologlar ile ortak bir dil konuşarak hastalara en yararlı yaklaşımları sunmak için biraraya geldiklerini ifade etti.
Açılışta, MS’li ve MS gönüllülerinden oluşan MS Derneği Halk Dansları Ekibi de bir zeybek gösterisi sunarak alkışlandı.  

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Karın ağrısıyla gitti, yumurtalığında tümör ortaya çıktı

Geçmeyen alerjiye endoskopik çözüm

Mamografi Eşliğinde Biyopsi

Duygusal travma, ‘Kırık Kalp Sendromu’na neden olabilir!

63 yaşında yeni nefesine kavuştu!

Parkinson’ hastalarının tedavisi tek bir merkezde!

Arşiv