Olmadı Kemal’im olmadı…

Duayen sanayici Ahmet Kemal Baysak'ın vefatının ardından çocukluk arkadaşı, iş ortağı ve eniştesi Cemal Tercan 76 yıllık arkadaşlığın, 67 yıllık iş ortaklığın kısa öyküsünü bir mektupla kaleme aldı.

  • 0
  • 791
Olmadı Kemal’im olmadı…
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

Duayen sanayici Ahmet Kemal Baysak'ın vefatının ardından çocukluk arkadaşı, iş ortağı ve eniştesi Cemal Tercan 76 yıllık arkadaşlığın, 67 yıllık iş ortaklığın kısa öyküsünü bir mektupla kaleme aldı. 
Hani biz seninle başladığımız yolları sonuna dek beraber yürüyecektik… Halbuki sen cihan dolusu sevenlerinle ansızın beni terk edip gittin.

Ne çok benzerliklerimiz vardı. Sen mütevazi bir memurun beş çocuğundan en büyüğüydün. Doğduğun yıllar (1933) ülkenin ve dünyanın son derece sıkıntılı ve yoksulluklarla dolu olan yıllarıydı. Yani aile bütçene katkı sağlamak durumundaydın. Daha okul yıllarındayken ara tatillerde çalışmaya başladın.
 
Ben de beş çocuklu bir ailenin ikinci erkek çocuğuydum. Tek çalışan babam gemilerde tahmil-tahliye işi yapardı. Yani sen de ben de daha çocuk yaşlarımızda okul tatilken çalışmış, ekmek kavgasının içerisinde bulmuştuk kendimizi..
 
Kader bizi 1945 yılında İzmir Mithatpaşa Sanat Okulu'nda buluşturdu. İkimizde demircilik bölümü öğrencisiydik. Okul sıralarının daha ilk günlerinde kaynaşmıştık seninle. O kaynaşmadır ki beni terk ettiğin güne (07.01.2021) kadar devam etti.
 
İnan Kemal, şu andan itibaren sensiz dünya bana çok yavan geliyor. Ne edelim ki ben yaşantımı sürdürecek hem müşterek sorumluluklarımızla boğuşacak hem de yaşamım boyunca aziz hatıranın yükünü zevkle taşıyacağım.
 
Kemal’im, yaşamın boyunca çok başarılı unutulmaz hizmetler yaptın. 1950'li yıllarda ülkemiz sanayisine küçümsenmeyecek eserler kazandırdık.
 
Kemal’im 30 metrekarelik iş yerimizde 250 litrelik kepçesiz betonyeri yaptığımız günü hatırlar mısın?
 
Karşısına geçip de çaylarımızı yudumlarken atölyemizde baş başa. İki kişiydik bir de gıptayla baktığımız betonyerimiz.
 
Biliyorduk ki biz bu betonyeri yapıncaya kadar ülkemiz betonyeri İtalya ve Almanya’dan ithal etmekteydi.
 
İşyerimize gelen Sanayi Bakanımız Sebati Ataman’ın (yıl 1957, Türkiye’nin ilk sanayi bakanı) betonyeri çalıştırıp harcı ayağının dibine döktüğümüzde ne demişti bize:
 
“Gelin bakalım çocuklar, bu nedir, ne işe yarar?”
 
Biz de betonyeri ve yaptığı işleri anlatarak “Bu ülkemize yurt dışından ithal ediliyor” dedik.
 
Sebati Ataman bize ne demişti:
 
“Kredi mi istiyorsunuz çocuklar?”
 
Biz de dedik ki;
 
“Hayır bakanım. Bu betonyerlerin ithalatını yasaklayın. Çünkü bir yıl sonra kasabalardaki sanatkarlarımız bile bu betonyeri üretmeye başlayacak.”
 
Öyle de oldu…
 
Kemal’im, kendimizle beraber bir taraftan ülkenin sanayileşmesi ve gelişmesi için ne gibi katkılar sağlayabileceğimizi düşünerek yaşadık. Ve bir çırakla başladığımız sen, ben, Salih ve Şükrü el ele vererek büyüttüğümüz TERBAY'ımız 400 devamlı kadro ve birçok taşeron firmayla da çalışarak sanayimize katkı sağlamaktayız.
 
Kemal’im, hayatın boyunca imkansıza imkan yaratan, dertliye derman olan, çaresize çare bulan sanırım nadir insanlardan birisin. Burs vererek çeşitli dallarda okuttuğun, vasıfsız çocukları çırak-kalfa ve neticede usta yaparak işyeri sahibi olana kadar getirdiklerin sayılamayacak kadar çoktur.
 
Boşnak baba, Boşnak ananın oğlu olarak Balkanlar'da, özellikle Saraybosna felaketine uğrayan herkese gerek memleketlerinde gerek ülkemizde ev bark sahibi ettiklerinin sayısını ben bilmiyorum.
 
İş yerimiz bu ülkede ilk çıraklık okulunu açarak, çıraklıktan usta safhasına gelinceye kadar verdiğin emek ve aldığın başarılı sonuçlar eminim ki bugün olduğu gibi gelecekte de saygıyla anılacaktır.
 
Kemal’im, doğduğun günden gidene kadar ayak bastığın bu topraklara hakkını verdin.
 
Boş gelip boş gitmedin, avare gezmedin, yoksulla yoksul oldun, garibin dert ortağı oldun, sadece ülkemizin değil, Balkanlar'ın, özellikle Bosnalılar'ın her şeyi oldun.
 
Bu davranışların özel benliğinden, ruhundan, insan sevecenliğinden kaynaklanan asil oluşundandır.
 
Kemal’im, sakın ola ki “Şunu da yapsaydım” deme. Hiç bir şey kalmadı.
 
Biz seninle 1954 yılında 12 metrekarelik bir dükkanda sermaye olarak da üç tane matkap ucu ve benim getirdiğim bir çekiç. Tüm sermayemiz bundan ibaretti.
 
Biz seninle gençliğimizi yaşayamadık. Hep çalıştık. Gece gündüz. Bayram bilmedik. Gece yarılarına kadar çalışırken yer yüzüne de gök yüzüne de güvenle baktık.
 
Aziz Kemal’im, gözümüz arkada kalmayacak. İkimizin kurduğu Terbay’ımız emin ellerde. Çocuklarımız iş başında. Onlar da aynı azim aynı inanç aynı duygularla işlerine sahip çıkıyorlar.
 
Ne Kemal babalarını unutturacaklar ne de Cemal babalarını dalgın dalgın düşüncelere sevk edecekler.
 
Kemal’im, rahat uyu…
 
İnancın ve imanın bilesin ki senin rehberin olacaktır. Ruhun şad olsun. Mekanın cennet olsun. Hatıraların aziz olsun Kemal’im...

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Vicdanım rahat, kafayı yastığa koyduğumda huzurla uyuyacağım

İGC halkın haber alma hakkının teminatı

Kardeşlik köprüsü, ‘Hatay Basın Merkezi' ile yaşayacak

İzmir’e bir onur daha…

Folkart'dan ilk Sürdürülebilirlik Raporu

İzmir’e 4 yeni fabrika, 4 yeni Cumhuriyet kalesi kazandırdık

Arşiv