İklim değişikliği tarih boyunca belirli aralıklarla kendini gösteriyor. Erken Tunç Çağı’nda (M.Ö. 2200) o dönemdeki önemli yerleşim yerleri kısa süreli ve ani kuraklığın getirdiği kıtlık nedeniyle terk edildi. Bu nedenle, kaynakların olduğu yerlere göçlerin başladığını anlatan Yaşar Üniversitesi Turizm Rehberliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Arkeolog Doç. Dr. Sinan Ünlüsoy, tarihte bu gibi çöküşlerin tekrar ettiğini ve günümüzde de yakın zamanda buna benzer büyük çaplı göç hareketlerinin yaşanabileceğini söyledi.
Tunç Çağı (M.Ö. 3000-1200) döneminde yaşananlardan bahseden Doç. Dr. Sinan Ünlüsoy, “M.Ö. 3000’de Mezopotamya’da uygarlıklar ile beraber küreselleşmenin ilk örnekleri ortaya çıktı. Erken Tunç Çağı döneminde yani M.Ö. 2200’de ise sistemde bir çökme meydana geldi. Akad İmparatorluğu kentleri, Hindistan’daki Harappa Uygarlığı, Mısır’daki eski hanedanlık çöktü. Önemli yerleşim yerleri terk edildi. Bu dönemde Mezopotamya ve başka bölgelerdeki eski kadim coğrafyada kısa süreli ve ani kuraklık yaşandığına dair veriler var. Merkezin çökmesi taşrayı da etkiledi ve burada bulunanlar artık ellerindeki kısıtlı mallarla ticaret yapmak yerine onlara sahip olmak amacıyla kitlesel göç hareketlerine yönelmiş olabilirler. İnsanlar kaynakların olduğu bölgelere göç ettiler. Bu da iç çatışmalar ve isyanlara neden oldu. Ani ve yoğun göç hareketleri tarihte her zaman yıkımlara yol açmıştır. Bu dönemden yaklaşık bin yıl sonra M.Ö. 1200’de gerçekleşen kuraklık sebebiyle yaşanan kitlesel göç hareketleri, Son Tunç Çağı uygarlıklarının yok olmasına yol açtı. Bu dönemde Ege’de güçlü bir uygarlık kuran Mikenler, Anadolu’da Hititler ve Mısır Uygarlığı denizden ve karadan gelerek, muhtemelen açlıktan kendilerine yeni yerler bulmaya çalışan yığınlar altında ezildiler” dedi.
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ GÖÇ DALGALARI VE ÇATIŞMALARA NEDEN OLABİLİR”
Yapılan araştırmaların da eski çağlarda yaşanan pek çok göç hareketinin iklim değişikliği ile bağlantısını ortaya koyduğunu aktaran Doç. Dr. Ünlüsoy, “Arkeologlar uzun yıllardır çok açık bir şekilde kendisini gösteren bu ani küresel çöküşün nedenleri üzerine kafa yoruyor. Son 30 yıl içerisinde eski iklim ve çevre koşullarını anlamaya yönelik çok sayıda bilimsel araştırma gerçekleştirildi. Bu araştırmalar neticesinde dünyanın çeşitli bölgelerinde bulunan mağara, göl, buzul ve deniz çökeltileri ile yaşlı ağaç halkalarından elde edilen veriler M.Ö. 2200’de yağışlarda kısa süreli fakat ani bir azalmanın yol açtığı kuraklık dönemine işaret eder. Kuraklık döneminin ise ne kadar sürdüğü tam olarak bilinmemekte. Kısa süreden kasıt 3 ila 10 yıl arası olabilir ve her yerde aynı şiddette gerçekleşmemiştir. Yine de yaşanan bu kuraklık Mısır, Mezopotamya ve Hindistan gibi nehirlerden beslenen tarım ile büyük çaplı nüfuslarını beslemek zorunda olan uygarlıkları derinden sarsmıştır. Geç Tunç Çağı da aynı ilkinde olduğu gibi zorbaların, savaşların ve eşitsizliğin çağıdır. Günümüzde yaşanan ani iklim değişikliği de benzer göç dalgalarına ve çatışmalara neden olabilir” diye konuştu.
“TARİHİN TEKERRÜR ETTİĞİNİ GÖSTERİYOR”
İklim değişikliğinin tarihte sık sık tekrarlanarak çöküşlere ve göçlere neden olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Ünlüsoy şunları söyledi: “Bu kuraklıklar Tunç Çağı öncesinde de sonrasında da yaşanıyor. Tarihte Kavimler Göçü de koşulların değişmesi ve kaynakların azalması nedeniyle oluyor. Paleoklimatik verilere göre, M.S. 150-450 arası da iklimsel dengesizlik dönemi olarak kabul edilir ve Kavimler Göçü'nün tetiklendiği dönemi kapsar. Bu geçiş periyodu ise M.S. 450 ile M.S. 700 arasındaki mini Buz Çağı'na kavuşur, bu çağ sık sık kuzeyden ve doğudan göçer kitlelerin Avrupa içlerine girişine tanıklık edip klasik Orta Çağ'ı başlatır. Uzun dönemli iklim değişikliği sonucu Kavimler Göçü denen kitlesel hareketler sık sık tekrarlandı. Bunların hepsi tarihin tekerrür ettiğini gösteriyor, böyle bir örüntü görüyoruz. Ani göçler gerçekten yıkıcı bir etkiye sahip. 100 senelik bir dönem ani ve kısa dönem anlamına gelir bizim için.”
Dünyanın her geçen gün iklim değişikliğinin sonuçlarıyla daha fazla karşı karşıya kaldığını söyleyen Doç. Dr. Ünlüsoy, “Günümüzde kendi elimizle yarattığımız bir iklim değişikliğiyle karşı karşıyayız. Şu an Antroposen Çağı’ndayız. Bizim yaşadığımız çağ Holosen Çağı idi. Artık insanın dünyayı etkilemesiyle, nüfusun artması ve aşırı tüketime dayalı, aşırı sera gazı salınımı, ormanların yok olması, okyanusların kirletilmesi gibi insan faaliyetlerinin iklim değişikliğine yol açması nedeniyle Antroposen Çağı’nı yaşamaya başladık. Çöküş kaçınılmaz, geçmişte çöküşe rağmen değişim oluyordu. Fakat bu Antroposen Çağı’nda yaşanacak çöküşün telafisi yok. Bilim insanları her geçen gün uyarıyor, yaklaşık 20 sene sonra Ege ve Akdeniz Bölgesi’nde insanlar için yaşamın mümkün olmadığını söylüyor. Bu da çok büyük göçlere yol açacak. Hatta bu göçler başladı bile. Bu çöküşü toparlamak uzun sürecek ve çok daha büyük bir felakete yol açabilir. Artık küreselleşme arttığı için bu durum tüm dünyayı etkileyecek” dedi.