Atatürk ve ağaç sevgisi

  • 0
  • 2.363
Yazı Boyutu:

Haftanın Sözü:  “Yaşamak  bir ağaç gibi tek ve hür. Ve bir  orman gibi kardeşçesine. Bu  hasret bizim” Nazım Hikmet

Şimdi İzmir ve etrafından yanan 490 hektar ormanı kazanma zamanı..

İzmir Orman Bölge Müdürlüğü verilerine göre 2010 yılı yaz mevsiminde 490 hektar orman alını kül olmuş. Sevindirici tarafı geçmiş yıllara oranla az olması. Ancak yapılan istatistikler yanan ormanların yüzde 92’sinin insan ve insanlara bağlı faktöründen kaynaklandığını ortaya koyuyor. Çok iyi hatırlıyorum 2009 yılında Yamanlar Dağında aynı bölge bir ay içinde 3 kez yakılmıştı. Bir başka örnek ise Fethiye’den. 2010 yaz mevsiminde 26 farklı noktada çıkan orman yangınlarının 20’sinin insan kaynaklı olduğu ve toplamda 13.5 hektar ormanlık alanın yandığı tespit edildi. Orman yangınlarının en yüksek oranını ise gelişi güzel atlan sigara izmariti oluşturuyor yüzde 44. Çoban ateşi yüzde 13, tarla ve bahçe temizliği yüzde 12, piknik, yabancı turistler, kampçılık, avcılık yüzde 11 ve yüzde 12’si ise kasten yakmak sonucu. Kendilerine arazi açmak isteyen uyanıklar kasten yakıyor. Tıpkı Yamanlar ve Fethiye örneğindeki gibi.   

Mevsim olarak tam zamanı
Mevsim olarak şu an yanan ormanları tekrar kazanmanın tam zamanı. Yani fidan dikme zamanı. İnsan yaşamı için ormanların faydalarını saymakla bitmez. Ormanlar; ağaçlarla birlikte diğer bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar gibi canlı varlıklarla toprak, hava, su, ışık ve sıcaklık gibi fiziksel çevre faktörlerinin birlikte oluşturdukları karşılıklı ilişkiler dokusunu simgeleyen ekosistemler olup, insan yaşamı için vazgeçilmezdir. Yağış sularını yer altına toplar, bunlarında kaynaklar halinde çıkmasını sağlar, havadaki oksijen ve karbondioksit dengesini sağlar, yurt savunmasında, çeşitli yönlerden kolaylık sağlar, odun ve kereste ihtiyacımızı sağlar, eğimli yamaçlarda erozyonu önler, her türlü dinlenme ihtiyacımıza cevap verir, yabani ve özellikle av hayvanlarını barındırır.

Büyükburç’un adı ormanda yaşayacak
İzmir dağcılar, 26 Eylül 2009 yılında amansız bir hastalığa yenik düşen Türkiye Dağcılık Federasyonu İzmir eski il temsilcisi Koray Büyükburç adına Menderes Görece’deki ormana 1300 fidan diktiler. Dokuz Eylül, İDADİK, Zirve, Doruk, Marla Ege, Kordelya, Demirspor, Sümerspor, Karşıyaka, Mülkiye ve Bornova Belediyesi Dağcılık Kulüplerinden 450 dağcının katıldığı törene Koray Büyükburç’un eşi Kadriye çocukları Kutluhan ve Kardelen katıldı. Ege Orman Vakıf Genel Müdürü Metin Gençol, İzmir’de dağcılık sporunun sevdirilmesinde büyük çaba sarfeden rahmetli Koray Büyükburç’un eşi Kadriye Büyükburç’a bir plaket verdi.

Meyve çekirdeklerini değerlendirin 
Doğa Gönüllüleri Derneği’nin internette mail olarak dolaşan “Meyve çekirdeklerini poşetlere hapsetmeyin” duyurusu çok hoşuma gitti. Bende pek çok arkadaşıma mail olarak attım. Birde burada yayınlamak istedim: “Yeryüzünün aldığı yağmur oranı 10 yıllık aralıklarda artar. 2010 dünyanın periyodik olarak en çok yağmur alan yıllarından biri olacak. Bu nedenle yediğiniz kayısı, şeftali, kiraz, vişne, karpuz, kavun, erik vb meyve çekirdeklerini lütfen çöpe atmayın. Mümkünse herhangi bir yerde toprağın 10 cm. altına gömün. Üzerine de bir bardak su dökün. Gömme imkanınız yoksa bir poşette çekirdekleri biriktirip arsa, tarla, toprak yol kenarı, yamaç gibi toprağı gördüğünüz alanlara bu çekirdekleri savurun. Korkmayın bu çevre kirliliği değildir. Aksine çevre için yeni hayattır. Doğa hemen o yeni çekirdekleri kucaklar ve besler.

Çevre için yeni hayattır
Yapacağınız en kötü hareket çekirdekleri poşetlere hapsetmektir. Doğaya başıboş atılan ya da dikilen bu çekirdeklerin en az yarısının yeşerip ağaç veya bitki olduğu kanıtlanmış. En büyük israflardan birisi meyve çekirdeklerinin çöpe atılması, ülkemiz adına küçümsenemeyecek büyük bir servet. Daha yeşil bir ülke, daha temiz hava, toprak kaymasını önlemek ve yeni nesillerimize yeşil bir dünya bırakmak için hep birlikte elinizden geldiğince meyve çekirdeğini gömün, savurun, fırlatın. Bu uygulama TEMA tarafından başlatıldı ve bilinçli toplum olarak bizlerin desteklerini bekliyor, Doğaya yardım etmek, gelecekte etrafımızı saracak beton ve gökdelenlerden alamayacağımız oksijeni karşılamak için bile bu çekirdeklerden çıkacak ağaçlara ihtiyacımız olacaktır.

OKUR MEKTUBU

Veysel Eroğlu mu?, Fevzi İşbilir mi?..fotolu

Veteriner Hekim Yekta Ünsal ve Yarımada Çevre Platformu Sözcüsü Ümit Bora, gönderdiği mektubunda, “Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu (Gerence Koyu Boşaltıldı) derken, bürokratı ÇED Planlama Genel Müdürü Fevzi İşbilir ise 4 orkinos balık çiftliğinin koyda balık ürettiğini bir TV kanalında açıkladı” diyerek kimin doğru söylediğini öğrenmek istemiş. Ünsal ve Bora’nın, flaş, flaş ibareleri ile kıyıya vurmuş aşı şişe fotoğraflarının bulunduğu mektubun devamı şöyle: “Seferihisarlıların ayaklanarak istemedikleri orkinos balık çiftliklerinden tam 4 adetinin Gerence Koyu'nda üretim yaptıklarını ÇED Planlama Genel Müdürü Fevzi İşbilir İzmir’de Yeni Asır TV "Ege Meclisi" programında itiraf etti. İşbilir, Gazeteci ve vatandaşların (Balık çiftlikleri Ege denizi kirletiyorlar, bir şeyler yapın" sorularına açık yüreklilikle cevaplar verdi. Termik santral kurmak isteyenlere, maden açmak isteyenlere balık çiftlikleri başvurularına ÇED olumlu karar vermiş. Biz yıllardır (Gerence ve Ildır Koyların 14 balık çiftliği üretim yapıyorlar) derken, Çevre Bakanı hemen çıkıp (Hayır bu çiftlikler açık denizlere taşındılar) diyordu. ÇED Genel Müdürü Sayın Fevzi İşbilir, (Orkinos balık çiftlikleri kesinlikle kirlilik yaratmazlar, hatta yakında Gerence Koyu'nda hasada başlayacaklar. Kesim kanlarını denizlere dökmeyecekler, isterseniz gazetecileri de götürüp göstereyim) diyerek, sanki balık çiftliği sahibi gibi cevaplar vermesi dikkatlerden kaçmadı. Ayrıca Çipura, Levrek ve Orkinos Balıkları için denizlerde yemek artıklarını toplayan depolar mı? yapmışlar, yoksa binlerce ton birarada yaşayan balıklara WC ve arıtma tesisleri yaptılar da bizler mi göremedik? Ayrıca esen şiddetli lodos ile Gerence Koyu kuzey sahillerine levrek, çipura aşıları dolu plastik şişeleri vurmaktadır. Aşılar zayıflatılmış mikroplardır ve çocukların eline geçse ne olurdu siz düşünün. Jandarma ve Sahil Güvenliğe şikayet etmiyoruz çünkü Çevre ve Tarım Müdürlüğü'nde örtbas edilmektedir. Gerence Koyu'ndaki çiftliklerde tonlarca balığın bir arada üretilmesi neticesi hastalık yaşanmakta ve bu aşılar koruyucu olarak balıklara yapılmaktadır. Bu aşıları denize atıp insan ve canlıların sağlığı ile oynayanların hesabını kim verecek soruyoruz”

Yeşil ömrü uzatır
Bakın size bir istatistiksi bilgi vereyim. Japon bilim adamları park veya ormanlık alanlara yakın oturan insanlarla beton yığınları arasında yaşamını sürdürenler arasında bir araştırma yapmış. 80 yaşın üzerinde 3 bin 100 emekliği 5 yıl süreyle incelemeye almışlar. Araştırma sonucunda, yeşil alanların yakınında oturan ve evlerinin pencereleri güneş ışığı alan emeklilerin yaşam kalitesinin artığı ve ömürlerinin uzadığı ortaya çıkmış. Araştırma sırasında 900 emeklinin öldüğünü belirleyen bilim adamları, ölenlerin çoğunun beton yapılar ve kötü çevre koşullarından kaynaklandığını tespit etmişler. Ve Japon bilim adamlarının şehir planlamacılarına tavsiyesi ne olmuş biliyor musunuz? "İnsanların sağlıklı ve uzun ömürlü bir yaşam sürebilmeleri için yeşil alanlara daha fazla ağırlık verin"… Yazımı dünya çapındaki tanına şairimiz Nazım Hikmeti’in bir sözüyle bitiriyorum : “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür. Ve bir orman gibi kardeşçesine. Bu hasret bizim”...

YORUM YAZ