Sel Gider Kum Kalır

  • 0
  • 2.068
Yazı Boyutu:

İzmir’de de İlçelerinde de gerçekleşen etkinliklerde İstanbullu gazeteciler hep ayrıcalıklıdır…

Çünkü onlar suyun başındadır,

Onlar kaliteli gazetecilerdir,

Onların bir ağırlığı vardır,

Çünkü onlar taşralı değildir,

Onlar lüks otellerde, restoranlarda ağırlanmaya layıktır…

Melike Demirağ ve  Suavi başta çok sayıda şarkıcı tarafından yorumlanan  "Şimdi İstanbul'da olmak vardı anasını satayım" şarkısı geldi aklıma...

Evet,
Şimdi İstanbullu Gazeteci olmak vardı anasını satayım…
 
Keşke biz de İzmir’de değil de İstanbul’da gazetecilik yapsaydık,
O zaman biz de neredeyse parmağımızı kıpırdatmadan 4 gün tatil yapıp dönerdik…

Anlaşılmaz bir şekilde İzmir’de (İlçeler dahil) firmalar da, belediyeler de nedense İstanbullu gazetecilere özel bir sevgi gösterir, özel bir ihtimam, özel bir ayrıcalık tanırlar...

Çünkü onlar İstanbul’lu gazetecilerdir.

5 yıldızlı otellerde, lüks restoranlarda ağırlanmaya, İzmirli gazeteciler de unutulmaya layıktırlar ne hikmetse…

Bunun en son örneğini Çeşme Festivali’nde yaşadık geçtiğimiz günlerde.
İstanbullu meslektaşlarımız (Çok ilginçtir ben hiç birinin yüzünü görmedim kaldığım 2,5 gün süresince) Alaçatı’da butik ya da lüks otellerde konaklatılıp ağırlanırken İzmirli muhabirler ise firmalardan alınan fişlerle ağırlandı.  

Öyle ki, gidilen kumrucuda, 1 kumru yiyebilme hakkı olduğu, ikinci kumrunun veya karışık kumrunun, pidecide 1 pidenin üzerinin hatta içeceğin bile ekstraya girdiği söylenildi. Çünkü İzmir taşraydı, dolayısıyla İzmirli gazeteci de taşralı sayılıyordu ve sayıldı da…

İstanbul’dan gazeteci geldiğinden geç haberdar oluncaya kadar ev sahibiyiz dedik, imkanlar bu kadarmış sıkıntı vermeyelim istedik, vermedik da ama İstanbullu meslektaşlarımızın lüks restoranlarda fotoğraflarıyla taşralılığımızın farkına vardık ve yazmasak olmaz dı…

Dernek başkanı olarak Ege Magazin Gazetecileri Derneği üyesi arkadaşlarımın yanı sıra dernek üyesi olmayan arkadaşlarım adına da gerçekleştirilen festivalden ötürü Çeşme Belediyesi’ni kutluyor, ancak İzmirli gazetecilere olan tavrından dolayı üzüntülerimi dile getiriyorum…

Ne de olsa İzmir taşra, doğal olarak muhabiri de taşralı…

Ama unutmayalım ki;
“Sel Gider Kum kalır, İstanbullu gider biz kalır”

Not: Festivalin ilk günündeki konukseverliği nedeniyle Çeşme Elit Life'a, ikinci günkü muhteşem ev sahipliği nedeniyle Dost Pide'ye (Reşat ve Selim Akbaykal'a) teşekkürlerimi sunuyorum...

YORUM YAZ
Arşiv