Yazı Boyutu:
3 Ekim 1990’da Almanya’nın tekrar birleşmesinin 35. Yıldönümü, Almanya Federal Cumhuriyeti Başkonsolosluğu tarafından düzenlenen resepsiyonla kutlandı.
Almanya Federal Cumhuriyeti İzmir Başkonsolosu Ralf Schröer eşi Paule Schröer ve Konsolos Regina Lochnerev sahipliğinde Hyatt Regency İzmir İstinyePark’da gerçekleşen resepsiyona İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, Dışişleri Bakanlığı İzmir Temsilcisi Büyükelçi Yeşim Kebapçıoğlu, konsolos ve fahri konsoloslar ile iş dünyasından çok sayıda sima katıldı.


Bunun öncesinde, Almanya ve Orta Avrupa’yı 28 yıl boyunca tel örgüler, ölüm şeritleri ve vur emriyle birbirinden ayıran Berlin Duvarı’nın beklenmedik çöküşü olduğunu belirterek, “Soğuk Savaş’ın ve Sovyetler Birliği ile sistem rekabetinin tamamen barışçıl ve kansız bir biçimde sona ermesi hala bir mucizedir. Birçok eski Doğu Avrupa devleti bugün Avrupa Birliği ve NATO’nun müreffeh üyeleri haline gelmiştir.
Yine de, bugünlerde Almanya’da kutlamaların pek içimizden gelmediğini ifade etmek isterim. Son 10-15 ay bize, özgürlük, güvenlik ve refahın hem Almanya’da hem Avrupa’da ciddi biçimde tehdit altında olduğunu gösterdi. Kurallara dayalı düzen ve onlarca yılda inşa edilen Avrupa barış mimarisi çeşitli yönlerden saldırıya uğramaktadır. Dünya çapında giderek daha fazla askeri güç üstün gelmektedir. İhracata dayalı ekonomik modelimiz gümrük korumacılığı, bağımlılıkları araçsallaştırma ve küreselleşmenin gerilemesi gibi sebeplerden ötürü sorgulanmaktadır. Uluslararası hukuka ve temel insan haklarına saygı artık modası geçmiş bir tutum gibi görünüyor. Orta Doğu’da da öyle. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı sürdürdüğü saldırgan savaş 4. yılında Almanya için de git gide ciddi bir güvenlik politikası sınavı oluşturuyor. Almanya’da insansız hava araçlarıyla gözetleme, siber saldırılar ve sabotajlar gibi hibrit saldırıların arttığını görüyoruz. Özetle: Almanya’daki güvenlik ve özgürlük, 35 yılın ardından yeniden tehdit altındadır” dedi.
Yeni seçilen ve Mayıs başında göreve başlayan Federal Hükümetin bu ‘dönüm noktasına’ hızlı ve köklü politika değişiklikleriyle cevap verdiğini ifade eden Schröer, “Transatlantik ortaklık yeniden düzenlenmeli ve Almanya’nın ekonomik rekabet gücü acilen ülke içinde zorlu reformlarla iyileştirilmelidir. Diplomatik olarak Avrupa Birliği’nin sınırlarını aşarak adil ve kural temelli ticari ilişkilere ihtiyaç duyan ticari partnerlere adım atmaktayız. Almanya, yıllardır süren „barış temettüsü’nden“ bu yana yine savunma kapasitesine büyük yatırımlar yapmakta ve Avrupa’da olası bir askeri çatışmaya hazırlanmaktadır. AB’nin en büyük ve mali açıdan en güçlü ülkesi olarak Almanya‘ya, bu hususta doğal bir liderlik rolü düşmektedir. Federal Şansölye Merz’in sözleriyle: “Savunabilecek durumda olmalıyız ki, savunmak zorunda kalmayalım” diye konuştu.
Türkiye’de de sorunlar bulunduğuna dikkat Başkonsolos, kalıcı yüksek enflasyonun Türk halkının geniş kesimlerinin alım gücünü zayıflattığına dikkat çekerek, “Türkiye, Alman turistler için de son derece pahalı bir destinasyon haline gelmiştir. İhracata yönelik Türk şirketleri yüksek döviz kuru baskısı altında rekabet güçlerini kaybetmektedir. İzmir’de de Türk ve Alman-Türk ortak girişimleri fınansal olarak ayakta kalabilmek için ihracat faaliyetlerini azaltmaktalar. Alman Federal Hükümeti, Türkiye’de son dönemde muhalefetin siyasetçilerine yapılan gözaltı dalgalarını da yakından ve kaygıyla takip etmektedir.
Ancak Türkiye bizim için her şeyden önce ekonomi, siyasi ve sivil toplum alanlarında Almanya ile son derece sıkı bağları olan Avrupa Birliği’ne aday ülke ve önemli bir NATO ortağıdır. Almanya Türkiye’de üretilen ürünler için halen en büyük pazar ve Türk yatırımları için artarak tercih edilen bir hedef ülkedir. Almanya Başbakanı Merz ve Dışişleri Bakanı Wadefuul’un yakın zamanda Türkiye’de siyasi görüşmeler gerçekleştirmelerini ve bu ziyaret kapsamında ülkelerimizin ortak yönlerinin ön plana çıkmasını umuyorum” diye konuştu.
“Çok şükür ben Başbakan değil, İzmir’de mutlu bir Başkonsolosum. Almanya, İzmir’de ve Türkiye’nin batısında güçlü bir varlığa sahip. Örneğin yoğun katılım gören Goethe Enstitüsü, Alman Akademik Değişim Servisi’nin danışma ofisi hizmetleri, yaklaşık 200 öğrencili büyük bir Alman okulu ve TAKEV gibi Alman dili eğitimi veren ve öğrencilerin Alman Dil Sertifikası alabilmeleri için dil sınavına girmelerine olanak sağlayan Türk okullar. Ayrıca NATO İzmir Karargahı’ndaki Alman varlığı da çok önemlidir. Antalya’daki Konsolosluğumuzu ve Bodrum’da faaliyet gösteren aktif Fahri Konsolosumuz Sayın Kaman-Kaplan’ın ofisini de hatırlatmak isterim. İzmir bölgesinde çok sayıda bulunan Alman, Türk ve Alman-Türk ortaklı şirketlerinin vize başvuruları da Türk kurum ve kuruluşlarıyla yaptığımız istişare ve iş birliği çerçevesinde öncelikli işlerimiz arasındadır. Bu noktada özellikle Bosch firmasına, bu yıl da yine Alman Birliği Günü resepsiyonumuzun ana sponsoru oldukları için içtenlikle teşekkür etmek isterim” diyerek sözlerini şöyle tamamladı: “İzmir Başkonsolosluğumuz son aylarda personel açısından güçlendirilmiş, Balçova’daki mevcut binası ise artık kapasitesini aşmıştır. Berlin’de alman kararla, Başkonsolosluk önümüzdeki yıllarda İzmir’de başka bir yerde konumlandırılacaktır. Yeni bir bina inşaatı mı olur yoksa başka bir alternatif mi, bu durum henüz değerlendirilmektedir.
İzmir Başkonsolosluğu, Almanya’nın dünya çapındaki en yoğun 10 vize bölümünün biri konumundadır. Geçen yıl 47.000 vize işlemi yapılmış olup, bu sayı bu yıl muhtemelen aşılacaktır. Bu vizelerin büyük çoğunluğu Schengen vizeleridir. Ancak git gide artan başvuru sayısı ve bazen maalesef yeterli olmayan başvuru kalitesi nedeniyle vize alanında büyük zorluklar devam etmektedir.
Şimdi sözlerime son veriyor ve iki ulusal marşı dinlemeden önce sizlerden, benimle birlikte Alman-Türk dostluğuna kadeh kaldırmanızı rica ediyorum. Size Alman birası, şampanyası ve şarabı eşliğinde ve Hyatt Oteli mutfağından hazırlanmış bir büfeyle keyifli ve hoş sohbetli bir akşam diliyorum.”






