Atatürk ve ağaç sevgisi

  • 0
  • 2.659
Yazı Boyutu:

Haftanın Sözü  “Ormansız ve ağaçsız toprak vatan değildir” Mustafa Kemal Atatürk

Atatürk’ün, günümüzde pek çok insanın henüz bilincine varamadığı doğaya ve çevreye duyarlılığı 80 yıl önce Yalova’da verdiği bir dersle çok daha iyi anlaşıldı. Ulu önder asırlık çınarın bir metrelik dalını kestirmemek için yaşadığı köşkü 4 metre 80 santim raylar üzerinde ağaçtan uzaklaştırdı. Keza o yıllarda dünyada ne ozon tabakasının delinmesi, ne global kirlilik, ne asit yağmurları, ne orman katliamları konuşulmuyordu. 1930’lu yıllardan söz etmek istiyorum. bu hafta Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ağaç sevgisi üzerine yaşanmış bir olayı aktaracağımı belirtmiştim. Bu yazıyı öğretmenlerin öğrencilerine okumasını rica ediyorum. Her geçen gün kötüye giden ve büyük faciaların yaşandığı dünyamızda, 80 yıl önce verilen bu ders önemli bir çevre dersidir. Bakın, Atatürk’ün askerlik, liderlik, düşünce ve devlet adamlığı üzerine çok yazılar yazıldı. Ancak çevreye, doğaya ve hayvana olan düşkünlüğü konusuna pek o kadar değinilmedi. Aslında Atatürk, askerliğinde, liderliğinde ve devlet adamlığında gösterdiği büyüklüğünü yaşam boyunca çevre ve doğaya da göstermiş büyük bir insandır. Bir iğde ağacının kesilmesinde, bir tayın ölümüne ağlayan büyük önder bir çınar ağcı dalının dahi kesilmesine karşı çıkmıştır. Atatürk günümüzde pek çok insanın henüz bilincine varamadığı doğaya ve çevreye duyarlılığı 80 yıl önce Yalova’da verdiği önemli bir dersle çok daha iyi anlaşılmıştır. Atatürk’ün, Yalova’da 1930 yılında ulu bir çınarın  bir metrelik dalını kestirmeyerek ağaca ve çevre verdiği önemli olay şöyle gelişir: “Atatürk’ün 21 Ağustos 1929 günü Bursa’ya gitmesi gerekir. Bu gezisinde ilk defa Mudanya yolunu kulak istemez. Yanındaki heyetle Ertuğrul Yatıyla İstanbul’dan hareket eder. Marmara’da kıyılarında gezintiye başlarlar. Yalova sahilinden geçerken birden dallarını özgürce uzatmış, başı dik ve asırlık o çınarı görür ve dakikalarca hayranlıkla izler. Atatürk, yatından iner ve ulu çınar ağacının yanına gider. Gövdesi ve kollarıyla insanlara güven veren ulu çınara sırtını dayayıp uzun süre oturur. Ayağa kalktığında çınara daha yakın olmak istediğini ve hemen yakınına bir ev yapılması emrini verir. Çünkü, Atatürk için hayatı boyunca çınarlar, kayınlar, meşeler, çamlar, salkım söğütler en kutsal değerlerdir.

Atatürk’ün dev çınar ağacının hemen yanına yapılmasını istediği ev 13 Eylül 1929 tarihinde bitirilir. Atatürk bir gün, dev çınar ağacının yanına yaptırdığı köşküne geldiğinde çınar ağacının dalını kesmeye çalışan bahçıvan ile karşılaşır ve hemen yanına çağırarak bunun nedenini sorar. Görevli bahçıvandan, “Ağacın dalları uzamış, binanın duvarlarına dayandığı için kesiyorum efendim”  yanıtını alınca Atatürk düşünülmesi bile imkansız olan bir emir verir “Ağaç kesilmeyecek bina kaydırılacak”der. Görev İstanbul Belediyesi’ne intikal ettirilir. Belediye Fen İşleri Yollar ve Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlenir. Ünlü Bestecimiz Ferit Alnar’ın kardeşi olan Baş Mühendis Ali Galip Anlar, yanına aldığı teknik elemanlarla Yalova’ya gelerek çalışmalarına başlar. 8 Ağustos 1930 tarihinde önce bina çevresindeki topraklar büyük bir dikkatle kazılıp yapının temel seviyesine inilir. İstanbul’dan getirilen tranvay rayları döşenir. Santim santim çalışılarak raylar binanın altına oturtulur. Artık binanın raylar üzerinde kaydırılarak ağaçtan uzaklaştırılması aşamasına gelinmiştir. Güzel ve sıcak bir yaz akşamında Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ile birlikte kardeşi Makbule Atalan, Vali Vekili Muhittin Bey, Emanet Fen Müdürü Ziya Bey ve Cumhuriyet Gazetesi Baş Muhabiri Yunus Nadi nezaretinde bina 4 metre 80 santim kaydırılarak çınar ağacının bir metrelik dalı kesilmemiş olur.  Bu olağan üstü ve riskli iş 10 ağustos 1930 tarihinde yani 2 gün içinde tamamlanır.  10 Ağustos 1930 tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki bu haberi okuyanlar ülkenin içinde yaşadığı onca önemli meseleler arasında bu olayın ne ifade ettiğine bir anlam veremezler. Bir çınar ağacının bir metrelik dalının kesilmesi için bir köşkün kaydırılmasını hayretle karşılayanlar bile olur. Çünkü o devirde ne ozon tabakasının delinmesi, ne global kirlilik, ne asit yağmurları, ne orman katliamları ne de çevre sorunları konusu gündemde yokmuş. Doğanın ve çevrenin önemi dünyada hiçbir ülkenin hiçbir devlet başkanının gündeminde dahi yokken Atatürk, bu gün dünyada yaşanan çevre sorunlarını tahmin edercesine önemli bir öğretmenlik yapmış. Atatürk, yalnızca ülkenin kurtarıcısı, milletini özgürlüğe ve bağımsızlığa kavuşturan bir lider değil, aynı zamanda bir karış toprağın, bir tutam yeşilin önemini de milletine anlatmaya çalışmış. Şu anda Yalova’da müze haline getirilen Atatürk’ün  köşkünün adı günümüze kadar “Yürüyen Köşk” olarak gelmiştir. Benzer bir olay Amerika’da 1998 yılında yaşanmış ve tarihi bir müzikhol raylar üzerinde 50 metre kayrıldığı için televizyonlarda birinci haber olmuş. Bu bilgiler, Çevre Bakanlığı’nın hazırladığı “Yürüyen Köşk” kitapçığından alınmıştır. Evet Atatürk’ün 80 yıl önce tüm yokluklara rağmen gerçekleştirdiği çevre olayı, arazi açmak uğuruna ormanların çayır çayır yakıldığı günümüzde çok daha iyi anlaşılıyor değil mi?.    

YORUM YAZ