2 kere Yılın En İyi Kadın Dansçısı

2011 yılında Andante Klasik Müzik Dergisi, 2014 yılında ise Lions Konfederasyonu tarafından ‘Yılın En İyi Kadın Dansçısı’ ödülüne layık görülen İZDOB ( İzmir Devlet Opera Balesi) baş dansçısı Aslı Çilek, dans kariyerinin yanı sıra İZDOB bünyesinde repetitörlük(eser çalıştırıcılığı) ve bale dersleri de verirken diğer yandan da koreografi alanında çalışmalarını sürdürüyor.

  • 0
  • 1.682
2 kere Yılın En İyi Kadın Dansçısı
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

2011 yılında Andante Klasik Müzik Dergisi, 2014 yılında ise Lions Konfederasyonu tarafından ‘Yılın En İyi Kadın Dansçısı’ ödülüne layık görülen İZDOB ( İzmir Devlet Opera Balesi) baş dansçısı Aslı Çilek, dans kariyerinin yanı sıra İZDOB bünyesinde repetitörlük(eser çalıştırıcılığı) ve bale dersleri de verirken diğer yandan da koreografi alanında çalışmalarını sürdürüyor.

2003 ten bu yana İZDOB’da baş dansçı olarak görevini sürdüren, tüm Devlet Opera ve Bale Müdürlüklerinin eserlerinde baş dansçı olarak davet edilen, yurtiçi-yurtdışı festival ve gala gecelerinde eser ve gala performanslarıyla ülkemizi temsil eden Çilek’in baleye olan ilgisi; doğru zamanda doğru insanlarla olan kesişmelerle ve zamanında balerin olmak istemesine rağmen o zamanın şartlarıyla bunu gerçekleştirememesine karşın yine de sanat diyerek resim öğretmeni olan annesinin yönlendirmesiyle oluşmuş.

“Annem küçükken perdelik tüllerden, dantelli kumaşlardan bale tütüleri yapar, topuzumu yapıp adeta beni bir balerin biblosu gibi pencere kenarına koyup fotoğraflarımı çekerdi” diyen Çilek, “İlk farkındalığım 5-6 yaşlarında bakıcımın evinde, iki Rum komşusunun televizyonu açmasıyla oldu. Bir taraftan yemeğim yedirilirken bir taraftan küçük, siyah-beyaz karlı bir televizyonu hayranlıkla izlediğimi gören yaşlı Rum komşular izlediğimin Kuğu Gölü Balesi, büyülenmişcesine izlediğim dansçının sa ünlü Rus baş balerin Maya Plisetskaya olduğunu söylediler.

9,5-10 yaşımdayken, annem, kardeşimle beni Karşıyaka’da bale okunu’na kaydettirdi. Hocaların belimden, omurgalarımın sayımından bacak boyu ve ayaklarımın esnekliğine kadar her bir hareketle vücudumun kontrolünü yaptılar. Ümran öğretmenim anneme şöyle dedi; ‘Kızınızın tüm iskelet ve kas sistemini inceledik. Hiç bale yapmamasına rağmen baleyi sadece hobi olarak değil okulunu okuyacak kadar beden yapısı uygun. Bizde baleye başlasın fakat yazın konservatuvar sınavları var, mutlaka sınavlara girsin ve şansını denesin’ dedi. Bu harika yönlendirmeyle ne benim ne ailemin profesyonel olarak aklımızın ucundan geçmeyen bale hayatımın ilk adımları konservatuvar sınavını 1. likle kazanarak başlamış oldu” dedi.

2003 yılında DEÜ İzmir Devlet Konservatuvarından mezun olan, Üniversite yıllarında Rotary’nin düzenlediği Bale Yarışmasında 1.lik ödülünü kazanan ve Uluslararası Varna Bale yarışmasında yarı final dans etmeye hak kazanarak ülkemizi başarıyla temsil eden Aslı Çilek, İZDOB’da çalışmaya başladığı yıl Fındıkkıran balesiyle ilk baş balerinlik kariyerine başladı.

Dans kariyerinin yanı sıra İzmir Devlet Opera ve Balesi bünyesinde repetitörlük(eser çalıştırıcılığı) ve bale dersleri de verirken, bir yandan da Koreografi alanında çalışmalar yapan güzel balerinin de en büyük sıkıntısı herkes gibi Pandemi…

 Aslı Çilek pandemi ve yaşadıklarını şöyle sürdürdü: “Carmen temsilleri dolu dizgin devam ederken birden bire herkes gibi durmamıza, hareketsiz kalmamıza neden oldu Pandemi. Elbette ki kendimizin ve çevremizin sağlığı çok önemliydi ancak günde 6-7 saatten fazla aktif çalışan bizler için bu oldukça zor bir süreçti. Ancak süreç uzadıkça bedenen enerji harcamaya alışık olduğumuz ve ev içinde hareket kabiliyetimiz sınırlı olduğu için sıkılmaya başladım. Film, dizi, kitap, müzik vardı. Formumu korumak için koltuğu, sandalyeyi tutarak bale çalışmalarımı da yapıyordum. Bir süre sonra bunlar da yetmemeye başladı. Bir şeyler yapmalı, bir şeyler üretmeliydim. ‘Point ayakkabısı’ dediğimiz parmak ucu ayakkabılarımızın formundan uzak kalmaması için evimin balkonunda, balkonumun manzarasını sahne olarak kullanarak Point egzersizleri yaparken kısa videolar çekmeye başladım. Bu videoları ilk başta kendimi görebilmek için çekmiş olsam da sonrasında bir kaçını sosyal medya hesabımdan paylaşmaya başladım. Beğenilip ilgi çekti, birkaç sosyal sorumluluk projesi için paylaşmak istenildi.

Daha sonra evlerimizde, farklı şehirlerde, farklı kıtalarda da olsak sanatın birleştirici ve iyileştirici gücüyle 29 Nisan Dünya Dans günü için Kuğu’nun Ölümü eseriyle yine balkonumda bir koreografi hazırladım. Camille Saint-Saëns’ın müthiş Kuğu’sunun sihirli tınılarıyla Devlet Sanatçımız Piyanist Gülsin Onay ve Amerika’da kariyerine devam eden cellist arkadaşım Dr.Ezgi Karakuş ile ortak gerçekleştirdiğimiz proje,  bu zor günlerde bizi buluşturan güzel bir anı oldu. Sonra yaz geldi ve biraz daha ferah bir ortamda bu süreci geçiririm düşüncesiyle Çeşme’deki evimize yerleştim. Orada da bale çalışmalarımı sürdürüyordum fakat yine yeterli gelmiyordu. Tam da o sıralar kendime uygun bir solo dans performansı için yine bu süreci  Çeşme’de geçiren  İzmir balesinden sevgili dansçı arkadaşım Banu Dağcıoğlu Türkeli’yle görüşmeye, fikir alışverişi yapıp kendisinden aklımda oluşan hikayeye  uygun bir koreografi yapmasını rica ettim. Bu süreçte çok güzel anılarla ve uzun süredir dans etmemiş olmamızın verdiği istekle ‘Bir Rüyadan Sonra’ adlı  bir solo performans oluşmuş oldu. Hatta bu solo performans ilerleyen zamanlarda sahnelerimiz açıldığında, baş koreografımız Murat Akaoğlu’nun da isteğiyle İzmir balesi repertuarında yerini bulacak.
Yine bu 29 Nisan Dünya Dans Günü için koreografisini kendim hazırladığım sürpriz bir solo performansım olacak. Çekimlerini yetiştirebilirsek dijitalde de olsa seyircisiyle buluşacak.

Yoğun çalışma tempomdan dolayı fırsat bulamadığım ancak şu süreçte zaman ayırabildiğim bire bir özel derslerim oldu. Öğretmenliğe ilk adımlarımı geçen senelerde İzmir Balesi’nde profesyonel çalışma arkadaşlarımla deneyimleme şansım olmuştu. Bir de bu süreçte karşıma konservatuvara hazırlık seviyesinde genç bale öğrencileriyle çalışma fırsatı sundu. Gelecek genç yeteneklere de bildiklerimi öğretebilmek, paylaşmak ve her ders sonrası öğrencinin ilerlemesini gözlemleyebilmek muhteşem bir his, bana inanılmaz bir keyif veriyor.”

 Tüm bu süreçteki çabalar bir yana, tüm sanatçılar gibi gerçek bir sahne de, canlı bir performansla ve seyircilerle tekrar buluşup, farklı projeler ve eserlerde sanatını icra etmeyi çok ama çok özleyen Çilek, Bir an önce, sağlıklı günlerde o coşkuyu tekrar tatmayı dört gözle beklediğini dile getirdi.

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Çekirdekten Ormana

Yeni Türkü fırtınası

Ali Ekber Çiçek, Ege'de anıldı

Dostluk Kazansın gün sayıyor

Okumaktan ve yazmaktan vazgeçmeyin

Genç sanatçıdan keman resitali

Arşiv