Burak Özçivit: Çöpten çıkarılan fotoğrafla yaşamım değişti

  • 0
  • 9.005
Yazı Boyutu:

Röportaj: Pınar KURT
Daha önce dizilerde oynamış, sinema filminde rol almış olmasına karşınBaba Ocağı'nın yakışıklı Güven'ini oynayan vediziyi izleyenler tarafından özellikle de genç kızlar tarafından çok beğenilen Burak Özçivit ile Pasaport'ta martılar ve körfez vapurlarınıneşliğinde çay içip sohbet ettik. Aşk'ın değinilmediği, sadece kendisi ve oyunculuğuyla ilgili nefis bir sohbet oldu doğrusu
Sevgili Burak, Baba Ocağı'nın Sabri'sinin düğünün ertesi gününü bize ayırdığın içinteşekkürler Bize, bizimizmir.net haber portalının ziyaretçilerine kendini anlatırmısın?
Elbette. 24 Aralık 1984'te İstanbul'da doğmuşum. İlk, orta ve lise öğreniminin ardından Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğrafçılık Bölümü'ne girdim. Halen orda öğrenciyim. Yani, hem okuyor hem de çalışıyorum

Önce modellik, sonra oyunculuk nasıl oldu?
Benim modelliğe başlama sebebim babam. Gençliğinde mankenlikyapmak isteyen, ama kısmet olmayınca ben yapamadım bari oğlum yapsın' diyerek bana olabildiğince destek veren babam...
Modelliğe nasıl başlarız diye düşünürkenbana haber bile vermeden "Best Model" yarışmasına fotoğrafımı göndermiş. Birinci elemede elendim ama nasıl olduysa yarışmayı düzenleyen kişi çöpe atılan fotoğraflardan 8 tanesini geri almış.Çıkarılan bu 8 fotoğraftan birisi benimki... Çöpten fotoğrafımın çıkarılmasıyla yaşamımın değişikliği başladıve o yıl (2003)Best Model Of Turkey'deGelecek Vadeden Model seçildim. Bu yarışmadan sonra Uğurkan Erez Ajans ile çalışmaya başladım. Tavsiyeler üzerine2005 Best Model Of The Turkey yarışmasına yeniden katıldım ve Best Model Of Turkey seçildim.Ardından daBest Model Of The World'a katılarakdünyanın en iyi ikinci mankeni seçildim. Faruk Saraç, Abbate, Tween ve Network gibi markaların defileleri ve yurt dışı fuar defilelerinde görev aldım.8 yıl modellik yaptım vebabam yine en büyük desteğim di. Malum aileniz arkanızda olmadıktan sonra ayakta kalmanız zor.

Oyunculuk nasıl başladı?
Yarışmanın getirdiği birincilikleKanal 7'den oyunculuk teklifi geldi. Modellikle bu iş farklı bir iş ama en azından ne yapabilirim'i görmem gerekiyordu. Attığım ilk adımınarkasısinema filmi"Musallat" ve ardındanZoraki Koca" dizisi geldi ve bu dizi8 -9 ay sürdü. Kanal D'deki "Zoraki Koca" benim yükselişimin en üstü oldu diyebilirim. 2-3 ay aradan sonra Baba ocağı başladı ve Bitirdik.Hoca ile birlikte yine güzel işler hedefliyoruz.Çok iyi anlaşıyoruz hocayla ben de o da birimizin dilinden çok iyi anlıyoruz...

Peki oyunculuk zor mu sizce?
Bir şirkette çalışıyorsunuz veo gün moraliniz bozuk. Asık suratlı da olsanız o günü tamamlarsınız. Bizim işte o yok. Özellikle baş rol oynuyorsanız bu hiç yok. Mutlu sahne, hüzünlü, eğlenceli bir sahne oynuyorsunuz hakkını vermeniz gerek. AksiolduğundaHoca'nın yükselen sesinden bu işin olmadığını anlıyorsunuz.Hemen monitörün başına çağırıyor. "Gel. İzle bakayım. Bu ne?" Hadi, ver cevabını verebilirsen "Haklısınız ama moralim çok bozuk" diyorsunuz ama aldığınız cevap oldukça sert: "Yok öyle şey" diyor. Bu işin profesyonelliği burda Bizim yaptığımız işin diğer işlerden ayıran belki de en önemli sebebi bu. Biz her zaman olumlu, enerjimiz her zaman pozitif olmalı. O yüzden zor bir iş.

 


Zorlandığınız anlar oldu mu?
Olmaz mı? ÇoookKanal 7'de oynuyorum. İlk başta o kadar zorlandım ki Neredeyse doktora gidiyordum. Kolay değil. Karşınızda 70 - 80 kişi var ve bir şeyler yapmak zorundasınız

Çok sert bir adamı canlandırıyorum ama gelin görün ki ben çok eğlenceli bir adamım. Nasıl zor geldi anlatamam.Oturttular beni, "hadi şunu oyna" Peki. Oynayalım ama bilmiyorum ki. Öyle öyle bir dört ay geçirdim ama anamdan emdiğim süt burnumdan geldi. Hatta ben yapamayacağım gibi bir kanıya kapılırken sinema filmi Musallat geldi. Musallat, benim sıkıntımı sitresimi aldı götürdü. İki karakteri birden, yani hem "Cin"i hem de "Cin"in çarptığı bir adamı oynadım. Bu benim için bir değişiklikti bunu bilerek kabul ettim. Bu ülkede korku filmi yapmak gerçekten çok zor ve yapılan işler arasında en iyisinin de bizimkisi olduğuna inanıyorum. Çünkü bu piyasada konuşuluyorKorku filmi çekiyorum ve doğal olarakçok zorlandım. Bir şeyi çalışarak yaparsınız ama bazı şeyler vardır ki olmaz. Melesa yükseklik korkusu.. Ne kadar çalışırsam çalışayım ben bu korkunun önüne geçebileceğimi düşünemiyorum.Beni 12 katlı binanın tepesine çıkardılar ama benintihar sahnesini canlandıramadan bayıldım gittim. Tutamadım kendimi ne yapayım...

Bir de bir cam kırılma sahnem vardı. Bağırarak camı kırarken ben cam yuttum. Yere düşerken cam yuttuğumu hissettim ama sırf sahne bozulmasın diye camın boğazımı keserek geçmesine sesimi çıkarmamaya çalıştım ama fark ettikleri için hastaneye götürelim diye tutturdular ama devam dedim. Çünkü ben işimi çok seviyorum...

Bir şanssızlık ta Zoraki Koca'da geldi. Kafamadevasa bir avize düştü. Ucuda sipsivri Hep bareber oturuyorduk. Sağa baktım, sola baktım "Kayıt" sesi geldi ama ben kayıttın çıkmışım. Kafama bir şey olduğunu hissettim, bende film koptu. Koskoca avizenin ucundaki demir kafama girmiş. Hastaneye götürdüler.

Oyuncu olmasaydın ne olurdun?
Oyuncu olmasaydım futbolcu olurdum herhalde. Zamanında çok top oynadım ama bu işleri çok sevdiğim için futbolla ilgilenmeme imkan yok. Haftalık kaset yetiştiriyorsunuz ve düşünsenize bir sakatlığın hem size hem de ekibe getireceği külfeti Futbolcu olmayı da çok isterdim ama ben bu işten de çok mutluyum vezaten futbol için ben yaşlandım

Çekim harici zamanlarda neler yaparsın?
Yerli ve yabancı film izlerim amaben setleri ziyaret etmeyi daha çok seviyorum.Film çekmek ayrı bir şey ama çekildiği ortamı görmek daha ayrı. Ekrana yansıyanla birebir gözle izlediğiniz çok farklı. Biri montajlanmış, diğerinde nelerin olduğunu, nelerin olmadığı görebiliyorsunuz. Yönetmenin nelere hayır dediğini... Zaten yönetmenin nelere hayır dediğini çözdüğünüzde artı zaten ortaya çıkıyor. Ben Mustafa Hoca'nın setlerinin yanısırahangi set olursa olsun gidip izlerim..

Hobilerini sorsak
Klasik araba hastasıyım. İki arabam var. Biri hurda. 72 Model bir arabamla uğraşmaktan inanılmaz mutlu oluyorum. Boş vakitlerimin neredeyse yüzde 80'ini orda değerlendiriyorum Yeri geliyor annemi babamı bile göremiyorum. Bir de en büyük hobim hikaye yazmak. Üç tane dizi, iki tane film projem var kendi yazdığım. Hatta iki gün önce yine yazdım araba kullanırken

Nasıl yani?
Muğla İstanbul arası 800 km. Ben, o 800 km'yi mola vermeden katediyorum.. Çok seviyorum. Araba hastasıyım ama uyuyorum. Uykunun önüne geçmenin yolunuböyle buldum. Yol boyunca hikaye düşünüyorum. Bir şeyler bir şeyleri üretirken uyku falan kalmıyor. Zihnim açılıyor, inanılmaz pratik oluyor ve gidene kadariki tane hikayeyi yazmış oluyorum 800 kilometrede.

Hayata geçirilebilecek hikayeler mi?
Hepsi günlük hayatla ilgili. Çok uçuk şeyleri bilerek düşünmüyorum. "Transformers" var benim çocukluğumun çizgi filmi... Hala severim. Şu anda inanılmaz derecede izleniyor. Ben onun üzerine bir hikaye yazdım, ama Türkiye versiyonunu Maliyete neredeyse hiç yok. Kendi arabamı kullanacağım. Bir arabayı da oyuncu yapmak gibi küçük bir şey benim niyetim. Böyle hikayelerim var. Küçük bütçeli. Tamamen oyunculuk ve duyguya yönelik. Melesa "Ayı" diye bir sevgi filmi var ve ben ona aşığım. Çekilmiş en duygusal film, izlediğim en duygusal belgesel. Belki de benim aşırı duygusallığımdan kaynaklanıyor


Çekimlerde kendini eleştirdiğin oldu mu hiç?
Kendimle ilgili çok zor beğenirim.Bütün ekip dizi izler, ben öyle uzaktan bakarım. Ahh! benim sahnem çıktı. Ahh! bu olmamış diye kendimi çok eleştiririm, Bu özellikle Baba Ocağı'nda çok fazla oldu.Babaocağına çok iyi başlayamadım ama iyi bir şeyler yaptığımı düşünüyorum. En azından komedi dizinin içinde ben daha oturaklı birini oynamaya çalıştım bilerek. Çünkü benim "Zoraki Koca" çok eğlenceli bir karakterdi. Çok eğlenceli bir diziydi. Bende orada çok neşeli bir adamı oynuyordum. Burada onu yapmak istemedim. Mustafa Hocadan teklif geldi dediler. Mustafa Hoca aksiyon çekiyor. Deli Yürek, kurtlar Vadisi, Yandım Ali.Koşturarak gittim çünkü tam benim istediğim şeyleri çekiyor. Gülerek Yanıldın. Bu sefer eğlenceli iş yapacağım' dedi ve ben yıkıldım. Hocam, ben bekleyeyim' dedim. Hoca Hayır' dedi. Baba Ocağı'na geliyorsun. Antreman yapacağız.'Baba Ocağı'naBana şarkı söyleteceklerdi. Olmadı. Kabul etmem mümkün değil di. Selim kadar başarılı olamazdım...

 
Çalıştığın sektörü değerlendirir misin?
Çok gencim ve bu sektörde benim tarzım oyuncuların ayakta kalması çok zor. Çünkü inanılmaz bir canavar gibi bu sektör. Çabuk tüketiyoruz. Eski aktörleri biliyorsunuz. Cüneyt Arkın'lar olsun, Kartal Tibet'ler olsun. Kartal hoca benim Zoraki Koca'da yönetmenimdi. Hala insanların bildiği aktör. Ben 3.5 senedir bu işi yapıyor ve tüketilmedimse bu kendi adıma bir başarıdır. Gerçekten zor bir yerdeyiz. Taktik, ileriye yönelik planlar diye düşünüyorum ama tabii ki kader, kısmet veşansı da unutmamak gerek. İnsanlara yönelik yanlış bir şey yapmamaya çalışıyorum. İnsanlar beni sevdi ben de onları seviyorum. Hem ekranda hem özel hayatımda. İzlemeye devam etsinler. Çok güzel, tadı olan işler yapacağım.

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Mizah yaşamdaki çelişkilerden doğar

Müzik yapmak nefes almak kadar önemli

Hakan Aysev: Benim tek kahramanım Annem

Şeker Ağa konuk

Kendi romanlarımın kapaklarını kendim tasarlayıp yağlıboya tabloya işliyorum

Huzurlarınızda Yücel Erten!

Arşiv