Can Sen- Sen Can

Bazen gazetecilik sayesinde bir çok güzel şeye tanık oluyor, tanıdığını zannettiğin kişinin farklı, gizli yanlarını öğreniyorsunuz. Buca Ege Giyim Organize Sanayi - BEGOS Başkanı Şener Kırıkkaya’nın Öğrencilik dönemindeki kazanımlarını, yemek yapma tutkusunu, iş yaşamını, pandemiye ve çocuklarının adındaki gizemi öğrendik.

  • 0
  • 9.026
Can Sen- Sen Can
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:




Bazen gazetecilik sayesinde bir çok güzel şeye tanık oluyor, tanıdığını zannettiğin kişinin farklı, gizli yanlarını öğreniyorsunuz. Buca Ege Giyim Organize Sanayi - BEGOS Başkanı Şener Kırıkkaya’nın Öğrencilik dönemindeki kazanımlarını, yemek yapma tutkusunu, iş yaşamını, pandemiye ve çocuklarının adındaki gizemi öğrendik.  

Aylin Akdoğan: Sevgili Başkanım Ekonomiyi hava değişimine gönderelim istedik.  İzin verirseniz az ekonomi çokça sizi paylaşalım istiyoruz. Önce okurlarımıza kendinizi tanıtır mısınız?

Şener Kırıkkaya: Makedonya Tikveş'li olan babam,  Gülcemal vapuruyla İstanbul’a geldiğin de iki yaşındaymış. Kurtuluş savaşına katılan amcalarım Kuvay-i Milliye kuvvetleriyle Ödemiş Tire bölgesinde görev yapmış, bölgeyi, beğenince Makedonya da bulunan ağabeylerini ( dedem ve amcalarımı) Tire ye yerleştirmiş. Annem Girit kökenli. İki ağabeyimden sonra evin en küçük oğlu olarak, 1959 İzmir Tire’de doğdum.  İlk orta ve liseyi Tire' de tamamladım. Buca Eğitim Fakültesi Matematik Bölümü’nün ardından Gazi Üniversitesi Maliye Fakültesi Mali Planlama Bölümü’nden mezun oldum. Askerlik, evlilik derken, 1988 yılında, tekstil baskı sektörüyle başlayan iş yaşamım halen devam ediyor. CNS Tekstil Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı, evli, iki çocuk babasıyım…

AA: BEGOS sizin için ne ifade ediyor?
ŞK: BEGOS- Buca Ege Giyim Organize Sanayi demek, İzmir'in şehir merkezinde, sanayinin, üretimin, iş gücünün kalbi demek, Türkiye Ekonomisi için ihracat, ülke için ferahlık, zenginlik, kazanç demek, tüten baca, istihdam demektir. BEGOS, kurulduğu (1996) yıllarda ağırlığı tekstil firmalarından oluşan bir yapıya sahipti. Dönemin Ege Giyim Sanayicileri önderliğinde, dönemin ileriyi gören müteşebbis sanayici dostlarımızın girişimleri, belediye, kamu kurum ve kuruluşlarının çabalarıyla 53 hektarlık bir alanda Kooperatif olarak  kurulmuş, daha sonra karma bir yapıya çevrilmiş ve pek çok değişik  sektörle şu anda 112 fabrika ile üretmeye devam ediyor. Alan genişliğinin avantajıyla, yenileriyle birlikte ortalama 150 fabrika olacak şekilde planlandı. Mevcut haliyle yaklaşık 5000/ 6000 kişiye istihdam sağlanan BEGOS’ta kurulacak yeni fabrikalar tamamlandığında gururla söylüyorum ki bu sayı on binleri bulacak ve yıllık 300 milyon dolarlık ihracat katkısını yakın bir gelecekte 500-600 milyon dolara yükseltmeyi hedefliyoruz. 

AA: Önce CANsen ve SENcan’ı öğrenelim.  Armut dibe düştü mü?
ŞK: İsimlerin gizeminden başlayalım. Oğlumuz doğduğunda Eşime olan sevgim nedeniyle Canan’ın “Can”ını koyayım diye düşünmüştüm. Eşim, “olmaz, yarısı ben, yarısı sen” deyince Şener’in “Ş”sini “S” yaptık, Cansen oldu, böylelikle kızım dünyaya gelmeden onun da anı konulmuş oldu; Sencan…

Evet, Armut Dibine Düştü. Oğlum ve kızım tekstilin tozunu yuttu. Tekstilin içerisinde, çekirdekten yetiştiler. Şimdi birisi üretiyor, diğeri baskılarını yapıyor.

Aile şirketimiz olan CNS Tekstil firmamızın Genel Müdürü,  E.Ü. Spor Akademisi mezunu  oğlum Sencan, çocukluğundan beri futbola meraklıydı. Galatasaray yıldız takımına transfer olduğunda henüz 14 yaşındaydı. Alt yapı hocaları tarafından özellikle Fatih Terim’in oluruyla Galatasaray tarihinde en genç profesyonel futbolcu olan birkaç çocuktan biriydi. Yıldız ve genç takımlarında oynadı. Talihsizlikler yaşayıp sakatlanınca genç yaşta futboldan soğudu. Şimdi Futbol sevdasına bir de  otomobil sporlarını ekledi. Ralli şampiyonalarına katılıyor, başarılı iş yaşamı ve spor yaşamı bizlere her zaman gurur veriyor.
Bilgi Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve İşletmeciliği mezunu kızım Cansen ise Hazır giyim- konfeksiyon imalat ve ihracatı yapıyor. Ülke ekonomisine katkısı ve istihdam yaratarak genç yaşında üstlendiği sorumluluk ile bizlere gurur veriyor. Tekstil de üretim ve ihracat her yönüyle zor bir iş kolu olduğu için yıllarca konfeksiyon üretimi işine sıcak bakmamıştım, ancak Cansen, genç yaşında sorumluluk alarak 2019 yılında Cannes Tekstil Ltd. Şti’ni kurdu, üretiyor ve ihraç ediyor. Cannes Tekstil olarak almış olduğu siparişlerinin baskılı modellerini ise CNS Tekstil de bastırıyor.

AA: İşiniz güncünüz tekstil…  Peki, mutfakla aranız nasıl?
ŞK: İşimiz gücümüz gerçekten de tekstil. Genellikle ihracat yapan firmalarla çalışıyoruz. Tekstil, özellikle baskı, her an hata yapma riski yüksek ve oluşacak hatanın geriye dönüşü olmuyor. Renk tutmama, renkler arasında bir kayma gibi telafisi mümkün olmayan bir zarara yol açmamak için her aşamasında dikkat ve özen gerekiyor. Çok şükür, yaklaşık 40 yıldır bu mesleğin içerisindeyim ve sanıyorum sektörün en eski baskı firmasıyız. İşimizde en önemli şey zamanlama. Müşterinin istediği zamanda yükleme tarihine göre planlı bir şekilde basmak ve teslim etmek zorundasınız.

Mutfağa gelince; aram çok iyidir. Üniversite yıllarımda arkadaşlarımın evlerinde paylaşılamayandım. Yaz tatillerinde restoranlarda çalıştığım,  öğrenci evlerinde bekar yaşadığım için yemek konusunda hatırı sayılır bir tecrübeye sahibim. Biz İzmirlilerin zengin bir mutfak kültürümüz var. Otları toplar, etle buluştururuz. Zeytinyağı ve tereyağı vazgeçilmezimizdir. Yemek yapma tutkusu iş yaşamımızın haricinde fabrikamızın altına restoran açma isteği doğurdu. Levhası olmayan, sadece dostlarımızın referanslarıyla gelinebilen, dostlarımızla paylaştığımız mutfağımız (yabancıya kapalı) garson ve aşçısı olmayan EV konseptinde bir mekan. EV Restoranımızda yemek yapma konusunda iddialı olan arkadaşlarımıza dilediğince yemek yapabilmeleri imkanını sunuyoruz ve “EV”imiz 6 yıldır bu değişik konseptiyle dostlarımızın ilgisini çekiyor.

Umarım en kısa zaman da pandemi son bulur ve yine o güzellikleri paylaşır, sobamızın etrafında buluşur, o eski günlerimize geri döneriz. Sonuç olarak tüm yemekleri keyifle yapar ve paylaşırım. Ayırt etmek istemiyorum ama menengeç ve kuzu etli güveç favorimdir.

AA: Canan hanım en çok hangi yemeği sever? Ona yemek yapar mısınız?
ŞK: Canan yemek yeme ve yapma konusunda inanılmaz seçicidir. Her yemeği yemediği gibi herkesin elinden de yemez. Günlerce aç gezer, sevdiği yemek yoksa sofradan aç kalkar. Zayıflığının nedeni de budur. Yaptığı yemekleri kendisi tatmaz ama parmaklarınızı yersiniz. Restoran işletmeciliğini başarıyla sürdürmesinin nedeni de budur. Onlarca çeşit yemeği, sıcakları, soğukları, salataları açık büfede sunar. Mekanın prensibi gereği kimse yiyeceğinden fazlasını almaz, böylece israf da olmaz… Bu tarzı, Yörük kızı olmasıyla da ilgilidir. Misafirperverdir. Onlarca insanın karnını doyurur ama sadece benim elimden çıkan yemekleri yer. Dostum, işim zor ama katlanıyorum…

AA: Hobilerinizden, fobilerinizden bahseder misiniz?
ŞK:
Futbol tutkum var. Hiç bir takımı tutmam ama amatör kulüplerin maçlarını bile izlerim. Denizi ve balık tutmayı çok severim. Hiç görmediğim, bilmediğim yerleri keşfetmek heyecanlandırır beni. İşim gereği çok sık çıktığım yurt içi ve yurt dışı seyahatlerim buna ilaç olurdu. İzmir Tavla Derneği üyesiyim. Uluslararası ve Türkiye tavla turnuvalarında şampiyonluklarım var. Eşim de iyi bir tavla oyuncusudur, sıkı bir rakiptir. Kıran kırana mutlaka her akşam evde tavla maçı yaparız. Genel de yenerim laf aramızda. Ofiste bilardo masam var. Boş vakitlerimde oğlum ve kızımla da bilardo oynamayı çok seviyorum. Hiç bir fobim yok. Günü ailemle dostlarımla keyifli bir şekilde yaşamayı seviyorum.

AA: Spor var mı?
ŞK:
Eskiden halı sahada futbol oynamayı seviyordum. Yürüyüşü saymazsak son zamanlarda spor yapamıyorum maalesef. Yoğun bir iş temposundayım. Gün içerisinde bedenen yeteri kadar yorgun düştüğüm için düzenli beslenip düzenli uyuyorum.

AA: Tek kelimelik bir soru: Pandemi
ŞK: Pandemi. Öğrendiğimiz bildiğimiz bir çok şeyin değişimi. Yeni dünya düzeni.

AA: Sanat desem?
ŞK: İyi bir müzik dinleyicisiyim. Üniversite yıllarımda Turgay Tanülkü Hoca'mızın önderliğinde Gazi Üniversitesi Gençlik Tiyatro Kulübü’nü kurmuştuk. A. Kutsi Tecer'in Köşebaşı oyununda "Bey ağabey" rolünü oynamıştım. Keyifli günlerdi. Tiyatroyu hala çok severim. Kültür ve Sanat faaliyetlerini fırsat buldukça takip ederim, izlerim.

AA: Elinize bir fırça, bir palet, bir de tuval versek ne çizmek isterdiniz?
ŞK: Dünya genelinde adaletin, eşitliğin, barışın hüküm süreceği dünya insanlarının kardeşçe yaşayabildiği, mutlu çocuklar, mutlu insanlar çizmek isterdim.

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Mizah yaşamdaki çelişkilerden doğar

Müzik yapmak nefes almak kadar önemli

Hakan Aysev: Benim tek kahramanım Annem

Şeker Ağa konuk

Kendi romanlarımın kapaklarını kendim tasarlayıp yağlıboya tabloya işliyorum

Huzurlarınızda Yücel Erten!

Arşiv