Her başarılı kadının arkasında bir erkek var

Turizmci, Matematik öğretmeni, tarımı, çiftçiyi düşünerek kooperatifler kurulmasına önderlik eden, İzmir Köy-Koop Birlik Başkanı, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in de eşi, iki doğum günlü Neptün Soyer ile birlikteyiz.

  • 0
  • 2.456
Her başarılı kadının arkasında bir erkek var
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

Mehmet KURT: Sevgili Neptün Soyer’in özellikle bilinmeyen yanlarını konuşalım mı? Buyrun…
 
Neptün SOYER: Peki… 1966’nın 23 nisanı 24 nisana bağlayan gece 01.30’da Babamın görev yaptığı   Balıkesir 9. Ana Jet Üssünün sağlık ocağında dünyaya gelmişim. Hatta, annem; “23 Nisan’da çocuklar bando sesleriyle törene giderken, bende ambulansla hastaneye gidiyordum” der. Annem benim doğum günümü hep 23 Nisanda, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’yla kutlar. Nüfusumda 24 Nisan yazdığı için ben de hep iki gün doğum günü kutlarım. 23 Nisan doğum hikayemi bilmeyenler hep 23 nisanda kutlar, kendim de hem 23 nisanda, hem de 24 nisanda kutlarım…
Babam Trabzonlu, annem Erzurumlu, Anne tarafım Ahıska’dan gelmişler, bir kolumuzda Ahıska Türklerinden.
Eğitim hayatım babamın görevi nedeniyle Anadolu’nun çeşitli yerlerinde sürdü. 1980’de babam son görev yeri İzmir’e  dönüşüyle ben hayatımı İzmir’de devam ettim. Evliliğim, Çocuklarım, iş hayatım, kendi hayatım. Turizm çok uzun yıllar hayatımızın büyük bir kısmında yer aldı. Kendi işletmemizde, ya da diğer başkalarıyla da çalıştık, sonra matematik öğretmenliği. Hayatımız hep yarım adada devam etti…

 
MK: Sevgili Tunç Başkan’ın Seferihisar’a başkan oluşuyla birlikte Kooperatifçilik başta, özellikle kadınlara yönelik çalışmalarınız ön plana çıkmaya, dikkat çekmeye başladı. Açar mısınız? 

NS: Çok normal değil mi? Tunç’u da kimse bilmiyordu aslında. Kasabada birbirimizi biliyorduk. Belediye başkanlığı ne yaptı? Sizi daha bilinir kıldı. O zaman benim yaptığım öğretmenlik de, kooperatifçilik de bilindi. Dolayısıyla bilinirlik biraz da o  anki durumlar tabii ki. Belediye Başkanlığı’nın ve kooperatifçilikte benim seçilmişliklerim de öne çıkardı. Çünkü koooperatiflerde genelde erkeklerin söz sahibi olduğu yönetimler var. Ama benim o kooperatifçilikte bir kadının yönetimde olması, İzmir Köykoop Birliğinde bir kadın başkan seçilmesi, daha sonra Köykooplarda genel başkan olmam   derken, Tunç’un bilinirliğiyle beraber benimde bir kadın olarak; “aslında tarımda sözü var bu kadınların. Ne kadar emeğimiz varsa o kadar da sözümüzde olsun. Bu karar mekanizmalarında biz de varız dedik”. Bilinirlik biraz öyle ortaya çıktı herhalde. Biraz de merak ettiler. Bir de adım da değişik ya. Bu isim doğru mu? Bu isim feyk (Fake) diyenler bile oldu, kim bu diye merak edenler de…
 
MK: Kooperatifçilikteki hedefiniz Nedir?
 
NS: 1960’larda İzmir Köy koop Birliği’nin Mahmut Türkmenoğlu ve arkadaşları tarafından kurulduğu dönemlerde asıl hedef ihracat imiş. Milli Ekonomimize, bu memlekete döviz kazandırmak istemişler ve bunu yapabilmişler. Ulamış Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ilk mandalina ihracatı yapan kooperatifimizmiş. Bizim artık satışta da söz sahibi olabilen, pazarlamayı iyi yapabilen kooperatifler olmamızı istiyoruz, üçümüz beşimiz değil, Köy koopun çatısındaki kooperatiflerin bir şekilde güçlenmesini istiyoruz. Neptün Soyer, yönetim, Köy Koop böyle işler istiyor ama bunları yaparken bağlı bulunduğumuz kurum ve kuruluşlar var. Desteklemelerden kastımız hep oydu. Bu yolu alırken bir takım kamunun kolunuza girmesi, yol göstermesi lazım. Teşviği verirken teşviği verdikten sonraki süreçte üretimlerinize de bir takım danışmanlarla yol göstermesi lazım. Yani Bir tarımsal planlanmanın da olmasını söylüyoruz. Türkiye’de üretim yapılırken daha planlı bir tarımın olması gerektiğini gösteriyoruz. Biz kooperatiflerde hedef gösterirken, kendimize hedef koyarken tarımı beraber yaptığımız kamu ve kuruluşlarda  bu hedefte o yolda yapılacak olanları da hep söylüyoruz. Bunun olması, gerçekleşmesi için elimizden ne gelirse yapıyoruz. Aslında kooperetifçilik o kadar önemli ki… Mesela okulların kantinleri kooperatif mantığıyla neden işletilmez ki? Yani, o okulda, o mahallede o okulun velisiyle, okul aile birliğiyle yapılacak kooperatifçilikle kantinler daha iyi, daha adil gıdanın gelebileceği yerler olmasın?. Okullardaki çocuklarımızın bizim bu kooperatif mantığıyla yediklerinden emin olalım bizde. Dondurulmuş, katkılı gıdalar mı yiyorlar diye düşünmeyelim bizde. Böylesi daha doğru olmaz mı? Bir öğretmen bir kooperatifçi olarak bunun doğru olduğunu düşünüyorum…
 
MK: Neptün Soyer nasıl bir eş, nasıl bir annedir ve de Çocuk ta yaparım Kariyer de sözü onun için ne ifade ediyor?
 
NS: Mehmet Beyciğim onu lütfen Tunç’a sorun. Ben nasıl bir eş olduğumu, nasıl bir anne olduğumu ben nasıl bir eş olduğumu bilemem.  Tabii ki benim olmak istediğimdir de yani ben nasıl olmuşumdur onu lütfen bir dahaki sefere Tunç’a, Defne ile Duygu’ya sorun lütfen…  
Benim babamdan dolayı Karadenizli olmam nedeniyle bir yükseliveririm şöyle. Sakin, durağan bir kadın değilim. Ama, sorumluluk almayı seven bir insanım. Aile yapısında anne ve eşken de o sorumluluk almak bir çok şeyi kolaylaştırıyor aslında ev hayatında. O kadar sorumlu hissediyorum ki kendimi. Mesela ev içinde, ev dışında varsa sorumluluklarım yaptıklarımdan yorulmam yaptıklarımdan. Beklentilerimi de çok yüksek tutmadığım için evde herkes böyle evinden memnun olsun, mutlu olsun da isterim. Melesa sabah kalkarlar, mesela mutlaka ayakkabılarını boyarım. Bunlara kadar düşünürüm. Seviyorum evde olmayı da ama dediğim gibi kolay da bir eş değilim herhalde. Tunç genelde iyi der benim için ama, kolay gelmez. Çünkü Tunç Soyer gerçekten çok daha dengeli diyelim. Kariyer de yaparım çocukta yaparım. İnsan isterse her şeyi yapar. Toplumda bu doğanın bir parçası olarak bize verilen sorumluluklar neyse hepsini yapmaya çalışıyorum. Yani,  evet anne oldu, eş oldum, öğretmen oldum, arkadaş oldum, çocuk oldum, annemin babamın çocuğu, kardeşlerimin ablası, kardeşi oldum. İyi insan olmaya çalışıyorum ama insansınız işte. Akınız karanız. Daha çok beyaz, daha çok iyi, daha çok vicdanlı olmaya çalışıyorum. Bir şeyleri törpülemek lazım. Bunlar için uğraşıyorum.  
 
MK: Tunç Başkan nasıl bir eştir? Sizin onun arkasında olduğunuzu biliyoruz, O da sizin arkanızda mıdır?
 
NS: Biraz önce söylemiştim. Tunç ta benim arkamda durur, duruyor. Geçenlerde İstanbul’da bir ödül töreninde, ekonomi Yazarlarının verdiği bir ödüldü bu. Türkiye’deki Dayanışmacı Ödülünü İzmir’deki erkeklere ve Tunç Soyer e ithafen aldım. Çünkü gerçekten şu söylenen söz var ya, her başarılı erkeğin arasında bir kadın, bu aslında erkek kadın hikayesi değil. Mehmet Kurt bir şey yaparken, arkasındaki insanlar, yanındaki yoldaşları sizi bir yere getiriyor, ya da sizi soğutabiliyor. Benim içinde öyle. En yakınımdaki, eşim, çocuğum, annem, kardeşlerim beni gerçekten desteklerler, ya da şöyle; yanlış bir şey yapılmışsa, yanlış bir şey söylenmişse, yanlış bir yoldaysanız sizi uyarandır aslında. Tunç’da öngörüsü çok yüksek bir insan. Entelektüel düzeyi çok yüksek bir insan. Beni bırakın sözle desteklemesini bir kenara koyun. Hiçbir şey söylemese bile onun okuduğu kitapları, oraya buraya bıraktığı notları okuyarak bile kendimi geliştirebiliyorum. Gerçekten Entelektüel düzeyi çok yüksek o anlamda ve çok faydalanıyorum…
 
MK: Nasıl tanıştınız? Kim kimi baştan çıkardı?
 
NS: Biz, aynı camianın çocuklarıyız. Onun babası da asker, benim babam da asker., Biz birbirimizi 80’lerin sonunda tanıdım ama babalarımız ve annelerimiz 1960’larda tanışmışlmar. İkimizin babasın ilk görev yeri Kütahya, son görev yeri İzmir. L-Lojman hayatı illaki tanışıyorsunuz. Bizi aslında bir araya getiren Tiyatro, sanat, tiyatkro sahneleri.. İkimiz de tiyatroyu çok seviyoruz. İyi ki sanat var…
 
MK: Mutfakla aranız nasıl? Bu kadar aktiflik arasında mutfağa zaman bulabiliyor musunuz?
NS: Çok çok iyi. Hem çok iyi yerim, Çok da iyi pişiririm. Bamyayı pişirmeyi çok aklıma getirmem. Onun dışında benr her şeyi çok severek yaparım. Makarna, pilav, sebze. Mesela evde enginarlar var, eve gidince temizlemem lazım. Her şeyi kendim yapmaya çalışıyorum. Bana annem kendime çok hoyratça davrandığımı söylüyor. Herşeyi taşıma, heyşeyli böyle yüklenme, Sırtına alma. Böyle bir halim var. Aman kimseye yük olmaylayım. Aman biraz daha uyusunlar. Onlar biraz daha otursunlar. Böyle bir insanım, Yaparım bir gün size de…
 
MK: Neptün Soyer’in gelecek ile ilgili hedefleri, düşünceleri neler dir?
 
NS: Aslında Pandemi de gelecek, galiba böyle biraz uzayacak gibi düşünürken, hep umudumu koruyan bir insanım. Gelecekle ilgili çok fazla, toplumsal bakıyorum. Belirli bir yaştan sonra zaten şunu düşünüyorsunuz. Benim bu memlekete borcum var. Bir kere o borcum ödeyeceğiz şimdi o dönemdeyim ben.  Umudumuzu kaybetmeyeceğiz bu memleket için. Ama birbirimize de güven vereceğiz ve güveneceğiz. Bilhassa bir siyasi eşi olmanın getirdiği handikapı uzun yıllardır yaşıyorum. Bu güvensizlik ortamında hem aydı şeyde eleştiriler, değerlendirmeler geliyor. Siz bunu nasıl değiştirebilirsiniz? Yaptıklarınızla.  Siyasiler 5’er yılık dönemlerle geliyor. Köy Koop birliğinde seçimlerimiz 2 şer yıllık. Dolayısıyla vadedeceğiniz şeylerin olabilirliğini, çalışmalarınızı çok iyi anlatmanız lazım. Çok iyi göstermeniz yazım. O güveni karşıya vermeniz lazım. Çünkü Türkiye’de bir travma var. İnsanlar artık umutlarını böyle kaybetmişler. Birileri gelmiş 5 yıllık konuşmuş ve gitmiş. Bir insan için 5 yıl çok kısa bir zaman değil, ama bir bir belediye başkanının geldiği 5 yıl kısa bir zaman. Dolayısıyla insanlar çok şey beklemiş ama eline bir şey geçmemiş. Onun travmasını yaşıyoruz. Fakat umudumu kaybetmiyorum ben gelecekle ilgili. Tarımın daha planlı yapılacağına, Anadolu topraklarının bereketinin hak ettiği yeri bulacağına inanıyorum ve onun için çalışıyorum.
 
MK: Yerli Tohum Ata Tohum, İthal Tohum Nedir sizce
 
NS:  Yerli de demeyelim artık ata tohumu diyelim. Çünkü yerli de sonuçta ithal gelmişin burada  iyileştirilip kullanılmış, bir sürü hikayeler var. Ben ata tohumu diyorum. Bizim Seferihisar’da başlattığımız hikayede Can Yücel Tohum Merkezi, Can Yücel’in Datça’daki kahvede köylüye söyledikleri… Herkes bankerde parasının peşine düşerken Can Yücel Diyorki. “Bu Kadar paranızın peşine düşerken tohumu unutuyorsunuz. Esas tohumunuza sahip çıkın” müthiş bir hikaye bunu Can Yücel’in kızlarından dinlemiştik. Biz de bu tohum hikayesine çok inanıyoruz. Şu söyleniyor: Bu tohumların verimi düşük, nüfus arttıyor. Bu insanları daha iyi doyurmak lazım. O zaman, evet doğru, daha iyi tohumlar üretmemiz gerekiyor. Ama ata tohumlarımızı yok etmek doğru değil. Demekki ata tohumumuza sahip çıkacağız. Daha çok ürün veren tohumlarla da tarım yapacağız. Ama ata tohumumuzu da başkalarının celine teslim etmeyeceğiz. Karakılçık hikayesi buydu. Çok da güzel çoğalttık takaslarla. İzmir’in birçok yerinde var. Bakın Menemen ovası, Ödemiş, Küçük Menderes’te Tire- Ödemiş, Kiraz… Her tarafa karakılçık ektik. Yarımadada zaten başlattık. Aşağıda Torbalı tarafında, bunun yşanada başka tohumlarda atalık ekledik. Atalık tohum bizim geleceğimiz, kökümüz, geleneğimiz, herşeyimiz. Öyle bakıyorum.
 
8 Mart dünya Kadınlar günü nedeniyle özel hazırlanan sorulara geldi sıra:
MK: Bu bölüme Toplumsal Hayatta Kadının Yeri? İle başlayalım.
 
NS: Bir İzmir Penceresi var, bir de ülkemizin penceresi var. İzmir penceresinden daha refah, daha ferah, daha aydınlık bir gelecek görüyoruz biz ve bu aydınlığın bu ışığın bütün ülkeye yayılmasını istiyoruz. Ama yok mu sorunları kadının? Var. Kadının eşitliğe ve adalete ihtiyacı var. Bu eşitlik ve adelet aslında bütün toplum için. Erkekler içinde aynı adaleti istiyoruz, aynı eşitliği istiyoruz. Toplumda sadece zaten biraz kooperatifçilikte de kadının varlığını ve söz hakkını masaya taşımak için gayret gösteriyorum. Yıllarca iş insanı bilim insanı bunların mücadelesini verdi. İzmir’de kadın dediğimiz gibi her başarılı kadının arkasında İzmir’de bir erkek var. Biz böyle bakıyoruz İzmir’de. Sivil toplum örgütlerinde çalışmaları çok yoğun. Kadın çalışmalarını çok başarılı yürütüyor. Destek olan yerel yönetimlerdeki belediye başkanlarımız erkek. Onların da büyük desteklerini alıyoruz ama bu yetmez. Kadının toplumdaki eşitliğini sağlamamız için hepimizin topyekün bunda mücadele etmesi lazım.  
 
MK: Eğitimde fırsat eşitliği var mı? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
 
NS: Her şeyde. İş hayatında da, işe alınırken de, eğitimde de, Kız çocuklarının okumasıyla ilgili… Yetmez, yapılan hiç bir şeyin yeterli olduğunu düşünmüyorum. O eşitlik seviyesine gelebilmek için Türkiye’nin her yerinde bu seferberliği, eğitimde eşitlik için sağlamamız gerekiyor
 
MK: Siyasette Kadının Yeri size göre nerede?
 
NS: Çok düşük. Yok. Bu bir yerden, bir söylemden yetmiyor. Daha çok farkındalık yaratmamız gerekiyor. Kadının siyasette, kadının tarımda, kadının iş hayatında, eğitimde, ekonomide, sosyal hayatta her yerde daha çok olabilmesi için bir devlet politikası olmalı. Yani aileden sorumlu devlet bakanlığının daha önce başı kadındı. Bu neye yarardı bize? Olumlu uygulamaların daha çok yapılması. Nedir o olumlu uygulamalar. Bazı çevreler bunu tartışıyor kota mı, öyle mi, böyle mi diye? Ama önce partilerin kendi içinde buna karar vermesi ve uygulaması gerekiyor. Tabii ki bizim de talepkar mı olmamız gerekiyor?. Tabii ki biz okuldu öğretmlenler olarak çocukarı yetiştirirken, aileler çocuklarını yetiştirirken bu eşitliği onlara daha iyi anlatmamız gerekiyor. Neden toplumda eşitlik?. Çünkü bir toplumun gelişebilmesi için gerekli. Gelişmiş ülkelere baktığımızda kadın ve erkeğin eşitliğini görüyorsunuz. Önce eşitlik ve adalet görüyorsunuz.  
 
MK: Bir türlü önlenemeyen kadına taciz, şiddet, kadın cinayetleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
 
NS: Gene söz politika. Bakın İstanbul sözleşmesini tartıştık bir 1 yıldır değilmi? Sokaklara çıktık, isyan ettik, olmaz dedik. İstanbul Sözleşmesi yaşatır diyoruz. Şimdi bir sessizlik, bir suskunluk. İstanbul Sözleşmesi İstanbul’da ortayla çıkmış, İstanbul’da imzalanmış ve ilk imzacısı Türkiye. Bu çok önemli, çok kıymetli bir şey. Burada hangi maddeye takılıp ta bunu kaldıracağız diyorsunuz? Kadına şiddetin önlenmesinde kadını yaşatandır İstanbul Sözleşmesi. Sözünüzde duracaksınız. İstanbul sözleşmesine ilk imzayı atansınız. Ne oldu da bundan vazgeçiyorsunuz Bana bunu anlatacaksınız. İkna olmuyorum ben ve onun için İstanbul Sözleşmesi yaşatır diyorum…
 
MK: Okurlarımıza ve bizimizmirtv izleyicilerine son sözünüz ne olur ?
 
NS: Kadına seçme ve seçilme hakkının başladığı gün, 8 Mart gibi çok önemli birkaç gün var ki bunları farkındalığı oluşturmak için bir araya gelmeyi ve söylemlerimizi devam ettirmeliyiz. Politikaların değişmesi için ya da o kürsülerde söylenenlerin uygulanması için elimizden ne geliyorsa yapmalıyız.    
 

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Mizah yaşamdaki çelişkilerden doğar

Müzik yapmak nefes almak kadar önemli

Hakan Aysev: Benim tek kahramanım Annem

Şeker Ağa konuk

Kendi romanlarımın kapaklarını kendim tasarlayıp yağlıboya tabloya işliyorum

Huzurlarınızda Yücel Erten!

Arşiv