İZMİR, BİYOTIP VE GENOM ENSTİTÜSÜ (İBG-İZMİR)’NÜN AÇILIŞINA HAZIRLANIYOR

  • 0
  • 698
İZMİR, BİYOTIP VE GENOM ENSTİTÜSÜ (İBG-İZMİR)’NÜN AÇILIŞINA HAZIRLANIYOR
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

Uluslararası İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi (iBG-İzmir)’nin 9 Eylül 2015’te dünyaca ünlü ve Nobel Ödüllü bilim adamlarının katılımıyla gerçekleştirilecek açılışı öncesinde bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün ve İBG Müdürü Prof. Dr. Mehmet Öztürk’ün  ev sahipliğinde düzenlenen toplantıda açılış ile ilgili bilgi verildi. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın katılacağı açılış etkinlikleri kapsamında Nobel’li bilim adamları Sir Tim Hunt ve Ahmet Üzümcü’nün konferansları yer alacak. 

Toplantının açılışında konuşan Rektör Prof. Dr. Mehmet Füzün, iBG-İzmir’in yapımına 2006 yılında başlandığını ve döner sermaye katkılarıyla yapılmasının planlandığını ifade etti. Rektör Prof. Dr. Füzün, kaynak sağlamak üzere Kalkınma Bakanlığı’na da başvurduklarını ve projenin Cumhuriyet tarihinin en büyük projesi haline geldiğini söyledi. Rektör Prof. Dr. Füzün, “Merkezin açılışını destekleyen dönemin Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkürlerimi sunmak isterim. Dünyanın sayılı merkezlerinden biri haline gelmeyi istiyoruz. Bu şekilde Avrupa’da çok iyi 10 merkez var. Hedefimiz ilk on içinde yer almak. Üniversitemizin adını aldığı ve İzmirimizin kurtuluş gününde yapacağımız açılış bilim şöleni olacak. Bu yıl 74 bine yaklaşan öğrencimizle eğitime başlıyoruz. Bu merkezimiz, Sağlık Teknoparkımız ve Bio İzmir Projemizle İzmir’i sağlıkta inovasyon üssü haline getireceğiz” dedi.

Merkez Müdürü Prof. Dr. Prof. Dr. Mehmet Öztürk ise Türkiye’nin trajik olaylarının yaşandığı bu dönemde, bölge sorunlarının ekonomik yükselmeyle çözüleceğine ve bilimsel faaliyetlerin barışa katkı sağlayacağına inandığını söyledi. Paris’in doğusu ile Hindistan’ın batısı arasında birçok mesajı taşıyan bir merkez olmak istediklerini belirten Prof. Dr. Öztürk, şöyle konuştu: “Böyle bir merkezi kurmak; Türkiye ve Ortadoğu ölçeğinde değil, dünya ölçeğinde de zor bir iştir, biz başardık. Bu merkezin teknik anlamda altyapısının oluşturulması ve uzun vadede Türkiye’nin yıldızı olabilmesi alışılmış şeyler değil. Türkiye’de çok az bulunur bir şekilde rektör ve rektör yardımcılarımız, üniversitenin tüm imkanlarını seferber ettiler.  Yüz kişilik ekibiz, otuz beş kadarı öğrenc,i geri kalanı akademik idari ve teknik personelden oluşuyor. Tam kapasite ile çalışınca beş yüz kişinin girip çıktığı bir merkez olacak. Merkezimizin açılışıyla yüzde 80’ni çalışmaya başlayacak.”

Merkezin 20 bin metrekarelik ana bina ve 8 bin metrekarelik ek bina ile birlikte yaklaşık 28 bin metrekarelik alanda faaliyetlerini sürdürdüğünü belirten Prof. Dr. Öztürk, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Alanın, 8 bin 500 metrekaresi laboratuvarlara, 8 bin 500 metrekaresi teknik, mekanik, ofis ve koridorlara ayrıldı. 13 hizmet birimimizle, ileri teknoloji gerektiren analizlerin yapılacağı imkana sahibiz.  27 akademik ekip oluşturduk. İnovasyon için 7 öncelikli alan belirledik. Bunlar, hedefe özgün ve biyoteknolojik ilaçlar, hücre tedavileri, immunoterapi, nörolojik hastalıkların tanı ve tedavisi, nadir hastalıkların tanı ve tedavisi, tıbbi tanı ve medikal mikroaygıtlar ve hastalık modellerinden oluşuyor. Türkiye’nin her yıl 15 milyar dolarlık mekanik ilaç harcaması var. Türkiye’de 8 bin çeşit ilaç var. Ne yazık ki bu ilaçların hiçbiri Türkiye’de üretilmiyor. Biyoteknolojik ilaçlar her yıl yüzde 20 artarak piyasaya giriyor. Artık Türkiye’nin bu ilaçlarda dışa bağımlı olmaması gerekiyor. Merkezimizde bu ilaçları üretmek için çalışacağız. Bu sayede İzmir’e yeni istihdam alanları sağlayacağımıza inanıyoruz. Koç Üniversiteli ile birlikte yürüttüğümüz ve TÜBİTAK’ın desteklediği ‘Kök Hücre Proje’miz devam ediyor. Kök hücre tedavisi, Akdeniz anemisi ve talasemi gibi hastalıklar için hayati önem taşıyor. Akraba evliliğinden kaynaklanan metobolik hastalıklar en fazla Türkiye, İsrail ve Arabistan gibi ülkelerde görülüyor. Kök hücre tedavisi, metobolik hastalıklar için hayati önem taşıyor. Kan ve deri hücrelerinden kök hücre üretip, karaciğer nakli yapıp, gen bozukluklarını düzeltebilecek hale getirmeyi hedefliyoruz. 3 yıl içinde karaciğer hücrelerini fareler üzerinde deneyebilecek hale geleceğiz.  Son 3 yıldır kanser tedavilerinde önemli heyecanlar yaşanıyor. İmmunoterapi tedavisi ile kanserli hücreleri yenmek için çalışmalar yürütüyoruz.”
 

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Diyabetik Retinopati Hastalığında Erken Tanı Önemli

Yeni Teknolojiler Hayat Kurtarıyor

5 yıl sonra, kalbinin normal atışını duydu

Medical Point, çocuk sesleriyle şenlendi!

Rakiplerini geride bıraktı!

Araç tercihi çevreden yana

Arşiv