Öğretmenlikten Tekstilciliğe

Bu sayıya özel konuklardan biri de tekstil sektörünün, tekstilcilerin duayeni, ağası, babası, abisi, EGSD Ege Giyim Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hayati Ertuğrul…

  • 0
  • 7.618
Öğretmenlikten Tekstilciliğe
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

Bu sayıya özel konuklardan biri de tekstil sektörünün, tekstilcilerin duayeni, ağası, babası, abisi, EGSD Ege Giyim Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hayati Ertuğrul…

Mehmet KURT:  Hayati Ertuğrul’u, öğretmenlikten tekstilciliğe geçiş hikayesini anlatır mısınız?
Hayati Ertuğrul:
1953 yılında Salihli'de doğdum. İlk, orta ve liseyi Salihli’de okudum, Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü Sosyal Bilgiler bölümünden mezun oldum ama öğretmenlik yapmadım. Askerliğin ardından yaşamımızı sürdürdüğümüz Adala Nahiyesi’nde belediye başkanlığı düşüm mevcut başkanın bir dönem daha sürdürme kararı ile suya düşünce tarlalarımızı sürdük, traktörlerimiz, herşeyimiz var, çiftçiliğe hazırlanıyorum ki kuzenim Özkul Giyim sahibi rahmetli Bülent Özkul aradı ve kendisiyle çalışmamı istedi ve Genel Müdürlük pozisyonunda, arabasıyla, eviyle, ikinci adam olarak tekstil sektörüne başladım…

Bir süre sonra firmayı Eşrefpaşa'ya taşıdık. İşime her gün işçilerden önce gelmeyi, işveren olarak kapıyı kendim açmayı, disiplini, fuzuli giderlerin önlenmesini firmada görev yapan rahmetli Zeki eniştemden öğrendim. Gaziemir’de Havalalanı karşısındaki bina bitince açılışını rahmetli Süleyman Demirel ile dönemin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur’un yaptığı modern binaya taşındık. Hiç unutmam açılış günü asansörle yukarı katlara çıkarken babanın elini öpüvermiştim… 1986 yılından 1992 yılına kadar çalıştık, ancak son zamanlarda sancılar başlamıştı. Akrabalığın da getirisiyle sıkıntılar başladı. En belirgini Women Of Özkul markası yaratma çabasıydı. Israrla karşı çıktığım bir israf projeydi. Metresini 4, 5 Mark, 5 mark’a kumaş alan Özkul Tekstil’e bir anda metresi 100 tl civarında ipek kumaşlar gelmeye, o dönemin modelistleri konuğumuz olmaya başlamıştı. İnanılmaz bir israf vardı.  Pahalı, ipek kumaşlar plansızca biçiliyor, dikiliyor, yapılan beğenilmiyor ve onca para çöpe gidiyor. Kolay kazanamıyordu ama çizdiği rota yanlış olduğu için zarar yazıyordu.  Yine orada çalışan Kardeşim Cemil’le konuşarak ayrılmaya, kendi işimizi kurmaya karar verdik. 

Karabağlar’da kız kardeşimin 5 daireli binasını işyeri haline getirerek 1993 yılının 1 Ekim'de çalışmaya başladık. Özkul’da başladığımız dönemlerde 220 adet makine aldığımız Tahir Sevgi’yi arayarak durumu anlattık ve sonra ödemek koşuluyla 39 makine aldık. Kardeşimle beraber başladık ama tabi iş lazım, maddi güç lazım. Ekip açısından sıkıntım olmadı, bizim arkamızdan Özkul’dan ayrılan mühendis ve 3 usta geldi. Arkadaşım Ufuk Akgün’e fason çalışarak kendi işimize başladık. 1,5 yıl fason çalışmanın ardından her türlü belgelerimizi tamamlayarak 1995'te ihracata başladık. 2002 yılına kadar çalıştık. Öğretmen eşim, haftada iki gün dersinden kalan zamanda part time o da bizimle çalışıyor, işi inanılmaz seviyordu. Kadının elininin değdiği yerin, kadının olduğu yerin gerçekten çok bereketli olduğuna o zaman inanmıştım... Her geçen gün büyüyorsunuz, yer yetmedikçe kiralayarak orayı depo, burayı kesimhane yaparken bulunduğumuz sokak Ertuğrul Sokağı olarak anılmaya başlamıştı ama alan bize yetmiyordu. İhracata başladığımız sene eşim emekli oldu. Planlamayı, personeli, pazarlamayı ele aldı, 3 -4 kişinin yaptığı işi tek başına yapıyor. Orada büyümek mümkün değil. Yerimiz dar geldiği için daha büyük bir yer planladık ve burayı satın aldık. Ancak kardeşim orada kalmak istedi. Neredeyse bütün sistemi ona bırakarak buraya geldik.

Burası 5000 metrekare yer,  ödüm kopuyor. Sıkışık tepişik yerden kocaman bir alana gelmişiz, acaba bu iş olacak mı? olmayacak mı? endişesi var. İnanın sabahlara kadar uyuyamadığım zamanlar oluyordu ama dedik ya insanın kalbi güzel olsun. Çok çalıştık, Allah’da “Yürü Kulum” dedi, biz yürümedik adeta koştuk, saat, gün mevhumu tanımadan çalıştık…  

Bir süre sonra kardeşim tekstili bıraktı. Halbuki vakitlice söylese belki de orada kalacağız... Biz eşimle beraber devam ettik. DEÜ İşletme’yi bitiren Büyük oğlum Muzaffer İngiltere’ye gitti, geldi ve bizimle çalışmayı tercih etti. Daha sonra Küçük oğlum Umut katıldı. Aile şirketi olduk. Hepimizin hissesi var; benim, eşimin, iki oğlumun… 

Kurumsallaşma adına görev dağılımı yaptık, ben ihracat, ithalat, gümrük işleri, banka, vergi dairesi, sigorta, finansmanı üstlendi, iş planlama, üretim, personel, fiyatlandırma, müşteri ziyaretleri ise Mukaddes ve Muzaffer üstlendi. Burada müşteri başta güzel, bize verimli olabilecek takım bağlantıları da yaptık. Umut, bir süre sonra kendi başına çalışmak istedi ve aramızdan ayrıldı. İzmir Arena’yı işletiyor.
Buraya yeni geldiğimizde öyle bir badire atlattık ki inanılır gibi değil. Yüzde yüz kapasiteyle hizmet verdiğimiz firma Allah göstermesin battı. Biz o badireyi de atlattık çok şükür.

MK: EGSD Hayati Ertuğrul için neyi ifade ediyor?
HE:
Onu anlatmadan önce izin verirseniz dernekçiliği değineyim biraz. Çeşitli derneklerde federasyonlarda üyeliklerim, delegeliklerim var. 2012 yılından 2020 yılına kadar İzmir Sanayici İş İnsanları Derneği'nde hem yönetim kurulu üyesi hem de üç dönem başkan yardımcılığı görevi, Batı Anadolu İş İnsanları Dernekleri Federasyon’unda iki dönem yönetim kurulu üyeliğim oldu. 1986- 2021, yani 35 yıldan beri bu sektöre emek verdim. Bizim kendimize özgü bir takım gruplarımız var. Gönül dostları, Gönülden dostlar… Haftada,15 günde, 1 ayda bir, hep birlikte arkadaşlarımızda sırayla yemek yer, sohbet ederiz,  gayet de güzel şeyler ortaya çıkar. Bir toplantıda 2019 Ocak ayında Ege Giyim Sanayicileri Derneği-  EGSD’de seçim olacağını ve başkanlığa talip olmam istendi, ailemle paylaştıktan sonra 2019 Ocak’ta aday oldum ve seçildim. İki yılın ardından geçtiğimiz aylarda tüzük değiştirildi ve ben 1 dönem daha görevi üstlendim. Severek yapıyorum…

Başkanlığım nedeniyle Türkiye Odalar Borsalar Birliği, Türkiye Konfeksiyon ve Hazır Giyim Meclisi üyeliğim,  Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği, Moda Hazır Giyim Federasyonu üyeliğim var, hatta Haziran ayında moda hazır giyim Federasyonu’nda seçim var büyük bir ihtimalle başkan yardımcı görevini üstleneceğim. Ege Giyim Sanayicileri Derneği’nin kuruluşuna baktığınızda, Necip Kalkan, Remzi Peköz, Sabri Ünlütürk, Timur Yaykıran, Nedim Örün, Mukadder Özden gibi arkadaşlarım çok güzel işler yapmışlar.

Örneğin Buca organize’yi kuran bizim derneğimize orada aşağı yukarı 5,5 buçuk, 6 dönüm arazi verilmiş ama derneklerin yaşaması için gelir lazım, arazinin vergisi vs. var. Bizden önceki yönetim bunların hesabını kitabını yaparak genel kurulda karar aldı ve arazi satıldı. Derneğin maddi gücü olarak tutuyor, ama elimizi sürmüyoruz. Dernek ile ilgili harcamalarımızı üye aidatları ve 2007 yılında If Wedding Fashion İzmir -Gelinlik Damatlık Abiye Giyim Fuarı’nın yaratıcısı olmamız nedeniyle fuar katılımcılarından alınan paralardan payımıza düşenle karşılıyoruz.

Geçen genel kurulda karar aldık. Pandemi sonrası belirlediğimiz 3, 4 yerden derneğe yakışacak, hem derneğe ofis olabilecek, hem de gelir getirebilecek mülkü satın alarak “Bu da bizim eserimiz diyebileceğiz.” 

STK’lara mal edindirme konusunda tecrübeliyim. Kuruluşundan bu yana çeşitli kademelerinde görev aldığım, 2009-2019 arası 10 yıl başkanlık yaptığım Salihli Eğitim, Kültür ve Dayanışma Derneği’ne Konak’ta 41 metrekarelik bir yer aldık. En azından kira ödemiyoruz. Benden sonra gelen yönetim ahde vefa adına sağ olsun beni onursal başkan olarak seçtiler.

MK: Takım tutar mısınız?
HE:
Evet.  Ben de, çocuklarım da Galatasaraylı. Galatasaray Kongre üyesiyim. Muzaffer’i geçen sene kongre üyesi yaptık sıra Umut da. 29’unda yapılması planlanan genel kurul, haziranda gerçekleştiğinde o yönetimde büyük bir ihtimalle okey alıp Umut’u da kongre üyesi yapacağız…

MK: Burçlara inanır mısınız
HE:
Evet, inanırım. Kova Burcuyum. Çok şanslı ve talihli olduğumu hissediyorum. Mesela, 5. 6. .7. his derler ya, bende çok fazladır. Herhalde burcumdan dolayı…

MK:Peki mutfağa girer misiniz? Mutfakla aranız nasıl?
HE:
Benim yemeklere aram hiç iyi değil. Ne olursa olsun ben yerim ama eşime de yardımcı olurum.  

MK: oldukça yoğun çalışıyorsunuz. Peki boş zaman kalıyor mu?
HE:
Bir kere, dernekçiliğin dışında zaten başlı başına yoğun beceri isteyen bir sektördeyiz. 6 gün çalışıyor, hepimiz sabah çok erken kalkıyoruz. Mesela ben saat 5 gibi kalkarım. Bazen eşimle geliriz. Bizim mesaimiz 07.30’da başlar, 17,30’da biter. Yalnız geldiğim zamanlar evden 05 de çıkar ve buraya gelirim. Yaklaşık 2 saat yürüyüş ve koşu yaparım. Bu her gün için geçerli ve günde 30 bin adıma yakın yürüyemezsem kendimde bir eksiklik hissederim. Mesela şu anda 20 binlerde falanımdır herhalde. Telefonunu açarak gösterdi; bakın, 20.919.  ama günün akşamı da var. Sporu çok severim.

Sabahleyin mesai ziliyle birlikte bütün birimleri gezer, herkese  “günaydın” der, kendimi gösterir, insanları görür, sonra odama çekilirim. Hizmetlimizin getirdiği sade kahve ile 3’ü ulusal, ikisi yerel gazetelerimi okurum. Saat 9,5’a doğru odamdan çıkarım, benim için gün başlamıştır artık…

MK: EGSD Başkanı olarak Pandemi’yi yorumlar mısınız?
HE:
Pandemi bütün dünyayı etkiledi ama Türkiye’yi daha çok etkiledi. Sektörlerin çoğu zor durumda. Pandeminin ilk çıktığı geçen sene Mart itibariyle mevcut işlerimiz, yüklü siparişlerimiz vardı. Bazı müşteriler siparişlerin bir kısmını iptal ederken, bazı müşteriler se ödemeyle ilgili zorluk çıkardılar. Tabi biz ihracat yaptığımız için bunun üstesinden gelebildik. Ama iç piyasaya baktığım zaman şu anda iç piyasa çok kötü. Pandeminin çözümü kapanmaksa tamam, kapanalım. Esnaf Sanatkarlar Konfederasyonu başkanının söylemiyle 2 milyonun üzerinde küçük esnaf var ve durumları gerçekten çok kötü…

MK: 1 elinize fırça,  diğer elinize üzerinde çeşitli renkler olan bir palet verelim. Önünüzde bir tuval var. neyi çizmek isterdiniz?
HE:
Renklerin iç içe girdiği karma karışık bir şey çizmek, beni tatmin edecek bir şeyler yapmaya çalışırım.

MK: Genç Sanayici adaylarına önerileriniz ne olur?
HE:
Çok çalışsınlar, işlerin başında olsunlar, dürüst olsunlar, aşırı lükse kaçmasınlar. Az önce dediğim gibi, herkesten önce işlerine gelip işlerini kontrol etsin, çalışanlarına “Günaydın” desin, onlarla kahvaltı etsin, onlarla öğle yemeği yesinler ve çalışanlarına birlikte yemek yemenin hazzını yaşatsınlar. İşin başında dursun, büyüklerinin tecrübelerini dikkate alsınlar…

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Mizah yaşamdaki çelişkilerden doğar

Müzik yapmak nefes almak kadar önemli

Hakan Aysev: Benim tek kahramanım Annem

Şeker Ağa konuk

Kendi romanlarımın kapaklarını kendim tasarlayıp yağlıboya tabloya işliyorum

Huzurlarınızda Yücel Erten!

Arşiv