Onun Altın Portakalı var

57.Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Fikret Reyhan'ın senaryosunu yazdığı ve yönettiği “Çatlak” filminde oynayan tüm kadın oyuncular Ansamble* olarak En İyi Kadın Oyuncu ödülü verildi. Ödüle layık görülen Gülçin Kültür Şahin, Tuğçe Yolcu, Canan Atalay ve Elif Ürse ile birlikte İzmir Devlet Tiyatrosu Sanatçısı Süreyya Kilimci’de bulunuyor. Dr. Avni Tolunay Özel Jüri Ödülü de verilen filmin İzmirli- Karşıyakalı oyuncusu Kilimci olmazsa olmazdı ve konuklarımız arasında yer aldı.

  • 0
  • 1.388
Onun Altın Portakalı var
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

57.Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Fikret Reyhan'ın senaryosunu yazdığı ve yönettiği “Çatlak” filminde oynayan tüm kadın oyuncular Ansamble* olarak En İyi Kadın Oyuncu ödülü verildi. Ödüle layık görülen Gülçin Kültür Şahin, Tuğçe Yolcu, Canan Atalay ve Elif Ürse ile birlikte İzmir Devlet Tiyatrosu Sanatçısı Süreyya Kilimci’de bulunuyor. Dr. Avni Tolunay Özel Jüri Ödülü de verilen filmin İzmirli- Karşıyakalı oyuncusu Kilimci olmazsa olmazdı ve konuklarımız arasında yer aldı.

Bizimizmir:  Bizimle olduğunuz için teşekkür ediyorum ve soruyorum. Süreyya Kilimci Kimdir? Hangi yapımlarda görev almıştır

Süreyya Kilimci: 1965 yılında doğdum. İzmir Devlet Tiyatrosu oyuncularındanım. Kendimi bildim bileli oyuncuyum. Öğrencilik döneminde Devlet Tiyatrosu’nda çalışmaya başladım. Hayalim Devlet Tiyatrosu  oyuncusu olmaktı, çok şükür’de öyle oldu. İlk başladığım yer benim Adana Devlet Tiyatrosu İdi. 10 yıl görev yaptığım bölgede oyuncu sayısı az olunca 5 oyunda, 6 oyunda birden oynardık. Çok oyunda rol aldım. Çocuk oyununda ağaç oldum, peri oldum, büyük oyununda sağdan geçtim, Elektra da oldum, Keşanlı Ali’nin Zilha’sı da dahil sayısını hatırlamadığım oyunda rol aldım.  Tv’de iki yıl önce Gülperi dizisinde oynadım. Başlayacak olan Kırmızı Kamyon dizisinde rol alıyorum. Sinema filmlerim oldu.  

B:  Yanılmıyorsam Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde bir ilke imza atılarak, En İyi Kadın Oyuncu ödülü filmin 5 kadın oyuncusuna birden verildi. 5 kadın oyuncuya birden ödül getiren Çatlak… Ne kadar çatlak? Filmi özel anlarıyla birlikte anlatır mısın?  

SK: Benim için en özel tarafı başı oldu. İş geldi, görüşmeye gittim. Sonra senaryo geldi, okudum, daha önce  Audition**  çekimlerim olmadı çünkü tiyatroda rol asılır, biz oynarız onu. Bazı yönetmenler Audition alır ama çok az yaşadım. Ben gittim. Rolümün anne rolü olduğunu biliyorum ama hiç anneye uygun bir kıyafet ve eda ile gitmemiştim. Yönetmenimiz Fikret Seyhan beni görünce çok şaşırdı. Konuştuk, Filmi bana anlattı. Senaryoyu çok sevdiğimi söyledim. Gerçekten de çok sevmiştim. Bir Audition alabilir miyiz dediğinde ben böyle bir kalakaldım. Çünkü ne audition metnini görmüşüm, ne çalışmışım… Beraber çalıştık. İşi de de sevmiştim, yönetmeni de. Hani rolü bana vereceklerini çok da tahmin etmemiştim ama ertesi gün Fikret aradı, rol benim di.  Senaryosunu da Fikret’in yazdığı Çatlak’ta ekip muhteşemdi. Biz, birbirimizi görür görmez çok sevdik, aşık olduk, çok eğlendik. Fakat tek mekanda geçiyordu ve zorlukları da olan bir filmdi.  Ağustos sıcağında tek mekan  ne kadar güzel, şahane falan diye düşünmüştük ama tek mekan olması o sıcakta bizi çok zorladı. 15 -20 gün gece çekimlerimiz oldu. Bazen akşamüstü gidiyor, sabah 6- 7’ye kadar setteydik. Artık  uykusuzluktan bayılıyoruz. Düşünsenize, bir sahneyi çekiyoruz, o sırada ezan okunuyor, hadi tekrar baştan… Hepimiz bir köşede uyuyorduk ama çok güzel, çok zevkliydi,  çok severek yaptığımız bir işti. Bir yemek sahnesi vardı, yemek sahnesini izlediğim zaman onu bizim yaptığımıza inanamadım. Çok zor bir işti ama çok güzel bir işti ve öyle bir ödül alması taçlandırdı hepimizi. Başından beri bu filmin ödül alacağına çok inanmıştım. Hatta ödül aldıktan sonra Fikret’in bir esprisi oldu. “Süreyya o kadar söyledi ki ödülü aldık sonunda” dedi. Çok inandım. Hep böyle bir kırmızı halı, hep bir ödülümüz olacak diye düşündüm. Tören günü sevgili Hakan’la beraber oturuyoruz. İzliyeceğiz. Bende bilmiyorum hani hiç ödüller olduğunu. Hakan’a “Arnsamble ödülü veriyorlar mı” diye sordum, “yok, vermiyorlar” dedi. “Keşke olsaydı, bizim filmimiz o kadar uygun ki Ansamble ödülü almaya…”

Bizim filmimizde inanılmaz bir birlik ve bütünlük vardı ve ben de hep öyle hayal etmiştim.  Sevgili Zeynep Oral Ödülü takdim ederken, böyle sırtımdan tüyler ürperdi. Öylece kalakaldık.  Ansamble ödülü aynı zamanda benim de ilk ödülüm…
B: Başka ödüller söz konusu olabilir mi? Sizde alışkanlık yapar mı ödül kazanmak?

SK:
Çok güzel bir şey ve herkeste alışkanlık yapar herhalde. Pandemi sürecinde olmasaydık filmimiz daha farklı festivallere katılacaktı. Ama yolu açık olsun diyorum. Çok ödül alsın

B: Oyunculuk düşün müydü? Yoksa kucağında mı buldun?

SK: Annem de babamda amatör tiyatroculuk yapmış, beraber de oynamışlar. Babam konsevatuvarı kazanmış, dedem göndermemiş. Babam, benim tiyatrocu olmam için büyük çaba sarfetti. Aigledeki bazı büyüklere rağmen, benimle sınava geldi, destekledi. Tiyatro ortaokuldan beri hep aklımdaydı Lisedeki, şu anda ışıklar içinde uyusun Edebiyat öğretmenim tiyatrocu olabilmem için çok emek harcadı, unuttuğum zaman hep bana hatırlattı. Okulu bitirdiğimde tiyatro sınavına girmek istedim.  Hiç bir şey bilmiyordum. Daha önce doğru düzgün seyrettiğim çok az tiyatro oyunu vardı ve okul müsamereleri dışında tiyatroyla da ilgilenememiştim ama tiyatrocu olmayı çok istiyordum ve kendi kendime çalıştım, abiler- ablalar da yardım ettiler ve kazandım… 

B: Oyunculuğunun haricinde hobilerin, fobilerin var mı?

SK: Çok hobim var ama dikişi- nakışı seviyorum. Bir eteğin ucunu kesip onun ucuna bir şey dikmeyi, tasarlama ilgi alanım. Eskiden fobilerim vardı. Şimdilerde çok azaldı. Uzun zamandır bireysel gelişimim için harcadığım çabalar, fobilerimi ciddi şekilde azaldı. Espritüel anlamında bir sürü şey öğrenmeye çalıştım ve onlarla ilgili bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Yeni hedeflerim tabii ki tiyatro, sinema ve dizi. Yanı sıra ise öğretmek demiyim de hatırlatmak, paylaşmak adına bir şeyler yapmaya başladım yenilerde. Bahçeye ektiklerimi topladım. Şimdi onları paylaşma zamanı geldi. Son yıllarda bir de böyle bir tarafım var…

B: Tiyatro mu? Dizi mi?

SK:  Yani ikisi çok başka şeyler. Tiyatro sevdam, sinema sevgilim, dizi ise çok eğlendiğim. Çok keyif alıyorum. Hepsi birbirinin içinde. Hepsi de olsun istiyorum hayatımda.

B: Gelecek diye tek kelimelik bir soru sorsam karşılığında ne gelir acaba?

SK:  Çok Heyecanlanıyorum.

B:Peşinden gelmek isteyenlere, oyuncu olmak isteyenlere önerin, tavsiyen ne olabilir?

SK:  Şöyle bir şey var. Bana bu soruyu yönelten genç arkadaşlara eğitimi tiyatro için mi, ünlü olmak için mi olduğunu soruyorum. Gelen cevaba göre veriyorum cevabımı: Oyunculuk tek başına değil. Oyunculuk, çok psikoloji, çok donanım gerektiren bir şey. Enstrüman kendiniz ve ona çok iyi bakmanız gerekiyor.  Tiyatro, oyunculuk çok kollu. Tiyatro yapmak istiyorsan bir okul okumanı öneriyorum. Okul olmadan da tabii ki bu iş yapılabilir ama tiyatro oyuncusunun disipline ihtiyacı var.  Yani her gece tekrarladığımız bir şey var ve “Ahh , bu gün yapamayacağım” diyebilme lüksünüz yok. Çok ciddi bir aşk, çok emek isteyen bir şey, Eğer buna gönlün varsa, bende elimden gelen her şeyi önüne sererim, yok eğer kısa yoldan meşhur olmak istiyorsan kendine bir ajans veya bir menejer bul. İkisi o anlamda çok farklı bir şey…
Şimdi 8 Mart Dünya Kadınlar günü nedeniyle hazırladığımız sorulara geldi sıra…
B: Toplumsal Hayatta Kadının Yeri? ile başlayalım mı.

SK:  Ufff! Üzerine tez yazılacak bir soru bu. Ben her şeyin ailede başladığını düşünüyorum.  Yani, toplumsal olarak olarak insanın yeri de sorgulanacak bir durumda. Kadın -erkek diye çok ayrıştırılacak bir durumda olduğunu sanmıyorum. Benim baktığım yerden insana bakış açısı zaten şu an sorgulanacak bir durumda. Her zaman şunu söylüyorum. Aileler sevgi dolu, iyi insanlar yetiştirmeye çalışmalı. Erkek ya da kadın, kız çocuğu- erkek çocuğu değil, insan yetiştirmek için gayret sarfetmeliyiz bence. Toplumda kadının yeri, toplumda insanın yeri çok sorgulanacak durumda. İçinde bulunduğumuz durumdan, bütün dünyanın içinde bulunduğu durumdan zaten herkes çok zor durumda. Toplumda zaten kadın her zaman ikinci planda, ne yaparsanız yapın ikinci planda. Ama bence erkin de çok iyi bir yerde olduğunu da düşünmüyorum.  İyi insan yetiştirmek için, herkesin birbirine iyi davranması için, herkesin birbirini sevmesi aileden başlayan bir sistem gerektiyor bence. Sevgi dolu insanlar yetiştirmekle başlayabiliriz belki.

B:  Eğitimde fırsat eşitliği var mı?

SK:  Yani, fırsat eşitliği dediğiniz şey, artık maddiyatla ölçülen bir şey.  Şu anda herkesin eğitimi bir nevi  eşit. Çocuğunuzu dünyanın en iyi okuluna da verseniz de ekranın karşısında, mahallenizin köşesinde de okuyorsa bir ekranın karşısında eğitim alıyor. Fırsat eşitliği sistemde yok, sağlıkta da hiç kimse için bir fırsat eşitliği yok. Açıkçası öyle bir eşitlik olmasını düşünmüyorum ama umut ediyorum.

B: Sana Göre Siyasette Kadının Yeri Nedir?

SK:  Pas geçmek istiyorum.

B: Çalışan Kadınlar- Kadın girişimciliği hakkındaki görüşlerin nelerdir?

SK: Birkaç yıl önce yaptığım ürünlerle kermeslere katıldım. O kadar çok kadın o kadar çok güzel şeyler yapıyordu ki… Estrella la la la adlı bir hesabım var oradan paylaşıyorum. 20 kişilik, 25 kişilik küçük  mekanlarda küçük masalarda yaptığınız şeyleri sergiliyorsunuz. İşlerimin yoğunluğu nedeniyle ben birkaç tanesine katılabildim. Çok seviyorum, çok ta istiyorum. Kadınlar her zaman güzel bir şeyler yaparlar.  

B:Kadına Taciz, Şiddet, Kadın Cinayetleri ile ilgili düşüncelerin nedir?

SK: Aslında şöyle bir şey var. Biz bundan çok utanıyoruz ve söyleyemiyoruz. Aslında birlik olmak zorundayız. Bunu söyleyip bağırmak zorundayız. Birimize bir şey olduğunda mutlaka bunu paylaşmalıyız. Bize ne derlerse desinler paylaşmalıyız. Son dönemde bunu çok cesur genç kadınlar bunu paylaşıyorlar. Yani, paylaşmak, bunu bağırıp söylemek zorundayız ve bunu yapanları işaret etmek zorundayız…


*Ansamble (bir dramatik yapımdaki başlıca oyuncuların aşağı yukarı eşit öneme sahip olduğu durumdaki oyuncu kadrosu)

**Audition (Kişinin, ses veya sahne kabiliyetini ölçmek için yapılan deneme çekimine Audition çekimi denir. Aday olan kişinin, genel kültürünü ve kabiliyetini anlamak ve kişiyi tanımak için yapılan bir çekimdir)
 

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Mizah yaşamdaki çelişkilerden doğar

Müzik yapmak nefes almak kadar önemli

Hakan Aysev: Benim tek kahramanım Annem

Şeker Ağa konuk

Kendi romanlarımın kapaklarını kendim tasarlayıp yağlıboya tabloya işliyorum

Huzurlarınızda Yücel Erten!

Arşiv