Sahneyi ve dostlarıma sarılabilmeyi özledim...

Merhaba Sevgili Bizimizmir okuyucuları bu sayımızda tiyatro, sinema ve televizyon dünyasının sevilen ismi Hakan Bilgin ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

  • 0
  • 919
Sahneyi ve dostlarıma sarılabilmeyi özledim...
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

Merhaba Sevgili Bizimizmir okuyucuları bu sayımızda tiyatro, sinema ve televizyon dünyasının sevilen ismi Hakan Bilgin ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Aslen Samsunlu olan ve tiyatro hayatına Ordu Belediyesi'nde başlayan Hakan Bilgin, 1990 yılında profesyonelliğe ilk adımı attı. O dönemden bu yana sürekli yükselen başarı grafiği ile dikkat çeken Bilgin, tiyatro, televizyon ve sinema'nın en sevilen isimlerinin başında geldi. Oynadığı her oyunda derin izler bırakan ve akıllarda yer eden Bilgin ayrıca alçakgönüllüğü ve güleryüzlülüğü ile de sanatseverlerden her zaman tam puan almakta...

Sanatçılar için zor geçen pandemi döneminde de yoğun bir biçimde çalışan Hakan Bilgin bir televizyon dizisinin yanında sosyal platformlarda da yaptığı sohbetlerle de dikkat çekti, çekiyor...

Hakan Bilgin'e vermiş olduğu içten cevapları ve samimiyeti için teşekkür ediyorum.



Serhan Şarman: Oyuncu Hakan Bilgin ile aile babası Hakan Bilgin’i tanıyabilir miyiz?

Hakan Bilgin: Çocukluğu Karadeniz'de geçmiş olan, memur bir ailenin çocuğu, ilk büyük şehir izlenimlerini de İzmir de yaşayan bir yolculukta büyüdüm. Nasıl bir baba olduğumu anlatamam. Bunun için çocuğumu tanımanız gerekir sanırım, sonuçlar onda, fena görünmüyor…

SŞ:Aslen Karadenizli olmanıza rağmen üniversiteyi İzmir’de okudunuz? İzmir sizin için nasıl bir tecrübe oldu? Daha doğrusu size neler kazandırdı?

H.B: Dediğim gibi gördüğüm ilk büyük şehirdi İzmir. Ailemin dışında yaşadığım ilk yer, ilk aşkı gördüğüm, ayrılık acısı yaşadığım, romantik şehir İzmir.

SŞ: Ailenizde en çok kimi rol modeli olarak örnek aldınız? Aynı şeyleri siz de kendi çocuğunuz için yapıyor musunuz?

H.B: Tabi ki ilk olarak babamı almışımdır her halde, oğlunun yanında duran ama her düştüğünde kaldırmayan kalkmasını bekleyen, ihtiyacı olduğunda sığınacağı bir liman olarak var olmayı öğretmişti.
 
 
SŞ: Tiyatro, sinema dizi derken bir anda dünyayı ters yüz eden bir covid salgınından özellikle sanat dünyası çok etkilendi. Böyle bir şey hiç aklınıza gelir miydi?

H.B: Tabi ki hayır. Daha evvelden bilmediğimiz bir olay olduğu için refleksimiz yoktu, ne yapacağımızı bilemedik, kalakaldık, ne denirse onu yaptık.

SŞ: Bu salgın döneminde sanat olarak neler yaptınız? Neler yaşadınız?

H.B: Bu dönem de dizi ve bir dijital işi yaptım, bir de kitap yazdım, mayıs ayında çıkıyor.

SŞ: Sizce eski günlere dönebilecek miyiz? Yoksa bu şekilde yaşamaya devam mı edeceğiz?

H.B: Bunun cevabını bilmeyi çok isterdim ama bilmiyorum, umudumu kaybetmeden beklemeye devam ediyorum.

SŞ: İnsanların çoğu evlerinden çıkmıyor. Onlara sanat anlamında ulaşmak için neler yapmak lazım?

H.B: Bu konuda bizim değil onların yapması gerekiyor. Dijital olarak evlerinden çıkmadan ulaşabilecekleri kadar okumalı ve izlemeliler.

SŞ: Covid döneminin bittiğini varsayalım en çok neyi özlediniz? İlk olarak ne yapmayı planlıyorsunuz?

H.B: En çok sahneyi özledim, bir de dostlarıma korkmadan sarılabilmeyi…

SŞ: Sizin en çok keyif aldığınız sanat dalı hangisi? Tiyatro mu sinema mı yoksa televizyon mu? Neden?

H.B: Nedensiz olarak tabi ki tiyatro.

SŞ: Şu anda devam etmekte olan projeleriniz neler?

H.B: Şu anda devam eden bir işim yok, TRT "payitaht" yeni bitti…

SŞ: Şimdiye kadar oynadığınız sinema, tiyato ve televizyonda en keyif aldığınız 3 projeyi yazmanızı istesek bunlar hangileri olur? Neden?

H.B: Aslında hepsi, tiyatro da "üçüncü türden yakın ilişkiler, dizi de"küçük ağa" sinema da ise "çakallarla dans"

SŞ: Küçüklükten bu yana içinizde kalan keşke yapsaydım dediğiniz bir şey oldu mu? Ya da yapıp pişmanlık duyduğunuz bir şey var mı?

H.B: yabancı dil konusunda ki disiplinsizliğimi hiç affedemiyorum, keşke bu konuya biraz daha özen gösterseydim.

SŞ: Oyunculuğu nereye kadar sürdürmeyi düşünüyorsunuz. Bir “Tamam” noktası var mı?

H.B: benim tamamım yok. Sağlığım el verdiğince yapmaya devam etmek isterim.

SŞ: Mekanın Sahibine Geldik’i de açar mısınız?

HB: Tv de katıldığım her program için, çekim yerlerine çağrılırız ya, ben de "yaptığımız programda biz konuğumuzun ayağına gidelim" dedim. Mekan sahibi aslında  "fikir sahibi, mesleki bir başarı sahibi gibi...

SŞ:Tiyatroyu- oyunculuğu seçmek isteyenlere öneriniz ne olur?

HB: Önerim; kendilerini, farklarını, eksiklerini fazlalarını keşfetmekle başlasınlar, sonra yola çıksınlar. Tiyatro yapmadan da oyuncu olmaya çalışmasınlar. Her zeki ve disinlinli insan oyuncu olabilir, vazgeçmesinler biraz zaman alabilir.

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Mizah yaşamdaki çelişkilerden doğar

Müzik yapmak nefes almak kadar önemli

Hakan Aysev: Benim tek kahramanım Annem

Şeker Ağa konuk

Kendi romanlarımın kapaklarını kendim tasarlayıp yağlıboya tabloya işliyorum

Huzurlarınızda Yücel Erten!

Arşiv