Aylin AKDOĞAN
Kent Sohbetleri köşemizde yine çok değerli bir konuğum var. Ben Hülya Duyar diye yazınca eminim ki pek çoğunuz onu oynadığı dizilerden ve filmlerden yola çıkarak oyuncu kimliğiyle hatırlayacaksınız hatta ekleyeceksiniz; “Doğduğun Ev Kaderindir”in Sultan Bakkal’ı o, ya da “Kulüp” dizisinde İsmet’in annesi, ya da “Yalı Çapkını” dizisinin Şefika’sı… Bu zamana kadar pek çok film, tiyatro ya da dizilerde yer almış, bizi hem ağlatmış hem güldürmüş ama illâ ki kendine bağlamış ve hayran bırakmış bir isim Hülya Duyar…
Ve biliyor musunuz o sadece oyuncu değil, profesyonel bir tiyatro make- up artisti, film ve tiyatro yapımcısı. Yani 10 parmağında 10’dan fazla marifet. Geçtiğimiz günlerde İzmir Film Festivali’nin konuğu oldu ve ödül aldı. Bizi de kırmayıp bu ayki röportaj konuğumuz oldu. Minnettarım ve kucak dolusu sevgilerimi sunuyorum. Sizlere de keyifli okumalar diliyorum…
Sizi tanıyabilir miyiz?
1970 Sivas doğumluyum. Berlin’de yetiştim ve büyüdüm. 14 yıl önce Türkiye’ye geldim ve şimdi Türkiye’de yaşıyorum ancak halen Almanya’ya, Berlin’e sık sık gidip geliyorum.
Ben sizin kuaför ve makyaj sanatçısı olarak tiyatroyla tanıştığınızı öğrendim.
Kimler geçti o kuaför- makyaj koltuğundan?
Evet, ben mesleğe ilk olarak makyöz olarak başladım ve aynı zamanda bunun eğitimini de alarak çalıştım. Aslında bu Almanya’da biraz da make- up artistliği olarak geçiyor. Yani hepsinin karışımı oluyor. 6 yıllık bir eğitim sürecim oldu ve çok da severek yaptım işimi. Ben çok tesadüfen oyuncu oldum. İlk hayalim zaten tiyatroda çalışmaktı ve bir şekilde ilk hayalimi gerçekleştirdim diyebilirim makyöz olarak. Makyözlüğünü yaptığım ilk oyunculardan bir tanesi ülkemizde de çok tanınan Birol Ünel’di. Bu satırlar aracılığıyla kendisini saygı ve sevgiyle anmak isterim.
Ses sanatçıları genellikle şöyle der; “benim şarkıcı olacağım çocukluğumdan belliymiş. Elime geçen her şeyi mikrofon yapıp şarkı söylermişim.” Gerçi hoş aynı şeyi ben de yaptım ama şarkıcı olmadım. Sizin var mıydı böyle hâl ve hareketleriniz?
Ben aslında çocukken oyuncu olmayı istemiyordum yani böyle bir hayalim de yoktu. Çünkü çok çekingen ve ürkek bir kızdım ama tiyatroda saç- makyaj, kostüm tasarımcısı ya da ışık şefliği yapmak gibi bir hayalim hep vardı. Sonra da makyöz olarak işe başladım zaten. Bunu eğitimini de aldım.
O zaman hemen soralım sizin oyunculuk hikâyeniz nasıl başladı diye?
Aslında benim için oyunculuk şöyle başladı. Arada bir çalıştığım bir tiyatro topluluğunda bir oyuncu işten çıktığı için benden rica ettiler o oyucunun yerine oynayabilir miyim diye. Gerçekten hayatımda hem heyecan duyduğum hem de korktuğum ilk anlardan biridir. Oyunculuğa da böylelikle başlamış oldum. Hatta nasıl söyleyeyim bilmiyorum çünkü tarif edilmez bir heyecan, bir korku vardı ama sonra da çok keyif aldım oyunculuktan. Bu oyun uzun süre sahnelendi ve rolümü uzun süre devam ettirdim. Kadrolu olarak da 2 yıl kadar çalıştım. Sonra da başka rol teklifleri falan da geldi derken ben ikisini birden yani hem makyözlük hem de oyunculuk yaptım. Sonra oyunculuğa karar verdim. Bu kararımla birlikte film akademisi okudum. 20 yıl tiyatroda çalıştım, tiyatrolar kurdum, yönetmenlik yaptım hatta film yapımcılığı ve uygulayıcı yapımcılık da yaptım. Bu mesleğe ve yetenekli insanlara aşığım. Sanata aşığım. O yüzden de ben kendimi sadece oyuncuyum diye tarif edemem. Oyunculuk benim tutkum. Aslında sanatın her dalını çok seviyorum. Rollerimde en önem verdiğim şeylerden bir tanesi diyelim ki bir anneyi oynuyorum ve bu rolümle bir anneye hatta pek çok kadına umut olmak isterim. Mümkün olduğunca o konuda hiç yorulmam ve kendimi de hep güçlü tutarım. Çok şanslıyım ki hep çok tatlı ve güzel roller teklif edildi ve bu rolleri oynayabilme şansım oldu. Bu yüzden de çok mutluyum.
Biliyoruz ki sadece oyuncu değil aynı zamanda hem senarist hem de yapımcısınız.
Aslında ben senaristlik yapmadım. Çok isterdim senarist olmayı ancak yazma yeteneğim yok ama bir hikâye kurmak, hikâyeler anlatmak, iyi bir ekibi birleştirebilmek, iyi oyuncular izleyebilmek, algılayabilmek… Bunlar benim hem tutkum hem de hobim diyebilirim. Şu anda çok güzel bir dizide oynuyorum. “Yalı Çapkını”nda çok tatlı bir karakterim var. Heyecanlıyım. Şu anda 4. bölümü çektik ve şimdi çok büyük bir heyecanla bekliyorum. Oradaki rolüm nasıl gelişecek, senaristim nasıl güzel şeyler yazacak merakla bekliyorum. Onun dışında tabii ki tiyatro oyunları sahnelemek istiyorum, müzikaller sahnelemek istiyorum. Yani hayallerim çok. Filmler çekmek istiyorum. Uluslararası proje ya da projeler için köprü olmak istiyorum ki aslında yaptım da öyle şeyler. Devamını getirmek istiyorum.
Geçtiğimiz günlerde İzmir Film Festivali’nin misafiri oldunuz ve ödül aldınız. Neler söylemek istersiniz?
Ödüle gelince, tabii bu ödül beni çok sevindirdi. Ödüllerin bir sürü çeşidi var. Yani kendi performansınızın dışında bazen sette yetenekli bir yönetmenle ya da yetenekli bir oyuncu arkadaşımla çalışıp ödül almak gibi. Bu anlamda bir sürü yaşadığımız güzel anlar oluyor ancak bu İzmir Film Festivali’nde aldığım ödül benim için çok kıymetli çünkü ben Gupse Özay’ı inanılmaz seviyorum. Yani tarifsiz sevdiğim, hayran olduğum, saygı duyduğum bir yönetmenim, bir senaristim, bir oyuncu arkadaşım benim için. Ve o yüzden çok mutlu oldum. “Eltilerin Savaşı”ndaki dünya tatlısı ve idealist, her şeyle tek başına uğraşan ve çocuğunu iyi yetiştirmek isteyen ve örnek olması gereken bir anne rolüyle ödül aldığım için ek bir gurur da yaşadım ve o yüzden daha da çok mutlu oldum. Aynı zamanda o festivalde benim çok sevdiğim başka oyuncu arkadaşlarım da ödül aldı. Çağatay Ulusoy’dan, Duygu Sarışın’dan tutun, OGM’nin ödül almasına kadar hepsi için çok sevindim. O gün kendimi sanki kocaman bir ailenin üyesiyim gibi hissettim ve İzmir’de buluşmamız özellikle de Agora’da olmamız benim için muhteşemdi. Çok mutlu ve huzurlu oldum. Ayrıca bu film festivalinde “Kulüp” dizisi de ödül aldı ve orada Barış Arduç’un annesi rolündeydim. “Azizler” filminde oynadım, Rüya karakterini canlandırdım ve o da ödül aldı, OGM ödül aldı. O yüzden böyle nerdeyse kendimi ev sahibi gibi hissettim. Deniz Baysal hayran olduğum bir oyuncu onunla çalışmadım ancak umarım bir gün kızımı oynar ya da bir şekliyle bir projede birlikte yer alırız. Ufuk Bayraktar ile de aynı şekilde yani bir projede birlikte olalım çok isterim. Gerçekten o gece benim için yaşadığım en güzel anlardan bir tanesiydi. Oynadığım projeler de ödül aldığı için çok daha fazla mutlu oldum.
Ben bu organizasyonda emeği geçen herkese, izleyicilere, ödüle layık görenlere ve herkese çok teşekkür ederim. Ayrıca ödül kazanan tüm oyuncu arkadaşlarımı, senaristleri, yönetmenleri de gönülden tebrik ediyorum.
Sizi çok seviyorum. Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Ben çok şanslı insanlardan bir tanesiyim ama bu şansım da şöyle; bunu gerçekten bütün gençler için özellikle söylemek istiyorum. Aslında benim ailem ilk başlarda oyunculuk ve tiyatro için bana izin vermedi. Onları ikna emek için sevgi dolu bir mücadele verdim. Yani insan isterse hayal ettiği her şeyi başarabiliyor. Bu anlamda gerçekten hayal ettiğim yerdeyim, sevdiğim mesleği yapıyorum. Tutkum olan işi yapabiliyorum. O yüzden çok şanslıyım. Umudumu hiç kaybetmedim ben. Bundan sonra olmak istediğim yer ise, çok daha anlamlı işler yapmak, çok güzel işler yapmak, oynamak, filmler çekmek istiyorum. O yüzden bir anlamda olmak istediğim yerdeyim ama bir anlamda da yapmak istediklerimi düşünürsek eğer daha tam olmak istediğim yerde de değilim. Daha bir sürü hayalim var. Ben herkese bir sürü hayaller ve mutluluklar diliyorum. Sevgiler diliyorum. Herkes hayaller kursun, umutlar edinsin… Tekrar çok teşekkür ederim.
Tesadüfen oyuncu oldum
Bizimizmir Medya Grubu Kültür Sanat Editörü Aylin Akdoğan'ın konuğu olan tiyatro ve dizi oyuncusu Hülya Duyar, "Arada bir çalıştığım bir tiyatro topluluğunda bir oyuncu işten çıktığı için benden rica ettiler o oyucunun yerine oynayabilir miyim diye. Gerçekten hayatımda hem heyecan duyduğum hem de korktuğum ilk anlardan biridir. Oyunculuğa da böylelikle başlamış oldum" dedi.
14 Kasım 2022, Pazartesi 15:59:43 - Düzenleyen: Mehmet Kurt- 0
- 6.003