Yazı Boyutu:
O, henüz 29 yaşında
Gencecik yaşına karşın dünyanın birçok ülkesinde insanlık projelerinde çalışmış, insani çok sayıda projede konserler vermiş bir sanatçı
Dünyanın birçok kuruluşundan ödül ve teşekkür belgeleri alan Faikzade, magazin sayfalarından tanınmasa da sayısız gönül dostuna sahip dünya yardım kuruluşlarının vazgeçilmez sanatçısı
O, bir İzmirli
Çocuk yaşlarda annesinin yakalandığı MS hastalığı ile mücadelesine sanatıyla destek vermiş ve sanatının gücü ile elini tüm hasta ve derneklere uzatarak sayısız ödüle layık görülen Elmas Çoçuk, Diplomatik Star, Barışın Sesi, ünvanlarına sahip, geçtiğimiz günlerde Sakıp Sabancı Muzesindeki törende Türkıyenin 25 ünlüsü arasında insani çalışmaları ile 12.Rotabest onur ödülü olan Barış İnsanı ödülü alan Ersin Faikzade, amacının daha fazla yardım çalışmalarında bulunmak ve Türk müziğini dünyaya tanıtmak olduğunu Kaya İzmir Thermal& Conventionda gerçcekleşen sohbette Burcu Şakar'ın sorularına samimi yanıtlar verdi...
B.Ş. (BURCU ŞAKAR): Müziğe nasıl başladınız?
E.F. (ERSİN FAİKZADE): Müziğe farklı bir başlangıcım oldu. Tarihçi ya da sosyolog olmayı arzu ediyordum. Ben küçük yaştayken annemin MS hastalığına yakalanıp yatağa bağlı kalması dernekler ve vakıflarla ilişkimizi başlattı. Yine çocuk yaşlarda İzmir MS Derneğinde olduğumuz bir gün kendi kendime şarkı söylerken değerli bir profesör değişik ses tınımı fark etti. O yaşlarda ki tek hayalim tarih yazmaktı. Ergenlik dönemimde sesim daha da belirginleşti. Okuldaki müzik öğretmenim bana şarkı söyletemiyordu. Fakat dersten geçebilmem için şarkı söylemem gerekiyordu. Evimizde sürekli Türk Sanat Müziği dinlenirdi. Benim derste söylediğim şarkı, Zeki Mürenden Seninle aşkımız eski bir roman oldu. Şarkıyı tenor sesi ile okuyunca arkadaşlarım ve öğretmenim şok oldu. Öğretmenimde yol göstermesiyle TRTden Yılmaz Yüksel, Avni Anıl, Mehtap Dilmaçtan eğitimler aldım. Rahmetli hocam Avni Anıl, benim için dönüm noktasıdır. Beni çok güzel şekilde yönlendirdi. Şarkıları kendi yarattığım teknikle okumam konusunda beni her zaman desteklemiştir. Avni Anıl, "Sen operacı olacaksın ya da Türkiye'de yeni akım başlatıp opera sesiyle Türk müziği eserlerini okuyacaksın." derdi. Ardından müzik otoriteleri Ersin Faikzade yorumu demeye başladılar. Hatta bir gün Sicilyada Çile Bülbülümü okuduğumda insanlardaki tepki inanılmazdı. Şarkı söylerken vücudumu da kullanarak okuyorum.
B.Ş: İngiltere ve Prenses Diananın kurmuş olduğu vakıfla olan maceranız nasıl başladı?
E.F: 15-16 yaşında birçok derneğin assolisti olmuştum. Derneklerde bir sürü annem olmuştu. İzmirdeki eğitimlerimin ardından beni İngiltereye gönderdiler. Ses eğitimleri ve insani projeler için burslar aldım. Ses eğitimi alırken pek çok vakıf içinde gönüllü çalışıyordum. Spastik, down sendromu, engelliler derneği, Salih Dede Spastik Özürlüler Derneği, Buca Engelliler Derneği, Kanser Vakfı, Tema Vakıf için konserler veriyordum ve hiç boş vaktim yoktu. İngiltereye Prenses Daina için gittim. Anneme çok benzetirdim. Diana, herkes hastalardan kaçarken hastaların yaralarına dokunurdu. Herkes, AİDSlilerden kaçarken o AİDSlileri kucaklıyordu. Kanser hastaları, cüzzamlılar için çalışmalar yapıyordu. Hep onu örnek aldım. Diana, Princess of Wales Memorial Fund vakfıdan burs almaya hak kazandım. Hem eğitimimi tamamlıyorum hem de insan hakları için çalışmalar yapıyordum. 3 ay boyunca Gallerin başkenti Cardiffte bir akıl hastanesinde eğitim aldım. Hastaları incitmeden onların huyuna giderek onlarla vakit geçirmek ve iletişim kurabilmek için eğitim aldım. Aberystwythde yer alan bir akıl hastanesi 13 ay boyunca hizmet verdim. İlk iki-üç hafta çok zorlandım. Sonra kendimi tiyatro sahnesinde buldum. Mesela bir hasta kendini prenses sanıyordu. Ben de onunla iletişim kurabilmek adına onun sadık uşağı oynadım ve çantasını taşıyıp ona hizmet ediyordum. 100 yıldır bu proje kapsamında Avrupanın çeşitli ülkelerinden gelen gönüllülerin hizmet verdiği bir proje. Türkiyede ilk giden Türk ben oldum. Benden sonra bir Türk kadını gitmiş ve sonrada Türkiyeden giden olmamış.
B.Ş: Kaç dilde şarkı söyleyebiliyorsun?
E.F: Sekiz dilde şarkı söyleyebiliyorum. İngilizce, İtalyanca, İspanyolca, Farsça, Gant, Fransızca, Arapça. Pakistandan çok fazla davet aldığım için Urducada seslendirmek istiyorum.
B.Ş: Dünyada birçok ünvan ile anılıyorsunuz. Bu genç yaşınızda çok fazla ödüle sahipsiniz.
E.F: Amerikada ''Türkiyenin Elmas Çocuğu'', Pakistan'da : Barışın Sesi , İran'da : Sevginin Sesi, Türkiye'de:İtalyanlara ALLAH dedirten tenor ünvanlarına layık görüldüm. Prenses Diana hakkında yazdığım yazılardan ve Diana Vakfına yaptığı hizmetlerden dolayı Gal Nişanı verildi. Geçtiğimiz sene, Pakistanda Dünyanın diplomatik sanatçısı olarak seçildim. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Sakıp Sabancı Müzesi Ödül töreninde Baris Ödülü ne layık görüldüm. Türkiyede Buca Engelliler Derneği, Multiple Sclerosis Derneği, Cüzzamla Savaş Derneği, Antalya Engel Tanımayanlar Derneği, Türk Eğitim Vakfı ve Anneler Derneğine üyesiyim. Uluslararası düzeyde ise Avrupa Birliği Eski Gönüllüler, Princess of Walles Diana, The World Friendship Force kuruluşlarının üyesiyim.
B.Ş: Kıyafetlerinizi kendiniz mi tasarlıyorsunuz?
E.F: Anne modacı, abla modacı benim de genlerimden geliyor. En büyük zevklerimden biride farklı kumaşlar alıp aristokrat kral kıyafetleri tasarlamak. Antikacılardan aldığım Türk motifleriyle bu kıyafetleri süslemeyi çok seviyorum. Amerikan ya da Türk teğmen kıyafetlerinin yanı sıra smokinler hoşuma gidiyor. Yurt dışında düzenlenen aristokratik konserlerde, pelerinler ya da eldivenlerle kullanıyorum. Tabi kulüplerdeki programlarda rahat kıyafetleri tercih ediyorum.
BŞ: İngiltere, İstanbul, İzmir üç ayrı yerde yaşıyorsunuz.
E.F: İzmirde İstanbulda ayrı İngilterede ayrı evim var. Dünya vatandaşıyım diyorum çünkü insanları sevdiğiniz zaman bulunduğunuz ortama da adapte olabiliyorsunuz. İnsan sevgim çok fazla. Bu yüzden de beni sevenlere, hayranlarım demiyorum. Gönül dostlarım diyorum. Hayran kelimesi bana uzak geliyor çünkü onlar, beni canları gibi seviyorlar.
B.Ş: Üniversite ve diğer okullarda ders konusu olduğunuz doğru mu?
E.F: Evet doğru. Üniversitede ders konusu olarak gösterildim. Bir çok okulda örnek alınması gereken Türk sanatçı seçilmişim. Annesinin hastalığıyla başlayan yolculukta bu kadar gönül işini nasıl yaptığıma dair araştırma yapıyorlar. İlkokullarda ödev konuları oldum. Atılan her adımın örnek olması gerektiğine inanıyorum. İlkokul dört öğrencisi Büşra adında minik bir arkadaşımız, ben babam gibi doktor olacağım ya da Ersin abim gibi iyilik meleği olacağım dedi. Bunu duymak beni çok duygulandırdı. İnsanlık adına örnek olmak gurur verici.
B.Ş: Ya Aşk, kendi gönlünüzle aranız nasıl?
E.F: Yalnızım, şuan hayatım da hiç kimse yok. Müzikle haşır neşir olan biri aşkla doludur. Ama aşk her şey de vardır. Türkiyenin herşeyi çok güzel. Kızları da çok güzel açık söylemek gerekirse her an aşık olabilirim.
BŞ: Geçtiğimzi günlerde Sakıp Sabancı Müzesi'nde bir ödül daha aldınız. Açıklayabilirmisiniz?
E.F: Türkiye'nin eyi 25 ismi ödüllendiriliyor.Barış İnsanı Ödülü'ne layık görüldüm. Çok Mutluyum.
B.Ş: Türkiyede ki bilinirliğiniz Dünyada ki bilinirliğinizden daha az niye?
E.F: Magazin kültüründe çok yer almadım. İşimle varım. İşimle var olduğum için Türkiyede olmasa da dünyanın birçok ülkesinde tanınıyorum ve çok sayıda gönül dostum var. Çok sayıda ödüle layık görüldüm. Çok sayıda başarıya imza attım. Türkler, Türk müziğini temsil ettiğimin farkında olmasa da ben yaptıklarımla mutluyum.