Türkü Baba Bizimizmir'e konuk oldu

  • 0
  • 3.224
Yazı Boyutu:

Askerlik görevini yaptığı sırada tanıştığı İzmir’e özel ilgi duyan ve fırsatını buldukça soluğu İzmir’de alan, demli çay eşliğinde Boyoz yemeyi tercih eden, Çizgisinden ve kalitesinden ödün vermeyen duruşuyla  “Çağdaş Ozan”, “Bay Kilim" ve "Türkü Baba" olarak da tanınan  Fatih Kısa Parmak bizimizmir’in konuğu oldu.
Onu ilk kez “Sevdiğine sözü olan bir kilim dokur / Kilimin dilinden ancak anlayan okur/  Sirlarimi verdim sana sevgimi verdim/ Su gönlümü kilim yaptim yoluna serdim” sözleriyle başlayan  "Kilim" şarkısıyla tanımıştık.
Geçen zaman diliminde, ağırbaşlı ve tutarlı kişiliğiyle adı “Türkü Baba”ya çıkan 200'ü aşkın besteye imza atan, Halk Müziği'nin sevilen seslerinden Fatih Kısaparmak bir konser için geldiği İzmir’de konuğumuz oldu. Tutkunu olduğu İzmir’i, bestelerini, sözün özü Fatih Kısaparmak’ı konuştuk.

Bizimizmir’e Fatih Kısaparmak’ı tanıtırmısınız?
Öncelikle İzmirli kalitesine yaraşır bir haber portalı hazırladığınız için sizlere teşekkür ederek söze başlamak istiyorum. Fatih Kısapar mak 1961’de Elazığ’da dünyaya geldi. Sırasıyla ortaokul ve öğretmen okulu müdürü, il milli eğitim müdürü, ortaöğretim genel müdürü ve bakanlık teftiş kurulu başkanı olarak hizmetler vermiş; basılı beş eseri de bulunan bir bürokrat olan Necip Bey ile ülkemizin birçok il ve ilçesinde binlerce aydın insan yetiştirmiş, emekli bir ilkokul öğretmeni Yıldız Hanım’ın tek oğlu olmaktan gurur duyan biriyim…  
Müzik nedir sizin için? Müzik yaşamınızdan bahsedermisiniz?
Profesyonel müzik yaşamına 1985’te başladım. Besteci, söz yazarı ve yorumcu olarak profesyonel sanat yaşamına atıldım. 1989’da ilk çalışmam olan “Kilim” ile milyonluk bir satış grafiğine ve büyük kitlelere ulaştım. Benim için oldukça keyif vericiydi. 1989’da Yarına Kaç Var - Bekle Küçüğüm albümlerinin ardından 1990 Cemre Düşünce , 1991 Güneşi Biz Uyandırdık, 1992 Portakal Çiçeğim, 1994  Fatih Kısaparmak'tan Hitler, 1998 Olur Mu Böyle Hasan, 2001 Vay Benim Hayallerim, 2003 Sevdaysa Sevda Kavgaysa Kavga, 2004 Ben İki Kere Ağladım, 2007 Belki Dönemem Anne ve daha çiçeği burnunda olan Aşk Ve Özgürlük İçin adlı albümlerim müzikseverlerle buluştu, yani buluştuk…
200’ün üzerinde bestem var. Çizgisinden ve kalitesinden ödün vermeyen duruşumuzla  “Çağdaş Ozan”, “Bay Kilim" ve "Türkü Baba" olarak da tanındım. İnançla tekrarladığım "Çağdaş Halk Müziği" kavramını, yıllarca süren mücadelem sonunda yaygın bir ekol haline gelmesine çaba harcadım. Özgün Müzik akımının kurucuları arasında gösterildim.

Son albümünüz  “Aşk ve Özgürlük”te İzmir konulu bir şiiriniz de var. İzmir sizin için özel bir önem mi taşıyor?
Evet. İzmir benim için hakikaten çok önemli bir kent. Vatani görevimi 1987’de İzmir’de, Narlıdere’de İstihkam Okulu’nda yaptım. Burada geçirdiğim günleri inanın unutmam mümkün değil. Pasaport’ta içtiğim çayları, yediğim boyozları, beslediğim martıları unutmam mümkün değil. 2000 yılıydı. Uzun sürü İzmir’e gelmediğimi fark edince İzmir hasretimi 17’nci kişisel albümüm “Aşk ve Özgürlük”te de İzmir için yazdığım şiirle gidermek istedim. Ege türküleri tadındaki bestem “Kar Yağıyor Dışarıda”nın girişinde seslendirdiği şiirikoydum. Sözleri şöyle: “Ben seni İzmir’cesine Sevdim/ Ege’cesine./Öylesine Masmavi/ Ben sana en güzel yıllarımı verdim/ Efeler gibi”.
İzmir’e geldiğimde Otele yerleşmemin ardından Konak’tan başladığım yürüyüşümü Alsancak’a kadar sürdürürüm. Pasaport’ta  seyir teraslarında oturur çay içer, boyoz yer ve martıları beslerim.Yalnızca Ege’nin değil tüm Türkiye’nin gözbebeği İzmir’de bulunmaktan huzur ve mutluluk duyuyorum.

Müzikle ilgili yaptığız çalışmalardan da bahsedermisiniz?
TRT Türk Halk Müziği Repertuvarı bakımından "türkü formunda beste" çığırının açılmasını sağlamak suretiyle, geleneksel Anadolu müzik kültürünün genç kuşaklara aktarılmasında önemli bir işlev ve görev üstlenirken ben de  Fatih Kısaparmak olarak sırasıyla “Grup Kilim”, “Grup Mozaik” ve “Grup Avrasya” adlı orkestralarımla Erzincan ve Gölcük depremzedeleri ile Zonguldak grizu faciasında hayatını kaybedenlerin yanısıra Darülaceze, Unicef vb. kurumlar yararına “Toplumsal Dayanışma Konserleri” düzenledim.

Gazetecilik yanınız da oldu değil mi? anlatırmısınız?
Bir dönem muhabirlik te yaptım. Ankara Deneme Lisesi’ndeki öğrencilik yıllarım dı. Tasvir Gazetesi adına TBMM foto muhabirliği yaptım. Üniversite döneminde ise, başta Varlık olmak üzere çeşitli edebiyat-sanat dergilerinde şiirleri, röportajları ve araştırmalarım ayımlandı. Yukarı Fırat Havzası’ndaki inceleme ve derlemelerimi topladığım “Dil Folkloru Açısından Harput Ağzı” isimli bilimsel çalışmam, basılı ilk eserim.  

Şiir sizin için neyi ifade ediyor?
Şiir hiç vazgeçemediğim, türkülerimi bütünleyen en büyük unsurum. Ağaçlar Ayakta Ölür, Ağlıyorsun, Belki, Benim Babam,  Bu Dağ Ne Rüzgarlar Gördü,  Bugün, Eski Toprak, Git,
Gitmeliyim, Güneşi Biz Uyandirdik, Hayat Bana Yalan Söyledi, Hüzzam Sevdam, Kaçağım, Yillardir, Mor Salkımlı Sokak, Portakal Çiçeğim, Selam Söyle, Sen Yoksun Ya, Üzüm Karası, Yak Beni, Yarina Kaç Var, Benim İçin fark etmez,  Yakılmış Mektup, Zehirim Sensin ve daha  çok sayıda şiir. Bir kısmını  “Ve Ağır Sevdam” adını taşıyan bir şiir kitabında topladım.

1991 Yılı yaşamınızda bir dönüm noktası galiba?
Evet. Haber Spikeri ve televizyon program yapımcısı Şebnem Kısaparmak'la yaşam birlikteliğine gittiğimiz tarih.  TRT, Kanal 6 ve Kanal 7 televizyonlarının ana haber spikerliği görevini de başarıyla yürüten, ekonomist Şebnem Ergür’le evlendiğimiz yıl. Benim için çok önemli bir tarih, şanslı yılım.

Evlilik ile düşüncelerinizi öğrenebilirmiyiz?
Evlilik; tencere kapağını bulduysa son derece mükemmel. Biz Şebnem ile öyle olduğumuza inanıyorum. Şebnem, mükemmel bir eş, mükemmel bir anne.   
           
Babalık nasıl bir duygu? Neler hissettiniz?
Şebnem ile bu ülkeye layık olmasını istediğimiz iki oğlumuz var. Ozan 1992’de dünyaya geldi. Onun da müzik tutkusu ağır. Hatta son albümdeki basları Ozan çaldı. Uzun bir aradan sonra aramıza katılan Kaan ise 5 yaşında .
Birçok büyük duyguyu ve bilgiyi çocuklarımız sayesinde öğreniyoruz. Sınırsız ve karşılıksız sevmek, istenmeden sonuna dek sunmak, fedakarlık, feragat  anne baba oluşumuzla daha çok öğrendiğimiz şeyler. Olgunlaştığımızı ve sorumluluğumuzun geliştiğini gördük. Anne baba olmak gerçekten çok önemli bir tecrübe. Sevginin gerçekten, çok ama çok büyük bir güç olduğunu, her an ve adeta sarsılırcasına fark ediyoruz. Babasını erken yitirmiş bir evlat olarak ben, baba oluşumun mucizevi öğretisinden alabildiğince yararlanmaya çalışıyorum. 
                  
Konserler nasıl gidiyor?
Türkiye’nin yanısıra ABD, Almanya, Avusturya, Fransa, Hollanda, Belçika, KKTC, Bosna, Venezuela, Kazakistan ve Özbekistan’da, büyük izdihamların yaşandığı çok sayıda resital ve konser verdim. Ülkemizin önde gelen kurum ve kuruluşlarınca 70’e yakın ödüle layık görülmek bir sanatçı için çok önemli. 2000 yılında ise, halk müziğimize ve folklorumuza katkılarından dolayı, Fırat Üniversitesi Senatosu tarafından “Fahri Doktora” unvanıyla onurlandırıldım. Bunlar da doğru yolda olduğumu gösteriyor.

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Mizah yaşamdaki çelişkilerden doğar

Müzik yapmak nefes almak kadar önemli

Hakan Aysev: Benim tek kahramanım Annem

Şeker Ağa konuk

Kendi romanlarımın kapaklarını kendim tasarlayıp yağlıboya tabloya işliyorum

Huzurlarınızda Yücel Erten!

Arşiv