Ülkesine hasret bir dünya virtüözü; Farid Farjad

  • 0
  • 3.677
Yazı Boyutu:

Bizimizmir, bir çok yazılı basının yapamadığını gerçekleştirdi ve keyifle okuyacağınız, okurken zaman zaman hüzünleneceğiz, imreneceğiniz, vatan özlemi çeken dünyaca ünlü İranlı kemancı Farid Farjad'ın duygularına ortak olacağınız bir röportaja imza attı. 
Yazarlarımızdan Nalan Kolağası İmre'nin yaptığı çok özel röportajı:

Nalan Kolağası İMRE

Dünyaca ünlü 73 yaşındaki İranlı keman sanatçısı Farid Farjad bir dizi konser vermek için Türkiye’ye geldi. Konserin ilk durağı İzmir’di. Farjad, Ege Kültür Sanat organisazyonuyla Erzurum, Ankara, Antep, Mersin, Diyarbakır ve İstanbul’daki hayranlarıyla da bir araya gelecek. Ben de kendisiyle Konak Belediyesi’nin onuruna verdiği yemekte konuşma fırsatı buldum.

Dünyanın ‘Kemanı ağlatan adam’ olarak tanıdığı sanatçının sakinliği, alçak gönüllülüğü dikkat çekiciydi. Bu, onun insanlığını ve sanatçı kişiliğini kuşkusuz daha da muhteşem kılıyor. 32 yıldır ülkesi İran’dan uzakta; ailesiyle birlikte Amerika’da Los Angeles’ta yaşıyor. Hasret içinde yanıp tutuşuyor ama hala ülkesine dönemiyor. Hüzün adeta gözlerinden okunuyor. Tebessümü bile hasret kokuyor. Bir gün bu ayrılığın sona ereceğine inanıyor. Ülkesinde özgürlüğün ve mutluluğun hakim olacağı günleri iple çekiyor. “Atatürk gibi bir lidere sahip olduğunuz için çok şanslısınız” diyor.

Farjad, Türkiye turnesine birlikte sahne aldığı Ermeni asıllı, kendisi gibi dünyaca ünlü piyanist Armen Aharonian ve tercümanı Samira Polat’la geldi. Piyanist Aharonian’ın kökleri Iğdırlı. Ancak tek bir kelime Türkçe bilmiyor. Tarkan’ın Karma albümünün aranjörlüğünü yapmış bir isim. O da en az Farjad kadar sakin, mütevazı ve cana yakındı. Bu kadar ünlü ve profesyonel olup da, bu kadar mütevazı sanatçı ender görülür. Sanatçı tarafları büyüdükçe egoları mı küçülüyor acaba?

İkilinin İsmet İnönü Kültür Merkezi’nde verdiği konser dinlemeye değerdi. Hayranları günler öncesinden biletleri tüketmişti. Yaklaşık iki saat süren müzik şölenini seyirciler soluksuz dinledi. Konser öncesi bir araya geldiğimiz Farjad’la sizler için kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. Röportajımıza bazen vatan hasretinin acısı, bazen de sevenleriyle buluşmasının mutluluğu yansıdı. Farjad’ın hüznü ise; İran, özgürlüğüne kavuşup ülkesine döndüğünde  sona erecek.

Nalan Kolağası İmre: Bu İzmir’e üçüncü gelişiniz. Nasıl buluyorsunuz İzmir’i ve seyirciyi?
Farid Farjad: İzmir çok güzel bir şehir. Tam bir Avrupa şehri gibi, insanları da çok sıcak, çok cana yakın.


NKİ: Komşu ülke insanlarıyız. Benzer yanlarımız çok mu?
FF: Kültürel olarak çok ortak yanımız var. Osmanlı Dönemi’nde Avrupalılar bizi birbirimize düşürmüş. Çok savaşıp, anlaşmalar imzalamışız ama aynı coğrafyanın insanlarıyız sonuçta. Her zaman kardeş kalacağız. İran’da Türkçe konuşan çok insan var. Ortak kelimeler kullanıyoruz. Birbirimize aslında çok yakınız.


NKİ: Oldukça hüzünlü ama ülkenizden ayrılışınız nasıl oldu, anlatır mısınız?
FF: 1979 yılında İran’da İslam Devrimi oldu. Devrimden sonra müzik ‘haram’ ilân edildi ve yasaklandı. Benim gibi birçok Fars müzisyenin ülkeye girmesi yasaklandı.


NKİ: Öncesinde son derece modern bir İran var değil mi?
FF: 1938 yılında Pehlevi Hanedanı döneminde Tahran’da doğdum ve 8 yaşında müziğe başladım. Her şey özgür ve demokratikti. Aşırı İslamcılar başa gelene kadar, müziği haram sayana kadar mutlu, özgür yaşıyorduk. Tahran Müzik Konservatuarı'nda klasik müzik üzerine master yaptım. Tahran Senfoni Orkestrası'nda çalıştım. Fars Halk Müziği ile Klasik Batı müziği üzerinde pek çok çalışmalar yaptım. Şu anki albümlerimin temelini o zamanlar attım. Ne yazık ki; 1979 yılında bu rüya bir kabusa dönüştü ve ülkemizden sürüldük, gitmek zorunda bırakıldık.


NKİ: Siz de Amerika göç ettiniz.
FF: Evet, 32 yıldır oradayım. Amerikan vatandaşı oldum ama Amerikalı asla olmadım. Ben İranlı ve Fars’ım.


NKİ:  Amerika’da her şey yolunda mı, mutlu musunuz?
FF: Hayır. Hiçbir zaman Amerika’yı sevemedim, orada olduğum için elbette mutlu değilim. Mecbur olduğum için oradayım. Kültür ve yaşam tarzı çok farklı. Bunca senedir hala kendimi rahat hissetmiyorum. Ülkemi çok özlüyorum. Bu özlem her zaman var. Ülkem, özgürlüğüne kavuşana kadar da sürecek. Ancak sanatımla bu özleme katlanabiliyorum. Orada müziğimi yapabiliyor olmak mutlu ediyor sadece. İran’dan uzak kalanlar ve tüm İran halkı bir gün bu zulmün biteceğini; işgalin sona ereceğini, özgür, aydınlık, mutlu günlerin geleceğini umut ediyor ve o günleri sabırsızlıkla bekliyoruz.


NKİ: Amerika’da mutlu değilsiniz madem neden başka bir ülkeye veya bir Avrupa ülkesine gitmeyi düşmüyorsunuz?
FF: Başka yerde hiç yaşamadım. Oralarda yaşama hissini bilmiyorum. Belki daha iyi, belki daha kötü olabilir. Ama Avrupa insanlarının yabancı insanlarla ilişkilerinde daha sert olduklarını duydum. Amerikalıların yabancı kökenli insanlarla ilişkileri daha sıcak, daha iyi. Bunda çok göç alan bir ülke olmasının etkisi olabilir.


NKİ: Türkiye’de nasıl hissediyorsunuz kendinizi?
FF: Burada çok mutluyum. Ata topraklarına yakın oluşundan, kültürel benzerlik olduğundan belkide. Kendi insanıma konser veriyor gibi hissediyorum kendimi.


NKİ: Belki ileride Türkiye’ye yerleşirsiniz, olmaz mı?
FF: Bunu zaman zaman ben de düşünüyorum. Burada olmak kendimi iyi hissetmeme neden oluyor. Ülkeme yakın olmak beni mutlu ediyor. Birkaç yıl sonra Türkiye’ye yerleşip, küçük çocuklara keman dersi vermek istiyorum. (Bu sözlerini konserinde de paylaşan Farjad, hem Türk hayranlarını hem de İzmir’de yaşayan İranlı sevenlerini çok mutlu etti.)


NKİ: Türkiye’ye yerleşmeniz bize onur verir, mutlu eder. Müziğinizde hüzün hakim olduğu ve eserleri muhteşem yorumladığınız için dünya size ‘Kemanı ağlatan adam’ diyor, ne düşünüyorsunuz?
FF: Halkım İran’da öyle sert şartlar altında kalıyor ki; bu insanlık dışı. Acı, keder, hüzün ister istemez sanatıma yansıyor. Boşuna bunu yakıştırmadılar yani. Vatan sevgisi olmayanlar tarafından ülkemiz işgal edilmiş durumda. Uzun zamandır anneler çocukları için ninni söyleyemiyor, insanlar şarkı söylemeye korkuyor. Baskı, zulüm altında yaşamak ne kadar zor bilemezsiniz. Atatürk gibi bir lidere sahip olduğunuz için çok şanslısınız. Türkiye’nin bugün huzurlu ve özgür olmasının en büyük etkeni Atatürk’tür.


NKİ:  Şanslı olduğumuzu sizin anlattıklarınızdan sonra bir kez daha anladım. Biz de böyle bir lidere sahip olduğumuz için milletçe kendisiyle gurur duyuyoruz.
FF: Ona hayranım. Ben de bir gün ülkemde huzurun, mutluluğun, özgürlüğün hakim olmasını diliyorum. Bu olmadıkça müziğimde hep hüzün olacaktır.


NKİ: Beş albümünüz var ve hepsinin de adı Anroozha.
FF: Anroozha Farsça’da ‘O Günler’ demek. İran’da icra ettiğim eserler yenilenmiş olarak yer alıyor. Bu albümler acı içinde yaşayan milletimi anlatıyor. Ülkem özgürlüğüne kavuşmadıkça bu böyle sürecek.


NKİ: Ülkenizde sevenleriniz sizi dinleyemiyor değil mi?
FF: İslam yönetimi buna izin vermiyor. Çünkü albümlerin İran Kültür Bakanlığı’ndan onaylanması gerekiyor. Onaydan geçemediği için de ülkemdeki insanlara albümlerim ulaşmıyor, satışı yasak.


NKİ: Türkçe eserlere de yer vermişsiniz albümlerinizde.
FF: Ayrılık, Sarı Gelin türküleri İran’da bilinen, sevilen türküler. İçinde bolca da hüzün var. Bana çok yakın türküler, severek icra ediyorum.


NKİ:  Umarım gelecek yıl geldiğinizde tekrar görüşürüz.
FF:  Bunun için şimdiden sabırsızlanıyorum. Ancak gelecek yıl eşimle birlikte sahneye çıkmak istiyorum, kendisi de müzisyendir. Yan flüt, piyana, keman gibi pek çok müzik aletini çalıyor.


Farjad’la sohbetimiz hiç bitmesin istedim. İnsanın ülkesinden, vatanından kendi isteği dışında; zorunlu olarak ayrı kalması katlanılır gibi olamasa gerek. Onun çığlığı, müziği sert değil belki ama bazen sessiz çığlıklar da yankı bulabilir. Umarım bu özlemi, bu çığlığı 73 yaşındaki sanatçıyı bir an önce ülkesine kavuşturur ve 32 yıldır süren hasreti son bulur.

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Mizah yaşamdaki çelişkilerden doğar

Müzik yapmak nefes almak kadar önemli

Hakan Aysev: Benim tek kahramanım Annem

Şeker Ağa konuk

Kendi romanlarımın kapaklarını kendim tasarlayıp yağlıboya tabloya işliyorum

Huzurlarınızda Yücel Erten!

Arşiv