Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Bilgisayar Laboratuvarı sorumlusu Fatma Erdekin Melekler Zamanı romanı raflara çıktı. Yazarla gerçekleştirdiğimiz söyleşi de yazmaya başladığı andan kitabının çıktığı bugüne hikayesini anlattı.
Bilgisayarların arasından çıkan bu edebi eser 1,5 yıllık bir çalışmanın ürünü. Bir adamın hikayesini çift zamanlı olarak anlatan yazar öncelikle 3. tekil şahısın ağzından ardından da aynı kişinin 9 yaşındaki halini anlatıyor. Romanın bir kısmında hikayeler kesişiyor. Roman yok olmuş bir erkeğin moda tabirle bir ıssız adam hikayesi. Kitapta okuyucu ana karakterin neden ıssız olduğunun yanıtını da alıyor. Kaleminin Fakir Baykurtu andırdığı söylenen yazarın yayınlanmamış 5 romanı daha bulunuyor.
Yazı yazma serüveninin nasıl başladığını sorduğumuzda, Fatma Erdek Ortaokulda öğretmenlerimin teşvik etmesiyle yarışmalara katıldım. Bu öykü ve kompozisyon yarışmalarından kazandığım birçok ödülüm var. Fakat daha sonra hayat yarışı esnasında yazmayı bıraktım. Eşimin içinde ukde kalan halk oyunlarına başlamasıyla bende bir iç yolculuk yaparak yarım bıraktığım yazma eylemine tekrar başladım. Böylece 6 roman bitirdim. Melekler Zamanı yayınlanan ilk romanım. Bu süre zarfında yazdığım küçük öyküleri sosyal paylaşım sitelerinde paylaştım. Ve güzel geri dönüşler beni yazmam hususunda motive etti diyerek cevap verdi. Yazıyı bıraktığı dönemlerde çok iyi ve hızlı bir okuyucu olduğunu belirten Erdek, Yazdığım karakterler için mucizeler yaratmayı seviyorum. Bu yüzden romanların sonu mutlu olmalı diye düşünüyorum diye ekledi.
BÜYÜK ACILAR KONUŞABİLİR AMA DERİN ACILAR DİLSİZDİR
Melekler Zamanı isimli romanın okuyucuda nasıl bir izlenim bırakacağı sorusuna Yazar Fatma Erdek, Bu roman her kesime hitap eden kolay anlaşılabilir bir kitap. Okuyan herkes bir film izliyor gibi hissedecek. Film bittiğinde iç huzuruyla güzel bir film izlediğini düşünecekler. Aynı zamanda bir mesaj kaygısı da bulunmuyor diye cevaplarken Yazmayı düşünen kişi her şeyi okumalıdır sözleriyle genç yazarlara öğüt vermeyi unutmadı.
Büyük acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir diyen Senecaya inat derin acıların dilini çözmeye çalışıyor genç yazar, şiirsel anlatımında. Bakınız neler diyor neler soruyor duygu yüklü dizelerinde;
Gökyüzü, maviye kilitli kapılarını aralar mı günün birinde?
Bir akşam vakti, koyu akşam rengi saçların arasına düşer mi yıldızlar?
Bitmesi için sayılan günler durur mu zamanın bir yerinde?
Tek bir mum gibi yanmakta olan nefes üzerine esen rüzgar diner mi?
Kara geceye ala bir şafak iner mi?
Bir umut tomurcuğu sürer mi kırık dal parçalarının arasından?
Dokunur mu bir el küçülmüş tertemiz çocuk kalbinin derinliklerine?
Düne, güne küsmüş karanlık bir denizin üzerine yakamozlar serer mi?