Hız insanlara mutlu bir hayat sunmuyor…

  • 0
  • 678
Hız insanlara  mutlu bir hayat sunmuyor…
© bizimizmir.net
Yazı Boyutu:

Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi tarafından düzenlenen “18. Uluslararası İktisat Öğrencileri Kongresi” kapsamında “Yeşil Ekonomi, Yeşil Enerji ve Yeşil Üretim” konulu panel gerçekleştirildi. Panelin moderatörlüğünü Prof. Dr. Osman Aydoğuş yaptı.
Panele Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, Zenit Enerji CEO’su Can Sözen, Bosch Üretim Müdürü Bülent Urgan ve Özkörgey Otomotiv Müdürü Toygun Tunçer konuşmacı olarak katıldı.

Başkan Soyer, “Hızla haz arasında ters orantı vardır. Büyüklükte aynı şekilde. Biz ne kadar büyük olmaya çalışırsak o kadar kendi benliğimizden uzaklaşmaya başlıyoruz. Öyle bir hızla yaşıyoruz ki sabah erken kalkıyoruz apar topar bir şeyler atıştırıp o muazzam trafik kargaşasının içinde hızla işimize ulaşmaya çalışıyoruz, yine hızla evimize gitmeye çalışıyoruz ve aslında hiç de mutlu bir hayat sürmüyoruz. Hız aslında insanlara mutlu bir hayat sunmuyor. İnsan bu köleleşme çağına alternatif arayışlar içine giriyor. Bu köleleşme çağına rağmen dedik ama özgürleşme çağının da ipuçlarını taşıyan bir çağ bu. Her şey bir tık uzağımızda, istediğimiz an istediğimiz bilgiye ulaşabiliyoruz. Tam da bu nedenle insanlar hız ve büyüklük karşısında insanlar arayışlar içerisinde çareler üretmeye çalışıyorlar. Perma kültürler, Vertical Gardenlar, Cittaslowlar hep bu aracın sonucu olarak çıkan alternatifler. Chittaslow genel kalkınma modeli aslında. Bir yemek hareketi olarak başlıyor 1986 yılında. Roma’da İspanyol merdivenlerinde bir fast-food lokantası açılmaya karar veriliyor ve halk buna karşı çıkıyor. Yemek abur cubur olarak o kadar hızlı yenmez, kültürü değiştirir ve meydanı bozacak diye açılış günü bu durumu protesto etmek için meydana bir kazan spagetti getiriyorlar ve dağıtıyorlar. Bu zafer karşısında hareket büyüyor ve adını fast-food karşıtı olduğu için slow-food olarak alıyor. Şimdi ise yüz elli ülkede yüz binin üzerinde üyesi olan bir harekete dönüşüyor. 13 yıl sonra 99’da dört belediye başkanı İtalya’da bir araya gelerek slow-foodu bir kent hareketi haline getirmeye çalışıyorlar. Kriterleri tanıtıyorlar, bunları yerine getiren şehirlere Chittaslow ismini veriyorlar. Türkiye’de ilk Seferihisar bu birliğe katıldı. Şimdi onuncu kent Şavşat girecek. Chittaslow bilimi ve sanatı kalkındıran, geçmiş değerlere sahip çıkan, doğayı koruyan bir yerel kalkınma modelidir. Ne yazık ki doğayı koruma konusunda tahammül edilmez talanla karşı karşıyayız. Akkuyu’da bir nükleer santral başlıyor ki akıl alır gibi değil, muazzam bir tehdit, muazzam bir tuzak. Bu çağın en çok tahrip ettiği şey vicdanlarımız. Biz kendimizi bütün bu olup bitenden sorumlu hissetmiyoruz. İlk iş bütün bu olup bitenlerden rahatsız olmalı, vicdanlarımızı silkelemeliyiz” diye konuştu.

“BÜYÜK MARKALAR ESKİDEN AMERİKA’DA İKEN ŞİMDİ ÇİN’DE”
 Zenit Enerji CEO’su Sözen  ise “Bir işe konsantre olduktan sonra başarı zaten geliyor.  Türkiye’de en büyük sıkıntı özel sektör ve üniversiteler. Üniversitede çok yetenekli insanlar var ama değerlendirilmiyor. Biz bilgiyi canlı alıyoruz yurtdışından. Türkiye’deki bilgi yine hızlı ama yurtdışıyla aynı gitmiyor. Belki üç ay belki beş ay geriden gidebiliyor. O yüzden kendimizi geliştirmek önemli. Teorik bilgi önemli ama sürdürülebilirlik daha önemli. Kendimce önemli gördüğüm maddeleri söyleyeyim; ideallerinizin peşinden gidin, yüreğinizi dinleyin, sürdürülebilirlik konusunda pes etmeyin, hesabınızı bilin, yatırım yaparken büyük düşünün ve Çince öğrenin . Ekonomi Çin’e doğru gidiyor. Finansal tablonun gidişatı 20 yıl sonra ekonominin Çin’e kayacağı. Büyük markalar eskiden Amerika’dayken şimdi Çin’de” dedi.

“ MAVİ MELEK SERTİFİKASINA SAHİBİZ”
Bosch Üretim Müdürü Urgan; “Sizlere konuşmam esnasında Bosch’un çevreyi koruma politikasından bahsetmek  istiyorum. Manisa, Bursa ve İstanbul’da fabrikalarımız mevcut. Manisa’ da ki üretimlerimiz genelde doğalgaz yoğuşmalı kombiler.109 bin metrekare  alanda faaliyet göstermekle birlikte bu alanın neredeyse yarısını yeşil alanlar oluşturuyor. Bosch üst yönetimi özellikle çevre konusunda çok duyarlı, tabii kaynakların kullanımı konusunda çok titizler. Bütün seviyedeki çalışanlarına aynı titizliği eğitimlerle vermeye çalışıyorlar. İş güvenliği ve çevre koruma prensipleri geliştirerek bütün çalışanların bu kurallara uyulmasını sağlayan bir sisteme sahipler. İlk işe alındığınız zaman yaptığımız  ilk şey uzmanlar tarafından çevre bilincini aşılayacak eğitimler vermek oluyor. Vizyonumuz ise bizden sonra gelecek nesillere yaşanabilir bir Dünya bırakabilmek. Bosch’un tüm fabrikalarında çevre yönetim sistemi uygulanmaktadır. Bu çevre yönetim sistemi belirli kurallardan oluşmakta ve her yıl her fabrika denetlenmektedir. Sürekli iyileştirmeler de bu denetlemeler sonucunda uygulanmaktadır. En büyük dikkat edilen nokta ise karbondioksit salınımını azaltmak. Her fabrikanın yıllık olarak azaltma hedefleri mevcut. Dünya’da ki Bosch binaları da enerji verimliliği sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Üretim sınıfları arasında en çok geri dönüştürülebilir ürünlere sahip marka biziz ve karbondioksit salınımı en az ve en düşük emisyonu sağlayan kombiyi üreterek Avrupa “ Mavi Melek” sertifikasına layık olduk. Bosch Manisa fabrikası olarak 2007 yılından 2014 yılına kadar karbondioksit salınımını yüzde 66 oranında düşürdük. Ayrıca yağmur sularını fabrikalarımızdaki tesislerde toplayarak bahçe sulamalarını bu su ile yaparak yüzde 7 oranında su harcamalarından tasarruf sağlıyoruz. Yeşil yol da hepimize başarılar diliyorum” diye konuştu.

“GELECEK ÇOK FANTASTİK OLACAK”
Özgörkey Otomotiv Genel Müdürü Tunçer,  “Bildiğiniz üzere artık teknolojinin gelişmesiyle birlikte ülkesel sınırlar kaybolmaya ve İngiliz vatandaşı, Türk vatandaşı gibi kavramlar ortadan kaybolup  Alvin Toffler’ in kitabında anlattığı gibi Mercedes vatandaşlığı, BMW vatandaşlığı,  Unilever vatandaşlığı gibi kavramlar ortaya çıkmaya başlayacak. Çok değişik bir Dünya’ya adım atıyoruz. Belki de 2050 lerde böyle bir yaşama adım atmaya başlayacağız. Gelecek başladı ve gelecek gerçekten de çok fantastik olacak ve bizler de bu fantezinin başlangıcına yetiştik. Gerçekten, geçenlerde çıkan bir haberden bahsetmek istiyorum: Facebook uygulaması 1 Milyar 440 Milyonluk üye sayısıyla Dünya’nın en kalabalık ülkesi oldu. Yani bir sosyal medya uygulaması her an kendi bağımsızlığını ilan edebilir. BMW artık radikal bir karar alarak küçük motorlu elektrikli ve hibrit yani yarı elektrik yarı benzinle çalışan araçlar üretmeye başladı. Çok ciddi bir şekilde yatırımını çevreci bir Dünya için elektrikle çalışan otomobil sektörüne önem veriyor. Önümüzdeki günlerde daha çok göreceğimiz bu araçlar doğaya karbondioksit salınımını azaltarak çevre kirliliğini azaltmaya yönelik üretiliyorlar. Yeni bir Dünya’nın başlamasıyla BMW’ de Apple ile anlaşarak elektrikli arabaların ne zaman şarj edilmesi gerektiğini, kimin nerede şarj ettiğini, arabanın çalınması durumunda nerede olduğunu, cep telefonunuza artık bilgi gönderebilecek. Ve bu araçlar otuz dakikada yüzde 80’e kadar şarj edebilerek aynı sınıf araçlardan daha hızlı şarj edilebilir şekilde tasarlandı. Ayrıca araçlar, karbon dış aksam kullanılarak daha hafif ve oldukça dayanıklı hale getirildi. Geleceğin hibrit otomobillerinde voice control yani sesli denetim ile istediğiniz mağazayı, en ucuz uçak biletini bulma ve satın alma işlemlerini, bir restorana rezervasyon yaptırmak gibi işleri aracın bilgisayar sistemi sayesinde hiçbir tuşa basmadan gerçekleştirebileceksiniz. BMW firması güneş panellerini kullanarak bu yenilenebilir enerji kaynağından fabrikalarında ve üretim tesislerinde faydalanıyor. Leipzig fabrikasında alana kurulmuş güneş enerjisi panelleri ve yalnızca enerji üretimi amacıyla kurulmuş 4 adet rüzgâr türbini ile yüzde 100’e kadar enerji sağlanabilmektedir. Otomotiv sektörü dışında gelişen teknolojiye bakacak olursak geleceğimiz noktalardan birisi de tabii ki bilim-kurgu filmlerinden aşina olduğumuz ışınlanma. Hatta kıtalararası olmakla birlikte gezegenler arası da bu yolculuğu gerçekleştirebileceğiz .Belki de markaların örneğin Mercedes’ in ya da Audi’nin vs. ışınlanma aletlerine binerek yolculuklarımızı yapabileceğiz. Teknolojinin her evresi birbirine bağlı ve hepsi sırası gelince oluyor. İnsanlık aslında bizim bildiğimizden daha ileri teknolojiye sahip fakat bilemediğimiz nedenlerden dolayı sunmuyorlar. Herhalde hepsinin zamanı geldiğinde belirli bir sırayla açıklanıp kamuoyuna sunulacaktır. Neden bu sunumu sizlere yaptım, neden Dünya daha yaşanılabilir bir yer olmak zorunda, neden çevremizi korumak için bu kadar uğraşmalıyız. Tabii ki tek cevap geleceğimiz için, çocuklarımız için. Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum” dedi.
 

YORUM YAZ
Diğer Haberler

Başkan Demir muhtarlarla bir araya geldi

Üçüncü Kuşak Tarım Girişimciliği Projesi start aldı

Kadınların başarı hikayeleri konuşuldu...

Foça’nın güzellikleri fotoğrafa yansıdı

Dört duvar arasında bir başkan olmayacağım

Çelikkaya son yolculuğuna uğurlandı

Arşiv